top of page
IMG_6074.jpg

Haziran 2020 | İnsan | Türkiye

CANSU DERE 

‘Yoldayken hayatımdan gereksiz yükleri çıkarttım’

Yazı |  Onur Baştürk 

Oyunculuğu kadar bildik ünlülerden olmamasını da seviyorum. Çünkü onu kategorize edemiyorsun. Yaşam tarzı kendi istediği gibi: Özgür ve özgün. Dahası, bunun için çabalamıyor. Doğalı bu. Geldiği gibi yaşıyor. Bu yüzden setlere üç yıl ara verip yollara düşmesine, bol bol seyahat etmesine şaşırılmasına şaşırıyor. Cansu Dere’den bahsediyorum. O benim için her şeyden öte bir ‘seyahat insanı’. O yüzden yolda olmayı konuştuk. Her yönüyle. Çünkü çoktan yoldan çıkmıştık…

 

Yola çıkmak, yolda olmak… Sana neler hissettiriyor? 

 

Özgürlük ve yenilenme! Özellikle ilk kez gittiğim yerlerde her seferinde farklı bir hayata uyanıyormuşum gibi hissediyorum.  

 

Yolda neler öğrendin? Nelerden vazgeçtin? Hayatından neyi çıkardın ve neyi hayatına ekledin? 

 

Yolculuklarda tanıştığım insanların hayatlarına şahitlik ettikçe hoşgörüyü ve hayatın çeşitliliğini daha çok farkettim. Beni üzmüş olan şeylerden vazgeçtiğimi gördüm. Hayatımdan gereksiz yükleri çıkarttım ve farklı bakış açıları ekledim. 

En güzel kısmı da şu: Yeni mutluluklar ve mutlu edecek sebepler ekledim.

 

Gezen tozanı seven/anlayan bir kültürden gelmiyoruz. Hayata “Çalışmak, mal mülk edinmek ve emeklilik” üçgeninde bakan bir kültürün çocuklarıyız. Hepimiz az çok böyle yargılarla yetiştik. Ama son dönemde bakış açıları değişmeye başladı. Hatta buna instagramın da katkısı oldu sanki. Ne dersin? 

 

Neye yatırım yapmak istediği insanın kendi tercihi. Ben kendime yatırım yapmayı tercih ettim. Ev almayı anlıyorum, ama bir sürü ev alabilmek için insanın bu deneyimden vazgeçmesini pek anlayamıyorum. Dediğim gibi, her şey tercih meselesi. 

 

Aslında benim ailem de bana öyle öğretmedi. Çünkü onlar da öyle öğrenmemiş. Biz bir ‘yerli’ değiliz. Dedelerimin bir konağı ya da köyü yok. Herkes başka ülkede, başka şehirde doğmuş. Hayat kurduğu yer onun evi olmuş. Anne tarafımda annesiyle aynı şehirde doğan bile yok. Annem İzmir doğumlu, anneannem İstanbul, onun annesi Selanik, onun annesi başka yerden gelmiş. Babam zaten Bulgaristan doğumlu. ‘Hiçbir yerli’ olmama hali sınırlı mülkiyet duygusunu destekleyip besliyor. 

 

Evet, dediğin gibi instagramın katkısı oldu. Amaç biraz değişmiş olabilir, ama bu bile hep aynı yerde olmaktan iyidir. Ne olursa olsun, seyahatteyken farkında olmadan çok şey öğrenirsiniz.

İNSAN KENDİSİNİ BİLE SEYAHATTE TANIYOR

Seyahat tutkun hep var mıydı yoksa yıllar içinde gelişti mi?

Merak en baştan beri vardı. Farklı yerleri, hayatları, yaşam biçimlerini, yabancı kültürleri hep merak etmişimdir. Tutku kısmı sonradan gelişti. Deneyimledikçe arttı, hatta evrildi. “İnsan yakınını en iyi seyahatte tanır” derler. Bana göre insan kendisini bile seyahatte tanımaya başlayabiliyor. Yıllar içinde gezip gördüğüm yerlerle birlikte hoşlandığım, beğendiğim ya da beğenmediğim şeyler de değişti.

Çocukken en heyecanlandığım hediye dünya küresiydi. Kardeşimle ülkeleri bulma yarışması yapardık. Coğrafyayla hep çok ilgiliydim, sonra buna bir de dünya tarihi eklendi. 18 yaşımdan itibaren, özellikle modellik yaparken o kadar çok seyahat ettim ve farklı kültürlerden insanlarla tanışıp çalıştım ki, güzellik tanımım bile değişti.

Seyahatte rakamcılardan mısın? Şu kadar ülke bu kadar şehir gezdim diyenlerden?

Bir hedef belirlemek, hedefe ulaşmak için bir şeyler yapmak hayat görüşüme uygun bir durum değil. Şu kadar yer göreceğim ya da şu kadar ülke gezeceğim diye düşünmek, bunu sadece bir hedef olarak görmek, bir amaç için gerçekleştirmek demek. Bana göre seyahat etmek tam aksine hayatın düzenli akışının dışına çıkmak, zorunluluklardan, görevlerden uzaklaşmak, kısaca özgürleşmek demek. Bu yüzden hiç ülke/şehir saymadım. Hedef belirlemek ve ulaşmaya çabalamak için harcanacak vakti o anları, o yerleri yaşayarak doldurdum.

İLK AKLIMA GELEN KARAYİPLER

 

Seyahat anlayışın nasıl? Konforlu mu yoksa daha mı bohem mi takılmayı tercih ediyorsun? Doğa mı seviyorsun kültür mü? Ayrıca neye göre belirliyorsun gideceğin yerleri? Önceliğin merak mı?

Seyahatin rotası, şekli ya da konsepti konusunda kesin yargılarım hiç olmadı. O an kendimi bulmak istediğim yer ya da görmek istediğim şey ne ise ona göre plan yapıyorum. Bazen değişik bir şehir görmek ve kültürü tanımak istiyorum, bazen de sadece sakinlik, dinginlik arıyorum. O zaman doğayla daha iç içe, daha bohem yerler tercih ediyorum. Tercihim bunlardan hangisi olursa olsun kaldığım yerin temiz ve konforlu olması önemli. Son yıllarda özellikle sevdiğim bir otel yoksa o şehrin duygusunu taşıyan bir ev kiralamak da keyif vermeye başladı.

Tekrar tekrar gitmekten sıkılmayacağın yer neresi? Ve “Bir kez gittim, yetti” dediğin yer?

Şimdi düşünmeden nereye giderim dediğim zaman ilk aklıma gelen Karayipler. Hem iklimi, doğası hem de birbirine yakın birçok farklı seçeneği barındırdığı için Karayipler’i çok seviyorum. “Bir kez gittim yetti” diyebileceğim bir yer yok. Çünkü yerden bağımsız olarak orada bulunduğunuz mevsimin ya da gittiğiniz kişilerin farklılaşması bile gidilen yeri bambaşka kılabilir. Yeni deneyimler yaşatabilir.

“Burada yaşarmışım ben” dediğin bir şehir var mı?

 

New York.

O PERSONEL ODASINDAKİ GECEYİ UNUTAMAM

İz bırakmış bir seyahat anın var mı?

Katalonya seyahatimizin başlangıç noktası olarak seçtiğimiz Barselona’da çok güzel bir ev kiralamıştık arkadaşım Deniz’le. Arabayla önce yakın kasabaları gezdik. Hatta içlerinden bir tanesini öyle beğendik ki, akşam geri dönmeyip orada beğendiğimiz otelde kaldık. Hafta sonu Valencia’ya devam edecektik, ama hem Barselona’nın tadını yeterince çıkartamadığımız için hem de o an keyfimiz çok yerinde olduğundan vazgeçtik. Hafta sonunda da Barselona’da kalmaya karar verdik. Tabii planlarımızı değiştirince kaldığımız evi de değiştirmek zorundaydık. Çünkü bizden sonraki tarihler rezerve edilmişti.

Sabah evi boşaltmadan seyahat acentemizi arayıp otel rezervasyonu yapmalarını rica ettik. Bu sırada Barselona’nın birbirinden güzel sokaklarını gezmeye başladık. Ama hem zamanı hem de akşam hâlâ gidecek bir otelimiz olmadığını unuttuk! İlgilendiğimiz tüm otellerin dolu olduğunu öğrendiğimizde ise biraz üzüldük ama keyfimiz yerinde olduğu için fazla takılmadık. Nasıl olsa koskoca şehirde kalacak bir yer buluruz diye düşündük. En kötü ne olabilirdi ki! Anın tadını çıkarmak ve şuursuzluk had safhada yani... Akşam olup artık yorulduğumuzda otel bulmaya karar verdik. Biz karar vermiştik ama şehir bizimle aynı fikirde değildi! Kalmayı tercih edeceklerimiz bir yana “Burada kesinlikle kalamam” dediğimiz yerler bile doluydu! Tek bir oda yoktu koskoca şehirde.

Saat ilerliyordu ve biz bir arabayla sokakta kalmıştık. Çaresiz geceyi arabada geçireceğiz, hadi bakalım nasıl olacak derken yolda birisi yanıma gelip benimle fotoğraf çektirmek istediğini söyledi. Hiç yeri ve zamanı değildi, ama olur dedim. Sohbet sırasında Fas asıllı olduğunu ve Barselona’da bir otel çalışanı olduğunu söyledi. Hayat işte... Tam o anki konunun insanıydı:) Durumu anlatıp tek bir oda bile bulamayacak kadar şehrin kalabalık olmasına şaşırdığımızı söyleyince o da bize şaşırdı. Hafta sonu bu sezonda Barselona’da son dakika oda bulamamış olmamızın normal olduğunu dile getirdi.

Bütün iyi niyetiyle de çalıştığı otelde personele ayrılmış bir odayı ayarlayabileceğini söyledi. Kabul ettik. Otel çalışanlarının şaşkın suratlarını ve o personel odasında geçirdiğim geceyi hiç unutmam! O temiz kalpli ve yardımsever insanla iyi ki fotoğraf çektirmiştim. Kimin kime, ne zaman, nasıl yardım edeceği hiç belli olmuyor.

TANINMAKTAN ÖTE NASIL TANINDIĞIM ÖNEMLİ

Üç yıl boyunca gezdiğin bir dönem var. Başkası olsa bu kadar uzak kalmazdı şöhretinden. Sen aksini yaptın. O dönemki Cansu’da en çok neyi sevdin?

Bu hiç aklıma gelmeyen bir şeydir mesela. Dedim ya; hedefler, büyük ve uzun vadeli planlar yapan biri hiç olmadım. Şöhret dediğimiz durum çok genç yaşımdan beri hayatımda olan bir şey. Kazanmak için çaba harcadığım ya da planlar yaparak elde ettiğim bir şey olmadığı için sanırım kaybetmekten de korkmuyorum. Daha da önemlisi hayatımı şekillendirmesine müsaade etmiyorum. Tanınıyor olmak yaptığım işin doğal bir sonucu olarak gibi geliyor bana. Asıl önem verdiğim şey, tanınmaktan öte nasıl tanındığım.

Yanılmıyorsam tek başına yolculuğu daha çok seviyorsun. Tek başınalık seni ürkütmüyor yani. Doğru mu?

Evet, tek başıma olmakla ilgili bir problemim yok. Ürkütücü bulmuyorum. Yolculuk, hayatımdaki herkesle yapabileceğim bir şey değil. Birine çok kıymet veriyor olmak birlikte iyi bir yolculuk yapabileceğiniz anlamına gelmiyor. Bu konuda biraz şanslıyım. Birlikte seyahat etmekten, anılar biriktirmekten keyif aldığım, bir aradayken tek başınaymışcasına özgür hissettiğim insanlar var.

En sevdiğin seyahat arkadaşın Ece Sükan olmalı. Arkadaşla çıkılan seyahatlerde kendiliğinden oluşan o ‘gang’ olma hali hoşuna gidiyor mu?

Ece’yle seyahatlerimize bayılıyorum. Zaten mükemmel yolculuklar yaptığım Ece ve Deniz var. İkisi dışında kimseyle kıtalararası yolculuk yapmam. Çünkü seyahat ederken uyum önemli. Birlikte gülebilmek ve susabilmek, samimiyet, doğallık ve kendin olabilmek...

İNSAN | Kategorinin diğer yazıları

yuzulogoweb2.png
bottom of page