Nisan 2021 | Art | Türkiye
Melisa Tapan ‘Gate 27’yi anlatıyor
Yazı | Alp Tekin
Her şey New York’ta başlamış. Melisa Tapan, Columbia Üniversitesi’nde yüksek lisans yaparken New York’ta yaşayan sanatçıların kendini geliştirmeye odaklı ekosisteminden etkilenmiş. Master sonrası bu ilhamla İstanbul’a döndüğünde uluslararası sanatçı ağırlama platformu Gate 27’yi oluşturmaya karar vermiş. Yeniköy’de açılan Gate 27’yi ünlü mimar David Chipperfield tasarlamış ve peş peşe sanatçılar gelmeye başlamış. Kısa süre sonra ikinci bir konuk sanatçı ağırlama evi de Ayvalık’ta açılmış. Gerisini Melisa Tapan’dan dinleyelim….
Gate 27 sadece bir konuk sanatçı ağırlama programına sahip değil. Aynı zamanda sanat platformu olma hedefi de var. Bu konudaki çalışmalarınız neler?
Gate 27, profesyonel ya da sanat kariyeri gelişme sürecinde olan sanatçılara İstanbul’un hareketli kültür sanat hayatının hem içinde hem de aynı zamanda üretimlerine odaklanabilecekleri izole bir alan sağlıyor. Program kapsamında öncelikli bazı konularımız var. Bunlardan en önemlisi bir kültür sanat kurumu olarak çevreyle uyumlu, doğaya karşı duyarlı olmak. Bu konuda bizimle paralel düşünen ve hareket eden kurumlarla işbirliği içerisinde, katma değeri olan projeler üretmek. Diğer öncelikli konu ise yereldeki zanaatkârların yaratıcı alanlarda üretim yapan kişilerle bir araya gelmesi için bir alan oluşturabilmek. Bu konuda Gate 27 Ayvalık’ta ağırladığımız Bilal Yılmaz ve Lydia Chatziiakavou’nun çok kapsamlı çalışmaları var.
Ayvalık’taki bina daha sonra mı açıldı? Açılıştan kısa süre sonra pandeminin olması Gate 27’yi nasıl etkiledi? Şu anda konuk sanatçı programı devam ediyor mu?
Gate 27'nin Ayvalık'taki konuk sanatçı programı pandemi sonucunda hayat buldu.
Salgının başlamasıyla yurt dışından gelen sanatçılarımız geri dönmek zorunda kaldı. Böylece Ayvalık, programı devam ettirmenin alternatiflerini ararken hızlandırdığımız bir çözüm olarak ortaya çıktı. Pandemi dolayısıyla Ayvalık’a olan talep oldukça yüksek.
Oranın varlığı hem bize hem de sanatçılara çok iyi geldi. Şu anda Ayvalık’ta bir aylık periyodlarda, aynı anda en fazla iki kişiyi ağırlıyoruz. İçinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle İstanbul ve Ayvalık’ta yaptığımız tüm buluşma ve etkinlikleri de dijital ortamda organize ettik. Ayvalık yerleşkemiz bu süreçte hep aktifti. Yeniköy ise daha yeni canlanıyor.
Sanırım sanatçıları Beral Madra ve Ahu Antmen’in de içinde yer aldığı danışma kurulu seçiyor değil mi?
Sanatçılar Gate 27’de kaldıkları süreçte üzerine çalışacakları bir proje ile başvuru yapıyor. Çoğu zaman belirli temalar üzerinde çalışan sanatçıları araştırıyor, onları davet ediyoruz ve genellikle benzer konular üzerinde çalışan sanatçıları bir araya getirmeye çabalıyoruz. Beral Madra, Nazan Ölçer, Ahu Antmen ve Selçuk Artut’tan oluşan güçlü bir danışma kurulumuz var. Adayları onlarla birlikte değerlendiriyoruz. Başvuru yapılan projenin ihtiyaçları genelde kalma süresini belirleyen ana faktör oluyor. Sanatçının programının yoğunluğu ve Gate 27’deki atölyelerin uygunluğu da diğer önemli faktörler. Genelde sanatçılar 3 hafta ile 3 ay arası bir süre misafir ediliyor.
Aynı zamanda iyi bir koleksiyoner olduğunuzu okumuştum. Mesela dijital, yeni medya işlerine bakışınız nasıl? Onları da alıyor musunuz?
Kendimi koleksiyoner olarak tanımlamak için çok genç olduğumu düşünüyorum. Sevdiğim ve değer verdiğim parçalarım var, ama bunlara koleksiyon demek için henüz erken. Benim için sanatta bir eserin tekniğinden ziyade hikâyesi önemli. Konulara farklı açılardan bakmamı sağlayacak ve bir hikâyesi olan üretimler ilgimi çekiyor.
Gate 27’deki 27’nin bir alt metni var mı?
Gate 27 konuk sanatçı programına ilk olarak Yeniköy’deki yerleşkede, 2019 sonunda başladık. 27 kapı numaramızdı. Gate, yani kapı kelimesi ise sanatçıların burada geçirdikleri süre boyunca kendilerine, çevrelerine değer katarak ilerleyecekleri bir yolu, bir geçidi temsil ediyor.