November 2023 | Vol 11
english below
Ö Z G E + A L E X A N D R E
Both couple & ŌZA design
words Onur Baştürk
photos
Portraits, Doro Home - Edvinas Bruzas
PHI Home - Fevzi Öndü
Özge, ŌZA Design’ı eşin Alexandre ile birlikte kurdunuz. Alexandre ile tanışmanızı ve ŌZA’nın kuruluşunu anlatabilir misin?
Alexandre’la tanıştığımızda yıl 2011’di. Ben İstanbul’daydım, o Fransa’da. İkimiz de İstanbul’da düzenlenen uluslararası bir workshop’a katıldık. Hayatlarımızın kesiştiği saf bir kaderdi bu. İlk günden itibaren birlikte benzersiz bir şey yaratacağımızı biliyorduk. ŌZA bir rüya olarak başladı. Amacımız multidisipliner anlayışa sahip bir stüdyo yaratmaktı. Sonuçta her şey bir tasarım gerektirir. Tasarım sadece mimari ve iç tasarımla sınırlı değil. Her projemiz için benzersiz hikâyeler anlatmak istedik. Bunu yapmak için proje yeri araştırmalarına çok zaman ayırıp müşteriyi anlamak gerekiyor. Günümüz dünyasında pek çok ajans maalesef bu aşamayı atlıyor.
ŌZA’nın merkezi için neden Londra’yı seçtiniz?
ŌZA’yı yeni bir stüdyo olarak, özgün tasarım anlayışımızla kurduğumuzda, dünyanın en iyi tasarımcılarıyla yarışacağımızı biliyorduk. Bunun için stüdyomuzun dünyanın tasarım merkezlerinden birinde olması gerekiyordu. O dönem Londra uluslararası müşterilere ulaşmak için en iyi seçenekti. Hâlâ böyle. Bir başka neden daha kişisel: Ailelerimizden uzak olmak, istediğimiz zaman kolayca yanlarında olmak istemedik. İki yabancının bir stüdyo kurması nedeniyle birçok zorlukla da karşılaştık. Mimari tasarım evrensel olsa da, hâlâ ülkeye göre değişen birçok yönetmelik var. Ayrıca dünyanın en iyi tasarımcılarının tümü Londra'da bulunuyor. Bu nedenle gece gündüz çok çalıştık. Düştük, yeniden ayağa kalktık ve mücadeleye devam ediyoruz. Bu nedenle ilk mobilya ve aydınlatma koleksiyonumuza da WARRIOR adını verdik. Şu anda sadece İngiltere’den değil; Türkiye, Fransa, İspanya ve ABD’den çok sayıda harika müşterimiz var.
ŌZA’nın tasarım anlayışını nasıl özetlersiniz?
Tüm projelerimize boş bir kâğıtla başlıyoruz ve ardından projenin bulunduğu yerin coğrafi ve kültürel incelemesini yapıyoruz. Projedeki her detayın onu oluşturan çevreyle anlam kazanması gerekiyor. Daha sonra müşterilerimizin istekleri doğrultusunda estetik ve yaşam konforunu birleştiren, kişiye özel bir tasarım hayal ediyoruz. Tasarımımızı tanımlamak için zamanında “yeni tasarım dili” cümlesi kullanılmıştı. Bugün ne olduğumuzu bu tanım fazlasıyla yansıtıyor.
Karı-koca olarak çalışmanın zorluk ve kolaylıkları neler? Hem iş hem özel hayatta ortak olmak nasıl bir duygu?
Açıkçası zor, ama sadece bizim için değil, aynı zamanda ekibimiz için de… Alexandre’la kültürlerimiz ve yaklaşımlarımız o kadar farklı ki, ilişkimizi paylaşma ve dinleme kavramları etrafında kurduk. Daha sonra müşterilerimiz için en iyi olanı birleştiriyor veya seçiyoruz. Bunu yaparak bir bakıma iki kez kontrol edilmiş bir karar mekanizmasına sahip oluyoruz. Alexandre ile iki farklı kültürden geliyoruz, ama birlikte çok benzersiz bir sinerjimiz var. Bence bu, müşterilerin en çok sevdiği şey!
You founded ŌZA with your husband Alexandre. Can you tell us your story of meeting Alexandre and the process leading up to the founding of ŌZA?
It was 2011 when we first met with Alexandre. I was studying in Istanbul and he was in France. We both joined an international workshop organised in Istanbul that we were not supposed to attend. It was a pure destiny our lives crossed and we knew from day one, we were going to create something unique together. ŌZA started as a dream. We wanted to create a studio with a multidisciplinary design approach. Everything requires a design and not only limited with architectural and interior design. And we wanted to tell the unique stories for each of our projects. For do that you need to really spend a good amount of time for the researches of the project location and understand the client brief. In the current world, many agencies unfortunately skipping this stage. However as a studio, it’s the most important stage for us.
Why did you choose London for the headquarters of ŌZA?
When we set up ŌZA, with our unique design approach, even as a new studio, we knew that we will be straight forward competing with the top designers in the world. For achieve that our studio needed to be based in one of the design centres of the world. London was the best option to reach this market and international clients at that time. It’s still the case. Another reason maybe more personal but we didn’t want to be far from our families as well and to be with them easily whenever we want. Even the architectural design is universal, there are still many regulations changing by the country. And also all the best designers of the world are based in the London. The competition is the hardest in the world. Without stopping, everyday and night we worked hard, we fell, we stand up again and continue to fight. It’s why we name our first furniture and lighting collection as WARRIOR as well. At the moment we have many great clients not only from United Kingdom, from Turkiye, France, Spain and the U.S.
How would you summarize ŌZA’s design approach?
We start all our projects from a blank sheet of paper followed by a geographical and cultural study of the place in which the project is located. For ŌZA, each detail of the project must first make sense with the environment which surrounds it and which constitutes it. Then, based on our clients’ brief, we imagine a tailor-made architecture and design combining aesthetics and comfort of life. Someone once used the sentence “new design language” to describe our design. It sounds very much reflecting what we are today.
What are the difficulties and advantages of working as husband and wife? How does it feel to be a partner in both business and private life?
It is clearly a strength, but not only for us also for our team! Our cultures and approaches are being so different with Alexandre, we built our relationship around the notion of sharing and listening. Then we merge or pick what works best for our clients. By doing that we kind of have a control and decision mechanism double checked. It really helps to have a different opinions and to discuss about them. We also have a kind of very unique synergy together, I think the client most love about!