
May 2025 | VOL 15
TR BELOW
ELVAN KARADENİZ
This house is like a butterfly perched on a rock
words & photos Onur Basturk
We’re in the iconic house in Kayalar Village, built atop a massive rock by Elvan Karadeniz and her father, architect Coskun Karadeniz.
How did you first come to the Northern Aegean? What was it like?
I first came here as a child. We camped for years along the coastline between Assos and Küçükkuyu. There were only a few guesthouses in the ancient harbor of Assos—most of the businesses you see along the coast today didn’t exist back then. Hardly anyone came. That’s when we discovered the mountain villages. We used to go up to buy milk and eggs. Eventually, we bought land in Kayalar Village—exactly 25 years ago!
The land was essentially a giant rock and scree slopes. Although it was five acres, there wasn’t a flat spot to stand on. Just a long, narrow, steep rock and cliff. It was hard to even call it “land.” I can honestly say this house is the most miraculous creation of my father, Coşkun Karadeniz.
You live in this house, designed by your father. What can you tell us about it?
We built it together in 2007, with great excitement. For an architect, designing your own home is a unique kind of freedom and joy. I’m lucky I experienced it so early in life.
It’s a single-story house with a modern architectural approach—perched gently on the rock like a butterfly. It doesn’t clash with nature; it blends into it, disappears within it.
The way it responds to external elements—terrain, wind, sun, climate—is remarkable. My father deserves a standing ovation for this. Structurally, it was also ahead of its time in terms of detailing and execution. Everything was considered: rainwater collection, natural ventilation, daylight planning...
We’ve lived here for 17 years. Besides the peace and energy this region brings, I believe the house itself contributes to our sense of comfort and happiness. I’ve lived many phases of life here—from youth to motherhood. I raised both of my sons in this house. And over the years, most of my professional work has also been rooted in this region.
What’s a typical day like at home?
My father always says: “If someone wakes up in a summer house, has breakfast, and wants to leave immediately—there’s something wrong with the architecture.” The layout of indoor, semi-open, and open spaces should encourage you to stay and enjoy the house.
We spend a lot of time at home. There’s a space for every hour of the day and every weather. Sometimes, we don’t leave for days. Even in summer, we often skip the beach during the day and go only in the evening. We host a lot—poolside parties, afternoon drinks, long dinners under the stars...
What do you love most about the Northern Aegean?
It’s a privilege to be part of this region—with its generous nature and stunning sea. But maybe the best part is that it’s made up of small villages, connected by untouched forests and winding nature roads. Since there’s no singular center, it hasn’t fallen victim to mass tourism. Many still say, “There’s not much to do here.” And that’s exactly why the region still lives on its own terms. No nightclubs, no shopping crazes, no dressed-up social scenes...
How would you describe the feeling of being from the Northern Aegean?
It feels grounded—humble, sincere, real. It’s a way of life that doesn’t chase image or spectacle. Nature isn’t a backdrop here; it’s part of life—with all its insects, snakes, boars, and foxes. At the same time, it has a vibrant social rhythm of its own: eating fresh fish with your feet in the sand, chatting over tea in village cafés, or finding great coffee and high-quality food in small, thoughtfully run spots.
Some favorite local spots?
Yahya’s Place, Kozluyalı, Simurg Sea, Gulet, Yengeç, Carlos’ Place (Troas Hotel), Avlu Café, Nadas, Casa Mila Restaurant, Leo Beach, No Name Beach, Uzun Ev, Yıldız Restaurant…
You’ve worked on architectural projects in many of these villages. How would you describe your architectural approach?
Contemporary and relevant—sincere, functional, and stripped of ornamentation, pretense, or outdated imitations.

ELVAN KARADENİZ
Bu ev kaya üzerine konmuş bir kelebek gibi!
Elvan Karadeniz’in babası Coşkun Karadeniz’le birlikte yaptığı, dev bir kaya üzerine oturtulmuş, Kayalar Köyü’ndeki ikonik evdeyiz…
Kuzey Ege’ye ilk gelişin nasıl oldu? Ne hissetmiştin?
İlk kez çocukken geldim. Assos- Küçükkuyu arasındaki sahil şeridinde yıllarca kamp yaptık. Assos Antik limanda bile birkaç pansiyon vardı. Sahildeki işletmelerin yüzde 90’ı yoktu. Çok az insanın uğradığı yerlerdi. Dağdaki köyleri o zaman keşfettik. Süt, yumurta almaya giderdik. Sonra Kayalar Köyü’nden bir arazi aldık. Tam 25 yıl önce! Arazi dev bir kaya ve onun eteklerinden ibaretti. Beş dönüm olmasına rağmen üzerinde yürüyecek doğru düzgün alanı yoktu. Dar, uzun, korkutucu bir kaya ve uçurumdu. Oraya ‘arsa’ demek bile zordu. Babam, mimar Coşkun Karadeniz’in en mucizevi eseri bu ev diyebilirim.
Peki baban Coşkun Karadeniz'in tasarladığı ve aynı zamanda yaşadığınız bu evin tasarımına dair neler söylersin?
Bu yapıyı 2007 yılında büyük bir heyecanla babamla birlikte yaptık. Mimarın kendi evini yapması büyük özgürlük ve keyifli bir süreç. Genç yaşımda bunu deneyimlediğim için şanslıyım. Bu ev; kayanın üzerine bir kelebek gibi konan, doğaya hiç dokunmayan, aksine içine girip birleşen, kaybolan, tek katlı, modern mimari anlayışla tasarlanmış bir yapı.
Araziyle ilişkisi, iklim, rüzgâr, güneş gibi dış faktörlere dair çözümleme detayları gerçekten müthiş ve babamın büyük bir alkışı hakettiği bir proje. Ayrıca yapı, detay çözümleri ve uygulama açısından da döneminin ötesinde bir teknoloji ve işçilik başarısı. Yağmur suyunun depolara toplanmasından, doğal havalandırma ve doğal ışık detaylarına kadar her şeyi düşünülmüş yapı.
17 senedir bu evde yaşıyoruz. Bölgenin insana verdiği coşku ve huzurun yanı sıra, bu evin de yaşam konforu ve mutluluğa bir katkısı olduğunu düşünüyorum. Gençliğimden anneliğime kadar çeşitli evreleri bu evde deneyimledim. İki oğlumu burada büyüttüm. Ve tabii yıllardır mesleki üretimim ağırlıklı bu bölgede.
Evde bir günün nasıl geçiyor?
Babamın bir söylemi var, “Yazlık evlerde insanlar sabah kalkıp kahvaltı ettikten sonra evden çıkma hissi duyuyorsa mimaride bir eksiklik vardır”. Bu nedenle kapalı, yarı açık ve açık alanların doğru planlanması insanı evin içinde tutan, evde rahat vakit geçirmeye olanak sağlayan bir şey. Biz evde çok vakit geçiriyoruz. Günün her saatine, iklimin her türüne uygun yaşam alanlarımız var. Günlerce evden çıkmadığımız oluyor. Yazın en sıcak günlerinde bile denize gitmiyor ya da akşama doğru gidiyoruz. Misafirimiz bol oluyor. Havuz başı birliktelikleri, akşamüstü içkileri, akşam yemekleri, gece uzun sofralar…
Kuzey Ege’nin en çok nesini seviyorsun?
Bonkör doğası, şahane deniziyle Kuzey Egeli olmak ayrıcalıklı bir his. Ama belki de en önemli faktör, bölgenin yapısı itibariyle el değmemiş orman ve doğa yollarıyla birbirine bağlanan ayrı ayrı köylerden oluşması. Tek bir merkez olmadığı için popüler turizme kurban gitmemesi… Birçok insana göre bölgede hâlâ “çok da yapacak bir şey yok”. İşte bu yapacak çok şeyin olmaması tam da bölgenin hâlâ kendi halinde yaşamasını sağlayan şey! Gece kulüpleri, barlar, alışveriş çılgınlığı, bol makyajlı davetler burada yok.
Kuzey Egeli olmak sence nasıl bir duygu?
Mütevazi bir hissi var. İçten, gerçek. İmajlar peşinde koşmayan, ayakları toprağa değen bir duygu. Doğanın pazarlama olarak değil, hayatın parçası olduğu bir yaşam. Böceğiyle, yılanıyla, domuzuyla, tilkisiyle… Kendine özgü zengin bir sosyal yaşamı da var. Ayakların kumdayken lezzetli bir mevsim balığı yemek, köy kahvelerinde çay içip sohbet etmek, ölçekli ve kaliteli şehirli kafelerde güzel kahve ve kaliteli yemek yemek gibi…
En çok gittiğin mekanlar?
Yahya’nın Yeri, Kozluyalı, Simurg Sea, Gulet, Yengeç, Carlos’un Yeri (Troas Otel), Avlu Kafe, Nadas, Casa Mila’nın restoranı, Leo Beach, No Name Beach, Uzun Ev, Yıldız Restoran…
Bölgedeki birçok köyde mimari projelerin var. Mimari yaklaşımını nasıl özetlersin?
Çağdaş ve güncel anlayışı temel alan, samimi ve fonksiyonel, süslemeden, -mış gibilerden, eski taklitlerden kaçınan bir yaklaşım.