August 2024 | Art & Culture
TURKISH BELOW
LUKE EDWARD HALL
‘I ALWAYS want MY WORK to have that POETIC FEELING’
words Onur Baştürk
The Breeder, one of Athens' leading art galleries, has opened an exhibition of new drawings by British artist and designer Luke Edward Hall at the Old School of Chora in Patmos, described as 'a celebration of life'.
In 'I Walk Over the Mountains and the Waves', Hall captures a seductive, mystical energy inspired by island life. We spoke to Luke Edward Hall about the exhibition and, of course, about the romanticism that is indispensable to him.
How would you like to define yourself?
I try to keep it simple: I say that I am an artist, designer and columnist, and I work on a variety of projects, from painting, drawing and murals to interior and clothing design. I try not to worry too much about labels. I take on projects that excite me.
I would like to ask you how your island life inspired your new series of drawings that will be exhibited in Patmos. Patmos is also an island with a strong spiritual identity. How is this reflected in your drawings?
It felt only natural to respond to Patmos being considered the most spiritual of Greek islands, and its connections to the New Testament. I spent time looking at photographs of items held in the collection of the Monastery of St. John the Theologian. I looked at how certain saints, such as George, have been portrayed throughout history. I wanted to explore how I might represent some of these figures; I liked the idea of giving them a softer, perhaps more human appearance.
Your drawings in the exhibition feature saints and angels as well as ordinary people (swimmers, fishermen, etc.). Did you specifically want to juxtapose the spiritual and mythical with ordinary and normal people?
Absolutely – I have painted saints and archangels alongside fishermen, swimmers and mythological figures. Twilight island street scenes sit next to drawings of sun-bleached coves, the legendary poet Orpheus plays his flute in the shade of an ancient olive tree. I always work in this way: mixing the everyday and the commonplace with the mythical – the juxtaposition I enjoy, and this juxtaposition is exactly what appeals to me about places such as Patmos – this combination of natural earthiness with something higher, holier, perhaps even magical.
The title of the exhibition is an homage to the famous Romantic poet Percy Bysshe Shelley's "Hymn to Apollo". Could you tell us a little about this connection? Why this poem?
Apollo is linked with Patmos – legend says that the island sunk into the sea and that Artemis, with the help of Apollo, managed to persuade Zeus to bring the island back to the surface. I am a big fan of the English Romantic poets and their focus on nature and the imagination. (Plus, of course, the Romantic poets loved classical Greece.) Shelley’s Hymn of Apollo is remarkably intense; it shimmers with light. This particular line from the poem sort of jumped out at me – I loved its simplicity, its boldness, and its linking of the landscape with the ever-present island-surrounding sea. I spent time playing around with different titles for the show but I kept coming back to this line. It feels like an affirmation.
BEING ROMANTIC IS OF COURSE POSSIBLE
There is also a Jean Cocteau atmosphere in your drawings. Would you agree?
I’m a big Cocteau fan and I particularly enjoy his murals. Cocteau of course took much inspiration from mythology, and he made work that still to this day feels incredibly imaginative and poetic.
I like the romantic feeling in your drawings. Do you think it is possible to be romantic nowadays? Or has romance died out?
Of course it’s possible! Yes, I am a Romantic. I always want my work to have that poetic feeling. I think it has to do with the way I look at the world. I look at the universe around me and the work I do - paintings, drawings, clothes, interiors - through the same lens. I have a sensitive approach, but I'm also in love with colour, pattern, ornamentation and decoration. I am driven by the need to tell stories, to weave stories together... I make a patchwork with all the different things I do. That's how I see my work as a whole. When I say I'm a Romantic, I really mean that it's about mythologising the world around me, reveling in my imagination and my emotions, and also having a deep love and appreciation of (and connection with) nature.
I LOVED LAMPI BEACH AND THE RESTAURANT THERE.
What do Patmos mean to you? When did you discover Patmos for the first time?
I’ve really enjoyed creating work inspired by a place that, until early August when I visited Patmos for the first time, has existed only in my imagination. There has been a pureness about the research and the process – whilst drawing, many tales I have heard from friends who have visited the island were dancing around my head and mixing with myths and legends, religious stories and imagined pictures – a curious melting pot which left me feeling wonderfully free.
What are your favorite places on Patmos?
Every morning during our recent trip my husband Duncan and I would go down to Petra beach for a quick swim followed by a breakfast on the rocks of yoghurt with honey and watermelon with feta. It became a really nice ritual and the perfect way to begin the day. Lampi beach I loved too – we went for lunch at the brilliant taverna there a couple of times. éla!, a farm and kitchen, is a lovely spot, hidden away in a pastoral valley. The owners are doing something super exciting I believe, celebrating the harvest from their farm and cooking on hand-crafted stone grills. It’s a very joyful place.
LUKE EDWARD HALL’ın PATMOS DÜŞLERİ
Atina’nın önde gelen sanat galerilerinden The Breeder, Patmos'taki Old School of Chora'da İngiliz sanatçı, tasarımcı ve aynı zamanda Financial Times köşe yazarı Luke Edward Hall’ın yeni çizimlerinden oluşan ve “bir yaşam kutlaması” olarak nitelenen bir sergi açtı. “I Walk Over the Mountains and the Waves” adlı sergide Hall, ada yaşamından esinlenerek baştan çıkarıcı mistik bir enerji yakalıyor. Luke Edward Hall ile bu sergiyi ve tabii onun vazgeçilmez özelliği olan romantizmi konuştuk.
Luke, kendini nasıl nasıl tanımlamak istersin? Sanatçı, tasarımcı, yaratıcı yönetmen?
Basit tutmaya çalışıyorum. Sanatçı, tasarımcı ve köşe yazarı olduğumu söylüyorum. Resim, çizim ve duvar resimlerinden iç mekan ve giysi tasarımına kadar çeşitli projeler üzerinde çalışıyorum. Etiketler hakkında kaygım yok. Beni heyecanlandıran projeleri üstleniyorum.
Patmos’taki serginde ada yaşamından nasıl ilham aldın? Patmos, ruhani kimliği ön planda olan bir ada. Çizimlerine bu nasıl yansıdı?
Yunan Adaları’nın en ruhani olanı olarak kabul edilen Patmos ve onun Yeni Ahit'le olan bağlantılarını keşfetmek doğal bir süreçti. St John Manastırı koleksiyonundaki eşyaların fotoğraflarına bakarak epey zaman geçirdim. George gibi azizlerin tarih boyunca nasıl tasvir edildiklerine baktım. Bu figürlerden bazılarını nasıl temsil edebileceğimi keşfetmek istedim. Onlara daha yumuşak, daha insani bir görünüm verme fikri hoşuma gitti.
Sergideki çizimlerinde aziz ve meleklerin yanı sıra sıradan insanlar (yüzücüler, balıkçılar gibi) yer alıyor. Ruhani olanla sıradan insanları yan yana getirmeyi özellikle mi istedin?
Kesinlikle! Balıkçı, yüzücü ve mitolojik figürlerin yanı sıra azizleri ve baş melekleri de resmettim. Ayrıca alacakaranlık ada sokakları güneşten ağarmış koyların yanında yer alıyor. Efsanevi şair Orpheus eski bir zeytin ağacının gölgesinde flütünü çalıyor. Her zaman bu şekilde çalışırım. Gündelik ve sıradan olanı efsanevi olanla karıştırırım. Bu yan yana getirme fikri Patmos gibi yerlerde daha cazip hale geliyor. Doğal dünyeviliğin daha kutsal, hatta belki de büyülü bir şeyle birleşimi gibi…
Serginin başlığı ünlü romantik şair Percy Bysshe Shelley'nin "Apollon İlahisi”ne bir saygı duruşu niteliğinde. Bu bağlantıyı biraz anlatabilir misin? Neden bu şiir?
Apollo, Patmos’la bağlantılı. Efsaneye göre ada denize batmış ve Artemis, Apollo'nun yardımıyla Zeus'u ikna ederek adayı tekrar yüzeye çıkarmayı başarmış. İngiliz romantik şairlerinin ve onların doğaya, hayal gücüne odaklanmalarının büyük bir hayranıyım (ayrıca elbette romantik şairler klasik Yunan'ı severlerdi!). Shelley'nin Apollon İlahisi son derece yoğun bir şiirdir, ışıkla parlar. Şiirdeki bu özel dize bir anda dikkatimi çekti. Sadeliğini, cesaretini ve tüm çerçeveyi adanın etrafını saran denizle ilişkilendirmesini sevdim. Sergi için farklı başlıklar düşünürken sürekli bu dizeye geri döndüm.
ROMANTİK OLMAK ELBETTE MÜMKÜN
Çizimlerinde Jean Cocteau ambiyansı da var. Katılır mısın?
Büyük bir Cocteau hayranıyım. Özellikle duvar resimlerini çok beğeniyorum. Cocteau elbette mitolojiden çok ilham aldı. İnanılmaz derecede yaratıcı ve şiirsel hissettiren işleri bugün bile inanılmaz.
Çizimlerindeki romantik hisse bayıldım. Günümüzde romantik olmak mümkün mü? Yoksa romantizm öldü mü?
Elbette mümkün! Evet, ben bir romantiğim. Çalışmalarımda her zaman şiirsel bir his olmasını istiyorum. Sanırım bu benim dünyaya bakış açımla ilgili. Etrafımdaki evrene ve yaptığım işlere -resim, çizim, kıyafet, iç mekan- aynı mercekten bakıyorum. Hassas bir yaklaşımım var, ama aynı zamanda renk, desen ve dekorasyona da aşığım. Hikâye anlatma ve hikâyeleri bir araya getirme ihtiyacıyla hareket ediyorum. Yaptığım tüm farklı şeylerle bir patchwork yapıyorum. Üretimimi bir bütün olarak bu şekilde görüyorum. Romantik olduğumu söylediğimde, bunun etrafımdaki dünyayı mitleştirmekle, hayal gücümün ve duygularımın tadını çıkarmakla ve aynı zamanda doğaya karşı derin bir sevgi duymakla ilgili olduğunu düşünüyorum.
LAMPİ PLAJI VE ORADAKİ RESTORANI ÇOK SEVDİM
Patmos senin için ne ifade ediyor?
Patmos'u ilk kez ziyaret ettiğim Ağustos başına kadar, sadece hayalimde var olan bir yerden esinlenerek eser yaratmak gerçekten keyifliydi. Araştırma ve süreçle ilgili bir saflık vardı. Çizim yaparken adayı ziyaret eden arkadaşlarımdan duyduğum birçok hikâye kafamın içinde dans ediyor; efsaneler, dini hikâyeler ve hayali resimlerle karışıyordu.
Patmos’ta en sevdiğin noktalar neresi?
Son seyahatimiz sırasında her sabah kocam Duncan’la Petra sahiline inip hızlıca yüzdükten sonra kayalıklarda ballı yoğurt ve beyaz peynirli karpuzdan oluşan bir kahvaltı yaptık. Bu gerçekten güne başlamak için nefis bir ritüeldi. Lampi plajını da çok sevdim. Oradaki muhteşem tavernada birkaç kez öğle yemeği yedik. Bir çiftlik ve mutfak, pastoral bir vadide gizlenmiş hoş bir lokanta… Sahipleri, çiftliklerinden elde ettikleri hasadı kutlamak ve el yapımı taş ızgaralarda yemek pişirmek gibi süper heyecan verici bir şey yapıyor.