top of page
0C5A2998_edited.jpg

Mart 2021 | Art | Türkiye

REFİK ANADOL

Şimdi teleskop rüyalarının peşinde

Yazı | Onur Baştürk

Fotoğraflar | Emir Sarısaç

Refik Anadol’un İstanbul’da bugüne kadar açtığı en kapsamlı sergi “Makine Hatıraları: Uzay”. Aslında kapsam kelimesi bile şu an yazarken bana yetersiz geldi. Çünkü Refik Anadol bu kez gözünü uzaydaki verilere dikmiş durumda. Sergide üç önemli teleskobun; Dünya’nın “selfie”sini çeken ISS’in, galaksiyi fotoğraflayan Hubble’ın ve 11 yıldır Mars’tan görüntü yollayan MRO’nun toplam iki milyona yakın verisinden elde edilmiş algoritmik bir rüya evreniyle baş başa bırakıyor bizi sanatçı. Yani kapsam hayli sonsuz ve terabaytlarla ölçüp biçilecek gibi değil. Derya deniz.

 

Ünlü astrofizikçi Carl Sagan, 1980'lerde geniş kitlelere ulaşmış Cosmos adlı programının bir bölümünde şöyle demiş: “Hayal gücü bizi genellikle hiç var olmamış dünyalara taşır. Ama o olmadan hiçbir yere gidemeyiz”. Anadol’un yeni sergisi de bunun gibi: Hayal gücümüzü alıp öyle yerlere götürüyor ki, Dolapdere’deki Pilevneli Galeri’den çıktıktan sonra ayaklarımızı yere basmamız cidden çok zor.

Sergide işlenen iki tema var. Her ikisi de Refik Anadol’un en başından beri tutkuyla izinden gittiği ve çözmek istediği şeyler: Hatıralar ve rüyalar. Özellikle ikinci bölüm olan “Rüyalar”da üç boyutlu veri heykelleriyle mekanla bütünleşmiş 15 dakikalık bir yapay zeka sineması enstalasyonu var. Bu yapay zeka sineması entalasyonu başlı başına iddialı bir önerme…

 

İşin içine girince bırakmak isteyemeyeceğiniz kadar şahane detayı Refik Anadol’un ağzından dinleyin… Görüşmemizin daha kapsamlı ve daha felsefi kısmı ise nisanda yayınlanacak VOL3’te.

 

DAHA HUZURLU BİR VERİ BİLMİYORUM

 

Önceki işlerinizde insanlar ve doğanın bıraktığı verilerden yola çıkıyordunuz. Bu sergide teleskopların görüntüleri, yani hatıraları var. Uzaydan insanlığa ve dünyaya bir bakış sanki… Yanılıyor muyum?

 

Çok doğru, önceki sergide insanların hatıralarına odaklanıyordum. Şimdi insanlığın, hatta evrenin hatıralarına odaklandım. Dolayısıyla küme büyüdü!

 

Teleskop verilerinin herkese açık olduğunu bilmiyordum. Biz de erişebilir miyiz?

 

Evet, sergideki veriler herkese açık. Tabii ki indirmesi zor! Belirli linklere girip belli kodlar yazmak gerekiyor. Mesela Mars’ın görüntü verileri Arizona Üniversitesi kontrolünde. Ama ulaşmak zor değil. Ben Mars’ın verilerine 2018’de ulaşmıştım. Eğer yapacağınız konu ve fikir yeterince yenilikçiyse kimse size ‘Bu veriye ulaşamazsın’ demiyor. Çünkü zaten verinin amacı insanlığa yardım etmek. Temel anlamda en objektif veriler bunlar. Ego yok, kişisel veri yok, mahremiyet problemi kaygısı yok. Doğruyu söylemek gerekirse, daha huzurlu bir veri bilmiyorum!

 

AY’A İNMİŞLER, KESİN BİLGİ!

 

Bu serginin ilham kaynağı NASA’nın yeni binası için yaptığınız veri heykeli aslında. NASA’yla yaptığınız işbirliğinden neler öğrendiniz?

 

Her şey, altı kişilik NASA ekibinin 2018’de stüdyomuza yaptığı ziyaretle başladı. Yaptığım işlere çok iyi çalışmışlardı. Bilinçli ve hassastılar. Net bir şekilde istedikleri şeyi anlattılar. Şunu da belirteyim: NASA’yla çalışmak gerçekten zor. Federal bir kontrat yapıyorsun. Elini kolunu sallayarak yapabileceğin bir iş değil. Parmak izin alınıyor, FBI hep arkanda. Film gibi yani. Bütün testleri geçince de her şeyi önünüze seriyorlar. Hâlâ kontratımız bitmiş değil, devam ediyor.

 

NASA için yaptığınız veri heykeli bitti ama değil mi?

 

Tabii tabii. Aslında Mars’a iniş yapan Perseverance aracıyla beraber yeni binaları da kabaca açıldı. Sadece pandemi dolayısıyla büyük açılış yapmadılar. Yaptığımız işin bir kısmı da Perserverance inişindeki canlı yayında gösterildi. Ama ben paylaşamıyorum hâlâ.

Tüm verileri gerçekten size açtılar mı? Uzaylılarla ilgili olanları filan…

 

(Gülüyor) Ay’a inmişler! Benim gördüğüm veriler pek stüdyoya benzemiyordu!

İnilmediğine dair komplolar Rusya ya da Çin’in spekülasyonu olabilir.

Pilevneli Galeri'yi nasıl dönüştürdünüz sergi için?

 

Şunu söyleyebilirim: İstanbul’daki sergi hepsinin en üst noktaya ulaştığı sergi oldu. Daha önce “Arşiv Rüyası”nı yapmıştık, ama o sergi küçük ölçekliydi. Verisi başkaydı. Bir bakıma 2018’den bu yana bir hayalin evrimleşmesi ve yükselişini yaşıyorum. Ayrıca Türkiye’de ilk kez izleyiciyi çevreleyen yapay zeka enstalasyonu bu ölçekte yapılacak. İşin içinde bir yapay zeka sineması var. Buna sinema demek zorundayım. Çünkü sadece bir enstalasyon diyemeyiz.

 

21. YÜZYILIN EN İYİ GÖSTERİM BİÇİMİ

 

Projelerin yapılış sürecini her zaman şeffaf bir şekilde paylaşıyorsunuz. Bu serginin yapım süreci nasıl işledi?

 

Veri kaynaklarını söyledim, hepsi açık kaynak. Gizli, kişiye ait veriden bahsetmiyoruz. İkinci süreç yapay zeka araştırması. Son dört yılda kendimi ve ekibimi çok ciddi bir yapay zeka araştırmasına tabi tuttum. Stüdyoda çok hızlı bir donanım gücümüz var. Bu sergideki gösterme biçimi bu donanımın son noktası. Pigmentleşen bir algoritma olduğu için en iyi teknolojiyi kullanmak gerekiyordu. Dolayısıyla hayal gücümüzün sınırlarını zorladık.

 

Gösterim biçimi açısından bizi neler bekliyor?

 

Birinci katta, serginin hafızasına dönüşen verileri ham şekilde gidip görebilecek izleyici. Oturup uzun uzun izlerseniz o makinenin hatıralarını görmüş olacaksınız. İkinci katta, izleyiciyi 18 parlak projeksiyonla çevreleyen bir sinema deneyimi olacak. Son olarak da bu rüyaların pigmentleşmiş yapay zeka veri resimleri ve heykelleri izlenebilecek. 21. yüzyılın belki de en iyi gösterim biçimlerini kullandık diyebilirim.

Kapsamlı hali nisanda VOL III'te!

bottom of page