top of page

Nisan 2020 | Stil | Türkiye

Murat Süter’in ‘lacivert’ sırrı

Yazı | Onur Baştürk

Stili üzerinde eğreti durmuyor. Birikim ve yaşanmışlık üzerine inşa edildiği hemen belli oluyor. Dahası, stili “Ben buradayım” diye bağırmıyor. Sakin ve alçakgönüllü. İsveçlilerin ‘Lagom’ diye bir sözü vardır, “ne çok az ne çok fazla, tam kararında” manasında. Kreatif direktör Murat Süter’in stili de ‘lagom’ felsefesine cuk oturuyor. (Yeri gelmişken, ‘lagom’ yaşam tarzını ayrıca konu olarak işleyeceğiz Yuzu’da). 

 

İş hayatına Mudo’da başlayıp Network ve Fabrika markalarının oluşumunda yer alan Süter, Beymen Kreatif Direktörlüğü’nden hemen sonra kendi danışmanlık şirketini kurmuştu. Son projesi Shopi Go’yu en çok gurur duyduğu işlerden biri olarak gösteren Süter’le, laciverti baskın bir stil söyleşisi yaptık. Peki neden lacivert? Onu kendisi yanıtlasın… 

 

Murat, şimdiye kadar en çok yatırım yaptığın, yani en çok aldığın kıyafet hangisi?

 

Lacivert basic parçalar: Lacivert t-shirt, lacivert bisiklet yaka triko, lacivert gömlek, lacivert polo yaka t-shirt ve triko. Bu listeyi istediğin kadar uzatabilirim. Hayatım boyunca sevdiğim renklere bağlı kaldım. Son 15 senedir favori rengim lacivert. 

 

Neden lacivert? Sadece yakıştığı için mi? 

 

Hayatımın belirli dönemlerinde tutkulu olduğum renkler oldu. Kahverengi, sonra gri ve tonları. Şimdi de lacivert. Lacivert sevgim griden fazlasıyla sıkıldığım bir dönemde başladı. Lacivert, bir ciddiliği olan ama aynı zamanda spor duran bir renk. Sanıyorum beni en çok bu gizli spor tarafı çekti. 

 

Stilinin oturması, hatta tescilli bir stil sahibi oluşunda finansçı geçmişinin payı yüzde kaç? 

 

Finansçı geçmişim okul hayatımla sınırlı. Dolayısıyla finansçı geçmişimin değil, ama okul geçmişimin stilimin oturmasında büyük payı olduğunu düşünüyorum. Önce Boğaziçi Üniversitesi, daha sonra master için gittiğim San Francisco sadece stilimin değil, genel olarak hayatımın şekillenmesinde önemli faktörler.

 

BİR YERDE BİR KUSUR OLMALI

 

Evdeki halin de jilet gibi mi:) Yoksa eve özel bir tarzın var mı? 

 

Bu jilet gibi olma durumu sıkça duyduğum, ama aslında enteresan bir şekilde kafamdaki stilimle çelişen bir durum:) Giyimde muhakkak bir yerlerde bir kusur olması gerektiğini düşünüyorum. Her şeyin birbiriyle mükemmel uyumu ya da olması gereken her aksesuarın kusursuz bir şekilde kullanılması tüm sihri bozuyor. Tabii bu kusurun doğal gözüküyor olması önemli. Evde de şort, t-shirt, sweatshirt kombinlerimle kendime göre kusurları olan bir jilet hali yaratmaya çalışıyorum!

 

Peki karantina sürecinde evde en çok neyi giydin? Neyle rahat ettin? 

 

Lacivert boxer, lacivert t-shirt, lacivert sweatshirt. Dolabımda en fazla stoğu olan kıyafetler:)

 

Bu süreçte online alışveriş yaptın mı? 

 

Yaklaşık 10 senedir online alışveriş hayatımın olmazsa olmazı. Giyim dahil neredeyse her şeyi online alıyorum. Bu süreçte de bu alışkanlığım devam ediyor. Giyim alışverişim sıfırlanırken, market / gıda / kozmetik alışverişim fazlalaştı. En son Petra Roasting Co.’dan kahve, ekmek, granola ve zencefilli kek aldım.

 

“HİÇBİRİ” DERSEM KIRILIR MISIN? 

 

Dolabından bir kıyafeti ödünç istesem hangisini asla vermezsin? 

 

Birinden tüyo mu aldın bu soruyu sormak için? Kıyafetlerimin hepsine çok bağlıyım galiba:) Yanıtım “hiçbiri”. Umarım kırılmazsın bana. Çok yakın dostlarımın en güldüğü alışkanlıklarımdan biridir bu. O yüzden şaşırdım bu soruya. 

 

Valla tüyo almamıştım:) Peki hangi kokular seni kendinden geçirir? Kendine yakıştırdığın parfüm hangisi?

 

Koku konusunda çok hassasım. Parfüm kullanamıyorum, sürdüğüm anda kendimden kaçasım geliyor! Birkaç denemem oldu, ama maalesef başarılı olmadı bu denemeler. 

 

Bir erkeğe tarz olarak neyi yakıştırmazsın?

 

Bu sorunun bir yanıtı olmadığını yıllar içinde öğrendim. “Bu kesinlikle olmaz” dediğim şeyin mükemmel olabileceğini gösteren çok fazla örnek gördüm hayatım boyunca. Bu yüzden tarzın ne olduğu değil, tarzı nasıl taşıdığın her şeyi belirliyor. 

 

Dışardan kendine baktığında stiline kaç puan verirsin?  

 

Utangaç ve alçakgönüllü bir insanım Onur:) Böyle bir soruya bir yanıtım olamayacağını sen de çok iyi biliyorsun:) Ancak bu soruyu ben sana sorabilirim utanarak, benim stilime kaç puan verirsin ve neden diye? 

 

Bunu düşüneceğim! Ama önce bir soru daha: Şu sıra hangi tasarımcıyı takiptesin? 

 

Sorduğun anlamda tasarımcı takibini yıllar önce bıraktım. Endüstriyi tabii ki takip ediyorum. İş birebir tasarım yapmaktan çok bir dünya yaratmak artık. Bu dünyanın içinde ne kadar şaşırttığın ve diğerlerinden ne kadar farklı hissettirdiğin önemli. Bu söylediklerimi en son Londra’da tesadüfen girdiğim Loewe mağazasında hissettim. Uzun zamandır bir mağazada bu kadar iyi hissettiğimi hatırlamıyorum. İşte aslında bu his sana alışveriş yaptırıyor. Ben bir Loewe insanı mıyım? Hayır. Ama o gün orada heyecanlanarak alışveriş yaptım. 

 

Stil de aslında kişinin hikayesinden, birikiminden izler taşır… Bu izlerin görünür olmasından mı yanasın yoksa görünmez mi?

 

Aslında bir bakıma stilin tanımını yapmışsın. Bu izler olmadan bir kişisel stili tanımlamak çok zor. Ben daha az görünür olmasından yanayım, ama bu biraz benim kişisel stilimle de alakalı. 

YAŞAYACAĞIM TEK ŞEHİR TOKYO 

 

Seyahatin de stili olur diye düşünüyorum. Senin seyahat stilin nasıl? Butik otelci misin beş yıldızlı lüks otelci mi? Kuzeyci misin güneyci mi? Deniz güneşci misin yoksa kültürel aktiviteci mi? 

 

Gideceğim yere göre kalacağım otelin nasıl olması gerektiğine karar veriyorum. Meksika’da Grupo Habita otellerine bayılıyorum. Mexico City’de Condesa DF, Oaxaca’da Escondido Oaxaca mesela. Küçük, ama yerel halkla sosyalleşebildiğin oteller. Benimle aynı dünya görüşüne sahipler. Ya da Brezilya bazlı Fasano Group. Rio De Janeiro’deki otelleri favorim...Soho House otelleri de çok iyi. 

 

“Seyahatlerde her şeyi yapmalıyım” modundan da biraz çıktım, deniz güneş seyahatiyse yaptığım sadece deniz güneş seyahati olmasına dikkat ediyorum. Eğer Tayland’a gideceksem muhakkak önce Bangkok’a uğramaya çalışıyorum ve yine sevdiğim otellerden Mandarin Oriental’de kalıyorum. 

 

Tokyo’da ise durum daha farklı. Lokasyonundan dolayı Grand Hyatt’ta kalıyorum. Yerel hayatın akşam dahil sürekli devam ettiği bir mahallede olması ve yürüyerek bu hayatı deneyimlemek büyük avantaj sağlıyor. Tokyo aynı zamanda tam bir kültürel aktivite şehri. Her gittiğimde beni şaşırtacak yeni yerler keşfediyorum. Hep söylüyorum, İstanbul dışında yaşamak isteyeceğim ilk şehir Tokyo!

 

Son olarak; bu yazın hayalini, planını alayım… 

 

Haziran sonu Balearic Adaları’ndan biri olan Menorca’da on gün geçirmeyi planlıyordum yakın dostlarımla. Ama içinden geçtiğimiz süreç artık plan yapmayı imkansız kılıyor. O yüzden hayalim şu: Sevdiklerim ve beni sevenlerle beraberim; deniz ve kumun olduğu yakınlarda bir yerlerde. Bodrum, Patmos veya Marathi’de. Sadece mayo ve t-shirtle… 

Fotoğraflar:

l. Tokyo

2. Fasanorio

3. Menorca

STİL | Kategorinin diğer yazıları

yuzulogoweb2.png
bottom of page