top of page
Mehmet Üskül Orman III.jpg

Haziran 2020 | Art | Türkiye

‘Doğanın kaotik ve ütopik etkisini yansıtıyorum’

Yazı | Onur Baştürk

Yaz sıcağının en sıcak sergilerinden biri Mehmet Üskül’ün “Roots”u. Renk derinliğiyle çarpan “Orman” serisini iki büyük işin, “Hedonizm” ve “Sürü”nün tamamladığı Roots sergisi geçtiğimiz günlerde Avlu Bebek’te açıldı. Üskül’le ilk kişisel sergisi olan Roots üzerine konuşurken farkettim: Karantina döneminde “İlk kez doğanın uyanışını hiçbir telaşım olmadan seyredebildim, enfesti” diyenlerin farkındalığı çok ama çok önemli. Nihayet doğayı telaşsız anlayabildiğimiz için. Roots’teki işler bu şansı bir kez daha sunuyor, mutlaka gezin!

 

Avlu Bebek’teki ilk solo sergin “Roots”ta göze çarpan ilk şey: Doğanın kaotik halinin seyreden de hipnotik bir etki yaratması. Baktıkça kayboluyorsun. Aslında tam olarak doğayı mı resmediyorsun yoksa onun sende bıraktığı kaosu mu?

 

Ne güzel, istediğim etki tam da buydu! Çalışma disiplini olarak bir sahneyi, bir görseli, hatta bir eskizi bile izleyerek çalışamıyorum. Resimlerimdeki kompozisyon genellikle doğaçlama bir şekilde o an ilerliyor. Bu yüzden aydınlık ya da karanlık, güvenli ya da tekinsiz ormanlar hayal ediyor ve onları resmediyorum. Benim için yeşil bir yaprak pembe bir aydınlıkla gayet ışıldayabilir ya da transparan mavi bir ağaç mor gökyüzüne uzanabilir. Doğanın bende bıraktığı kaotik, ütopik her türlü etkisini yansıtmayı tercih ediyorum.

 

Renkleri kullanma biçimin de tablolarda öne çıkan bir başka özellik. Renklerde kusursuz olanın peşinde misin? 

 

Orman serisi için yanıtım, evet! Çünkü benim için kusursuz olan tabiatın ta kendisi! Bir kompozisyonun içinde tek bir rengin dahi onlarca tonu mevcutken, diğer renklerin de bir o kadar kalabalık olarak yer almasını istiyorum. Elbette dengeli bir armoni kullanarak… Ancak sergide olan “Hedonizm” adlı çalışmam için aynı şeyi söyleyemem. Konu olarak işlediğim son derece ilkel bir savaş sahnesiyken, bunu renk olarak ne kadar kusursuzlaştırsam da nafile…

 

O İLKELLİK DAİMİ 

 

Eğer Hedonizm tablosuna bu ismi vermeseydin, bu kavram hiç aklıma gelmezdi. Çünkü tabloda bir kavga, insanların birbiriyle bitmeyen ego mücadelesi var. Tam anlatmak istediğin neydi? 

 

Hedonizm sergideki en eski çalışmam. Üniversitede “diploma resmi” dediğimiz mezuniyet resmim. Mezuniyet jürisi o yıl proje konusu olarak “hedonizm” kavramını duyurmuştu. Mezun olmaya hazırlanan herkes “hedonizm” kavramını kendine göre yorumladı. Ben bir kavga/savaş sahnesini resme dökmek istedim. Çünkü kavgadan, savaştan, kan dökülmesinden ve bu sahnelere neden olup izlemekten haz duyan birilerinin varlığına dikkat çekmek istiyordum. Günümüzde dahi son derece aşina olduğumuz bu sahnelerin, yaşanılan dönem ne olursa olsun, ilkelliğinin daimi olduğuna inandım. Bu nedenle figürlerde ve mekanda belli bir zamana işaret edecek kostüm, silah ve araç kullanmadım.

 

Çalışma biçimin nasıl? Bildiğim kadarıyla Moda’da bir atölyen var. Kendini tamamen resimle mi tanımlıyorsun yoksa yaşam mücadelesi gereği başka alanlara da kayıyor musun? 

 

Evimle atölyem birbirine epey yakın. Bu yüzden erken saatlerde gelip geç saatlere kadar çalışabiliyorum. Gün ışığında resim yapmak benim için çok önemli! Gündüzleri üretim aşamasıyla, hava kararınca da resmi izleme, üzerine düşünme, yarını planlama aşamalarıyla günlük mesaimi tamamlıyorum. Birkaç yıl çeşitli atölyelerde yağlı boya resim eğitmenliği yaptım. Son iki yıldır ise daha çok kendi üretimime odaklandım. Şu an Avlu Bebek’te bir kısmını izlediğimiz “Orman” serisi de bu odaklanma sonucu ortaya çıktı.

KUZEYİ DENEYİMLEMEK İSTİYORUM

 

Yakın gelecek hayallerin neler? Kendini nerede görmek istiyorsun?

 

Öncelikle şu an üretim yaptığım kişisel atölyemde kendimi çok özgür ve mutlu hissediyorum. Ama farklı coğrafyalarda, farklı iklimlerin resimlerime nasıl etki edeceğini  düşünmek de beni heyecanlandırıyor. Mesela kuzeyin mavi-gri ve soğuk armonisi benim renk paletimi değiştirir mi, deneyimlemek istiyorum.

 

Uzun vadede ise birçok coğrafyayı görmüş, oralarda üretim yapmış bir ressam olmayı, farklı kültürlerde farklı sergiler deneyimlemeyi, daha fazla izleyiciye ulaşarak üslup tanınırlığımı artırmayı planlıyorum.

 

Son olarak: Sanat piyasamızı nasıl buluyorsun? Hem alıcı hem galeri sistemi hem de sanatçı bazında... 

 

Hâla bazı fuar ve sergilerde karşılaşılan siyasi, politik, erotik ve benzeri sınıflandırmaları ve yasaklamaları bu coğrafyaya yakıştıramıyor ve üzülüyorum. Sanatçının eseri elbette eleştiriye açıktır, lakin çalışmak istediği konunun sınırlandırılmasını anlayamıyorum! 

 

Son yıllardaki ekonomik koşullar sanatçıyı zorladığı kadar elbette galerileri de zorluyor,  bunun farkındayım. Ancak bu döngüde sanatçının mağduriyeti yine daha olası. Birkaç yıldır daha sanatçı odaklı dijital sergileme ve satış platformları oluşturuluyor. Bu dijital girişimler sayesinde de bağımsız sanatçıların eserlerine rahatlıkla ulaşılabiliyor.

 

Bunun yanında galeri olmayan, sanatçının direkt olarak ziyaretçi ve koleksiyonerle buluştuğu daha butik mekan alternatifleri de oluşuyor.

Hal böyle olunca galeri sisteminin bağımsız bir sanatçıya ulaşabilmesi için sanatçıya sunduğu imkan ve koşulları revize etmesi gerekiyor. 

ART | Kategorinin diğer yazıları

yuzulogoweb2.png
bottom of page