top of page
2ayseboyner.JPG

Haziran 2020 | Stil | Türkiye

‘Dışa dönük olmaya çalışan bir içe dönüğüm’ 

Yazı | Onur Baştürk

Bebek’teki Faraway mağazasına girip havasını şöyle bir koklamayı seviyorum. Karantinadan bir ay önce açılan mağazadaki koleksiyon aslında tamamen kadınlara yönelik. Ama bazı mağazalar vardır ya, içine girip şöyle bir bakmak istersiniz. Çünkü yaratılan stil özenlidir, bir anlamı/hikâyesi vardır. Sırf o yüzden mağazanın detaylarına bakmak iyi gelir. Londra’daki Other Stories ve Anthropologie gibi. 

 

Faraway de yavaş yavaş bu iki meşhur mağazanın çizgisine geliyor. Yaratıcısı Ayşe Boyner henüz bir yılını dolduran markası için deli gibi çalışıyor. 

 

Ama ‘yeni normal’ denen sürece girdik ya, Ayşe’ye ilk sorum Faraway’den önce şu oldu: “Evde kaldığımız zamanlarda ne yaptın, ne hissettin? Nelerden ilham aldın?” Öyle bir yanıt verdi ki Ayşe, kendimi bulmuş gibi oldum! O yüzden lafı hiç uzatmıyor ve konuşma balonlarımıza alıyorum sizi…  

 

Eve kapanma sürecinde nelerden, kimlerden ilham aldın? 

 

Bana eve kapanmak çok iyi geldi! Çünkü yalnız kalmayı çok seviyorum. Kendimle ilgili farkediyorum ki, daha gençken ‘extrovert’ (dışa dönük) olmaya çalışan bir ‘introvert’mışım (içe dönük). Şimdi asosyalliğim ve çekingenliğimle barışık bir hale geldim. Eve kapanma öncesi başkalarını memnun etmek adına beni iyi hissettirmeyen, istemediğim şeyleri ne kadar çok yapıyormuşum onu da anladım. Bir daha yapmam öyle şeyler herhalde! 

 

Nisan ayında Dr. Joe Dispenza’nın bir haftalık workshop’una gidecektim. Geçen yıl gitmiştim, inanılmaz bir deneyimdi. Workshop ileri tarihe atıldığı için Dispenza tüm eski öğrencilerine bir haftalık evde online ders verdi. Bana çok iyi geldi. Herkese tavsiye ederim Dispenza’nın kitaplarını ya da gaia.com’da konuşmalarını. Çoğumuzun alıştığı meditasyonlardan çok farklı. Hayatını istediğin yönde şekillendirmene yardımcı oluyor. 

 

Nasıl yapıyor bunu? 

 

Normal meditasyonlarda zihnini durduruyorsun ya. Bu meditasyonda yönlendirme var. Mesela ilk öğrettiği şey, kurtulmak istediğin özelliğin üzerine yaptığın meditasyon. Sonraki meditasyonlarda hayatının nasıl olmasını istiyorsan, bunun üzerine çalışıyorsun. Hepsi uzun meditasyonlar. 1 saat filan. Seminerlerde iyileşenler oluyor, çok acayip bir şey. Bu arada Dispenza’nın seminerlerine ‘register’ olmaya çalışmak Rolling Stones konser bileti bulmak gibi. Seminer açıldığı anda yerler tükeniyor. 

 

FARAWAY, AMERİKA VE JAPONYA’YA AÇILIYOR 

 

Faraway markasını oluşturalı tam bir yıl oldu. Bu bir yıl içinde nereden nereye geldi marka? Bebek mağazası dışında ne gibi yenilikler var? 

 

Faraway’in aniden ortaya çıkışından sonra işler hızlı gelişti. Geçen yaz Beymen’lerde ilk koleksiyonun satışına başlamıştık. Şubat ayında Bebek mağazasını açtık. Online mağazayı daha önce açmıştık, ama fiziksel bir mağazanın müşterilerle direkt ilişki kurmak, markanın dünyasını tanıtmak için daha etkili olduğunu düşünüyorum. Mağaza tam hayal ettiğim gibi; ev ya da yaşam alanı gibi. Bu arada önümüzdeki kış koleksiyonu ABD ve Japonya’da, Faraway ruhuna uygun birkaç mağazada yerini alacak. 

 

Şahane! Peki Faraway’de ne zaman erkek koleksiyonu göreceğiz? 

 

Önümüzdeki yaz kesin birkaç model olacak. Hem çok soran oluyor hem de ben erkek kıyafetlerine bayılıyorum! Aslında hiç tecrübem olmayan bir alan. Ama sanırım altından kalkabilirim.  

 

Faraway markası bana hep “Out of Africa” filmini anımsatıyor. O filmden yola çıkarak: Bir dönem Afrika’da yaşamak ister miydin? Yoksa Afrika tutkun sadece arada bir safariye çıkmakla mı sınırlı? 

 

Aslında Afrika’ya gittiğimde orada yaşamanın hayalini kurmuştum! Hatta Afrika’yla ilgili bütün romanları okumuş olabilirim tatil esnasında ve sonrasında. Geçen yaz koleksiyonunun adı bu nedenle “I Dreamed of Africa”ydı. Bu ismi de Kuki Gallman’ın Afrika anılarını anlattığı, daha sonra Kim Basinger’ın oynadığı bir filme de dönüşen kitabından almıştım. 

BU YAZ TEMAMIZ MEKSİKA

 

İlk sezon ilhamın ağırlıklı Afrika üzerineydi. Bu sezon ilhamın hangi “uzaklar”? 

 

Bu yaz temamız Meksika! Kaliforniya’da ‘road trip’teyken aldığım bir sweatshirt vardı. Meksika’da her yerde karşına çıkan Baja Hoodie’lerden. Ondan yola çıkarak pamuktan bir hoodie yapalım dedim. Meksika esintileri de oradan başladı. Koleksiyonda Meksika renklerini; kırmızı, sarı, yeşil ve maviyi bolca kullandık. Ayrıca kaktüs işlemeleri ve çizgili pançolarla Meksika dünyasını yarattık. 

 

FARAWAY RESTORANI AÇSAM MI ACABA? 

 

Bir ara mekan da açmayı düşünüyordun, ama araya Faraway girdi. Nasıl bir mekan tasarlıyordun kafanda? Mesela neresi gibi olsun isterdin? 

 

Öncelikle yemeklerin muhteşem olduğu bir yer olmalı! Ve kasıntı olmayan, rahat bir mekan. Menüde hem yaramaz hem de sağlıklı yemekler olurdu. Aslında bir yer bulmuştum. İstanbul’un en güzel yerlerinden biri. Hâlâ duruyor olduğu gibi. Şehrin ortasında kocaman bahçesi var. Kesinlikle güzel bir bar yapardım oraya. Akşamları da küçük Otto’nun ilk yılları gibi bir yer olmasını isterdim. Yapsam mı acaba? Faraway Restoran mesela. Menüdeki her tabak uzak bir diyardan gelse. Ya da sezonsal farklı diyarlardan etkilense. Hâla aklımda, ama şu an vakit yok. Önce elimdeki işe odaklanıp oturtmam lazım. 

 

İKİ DEĞİL, ON DAKİKA VAKİT HARCASAM… 

 

Yıllar evvel bir röportajda, “Stilim anneanne ile erkek Fatma karışımı” demişsin. Ama bence kendine haksızlık etmişsin:) Aradan zaman geçti. Şu an stilini nasıl tanımlarsın ve kendini sokakta görsen dışardan bir gözle kaç puan verirsin stiline?

 

Aslında büyüdükçe stilim olgunlaştı. Her şeyim biraz vintage bazlı. Faraway’de yaptıklarım da öyle. Stilime “modern vintage” diyebilirim. Ben kendime puan olarak 7 verirdim herhalde. Çünkü iki dakikada giyinip atıyorum kendimi sokağa. Biraz daha özenli olsam daha iyi olabilirim! Makyaj falan yapsam mesela:) Ama hazırlığa iki değil de on dakika harcadığımda kendime 10 üzerinden 10 veririm valla! 

 

Galiba bu karantina sürecinde çoğunluğun öğrendiği şeylerden biri de “sadeleşme” oldu. “Bu olmasa da yaşanabilirmiş, ne gereksizmiş” demeye başladık. Sende böyle bir farkındalık yarattı mı karantina? 

 

Doğrusu son birkaç yıldır o sadeleşmeyi yaşıyordum. O yüzden yenilik olmadı. Gerekmeyen şeyler çok da girmiyor hayatıma. Materyal anlamda. Ama az önce bahsettiğim gibi, sosyal zorunluluklarda sadeleşme konusunda daha çok farkındalık yarattı bu süreç. 

FAVORİ PARÇAM, TULUM HOODIE ELBİSE 

 

Son olarak favorilerini ve uzak durduklarını soracağım… Önce favori kokun? 

 

Fresh’in Violet Moss’u. Maalesef artık üretmiyorlar, çünkü menekşelerin yağını çıkarmak çok zor ve pahalıymış.

 

Dolabındaki favori parçan? 

 

Meksika koleksiyonumuzdaki Tulum hoodie elbise. Çok rahat, her gün giyiyorum!

 

Seyahate giderken bavuluna mutlaka attığın ilk 3 şey? 

 

Converselerim, Ayvalık zeytinyağı markası Kürşat’ın cep boy 100 ml’lik zeytinyağı şişesi. Bu şişenin adı çok tatlı, “Sevdiğim Yanımda”. Ayrıca Suunto nabız bandım. Onsuz spor yapınca yeterince motive olamıyorum:)

 

Bunlardan hangisine fikir olarak uzaksın: 

1. Her şeyi aniden bırakıp gitmek ve başka bir ülkede bir yıl yaşamak… 

2. Tamamen izole bir kampta on gün sessizlik meditasyonuna katılmak, yani hiç konuşmadan! 

 

İlkine çok uzağım. İkincisi de, yani sessiz kalmak benim için çok kolay. Kampa gitmeme pek gerek kalmıyor! 

STİL | Kategorinin diğer yazıları

yuzulogoweb2.png
bottom of page