
618 results found with an empty search
- Seyahat
Şubat 2021 | Seyahat | Meksika ‘Covidfreeland’ Tulum’dan güncel notlar Yazı & Fotoğraflar | Edwina Sponza İ stanbul-Cancun pandemi esnasında yaptığım ilk uzun uçuştu. Uçak boş olur sanıyordum ama tamamen doluydu. THY çok temiz diyebilirim. Çok dikkatli davranıyorlar. Maske kontrolü gayet düzgündü mesela. Meksika PCR testi istemiyor. Bu nedenle biraz tedirgin oldum açıkçası. Burası “Covidfreeland” diyebilirim. Herkes tamamen yaz havasında. Tıpkı geçtiğimiz yaz Çeşme’de bizim olduğumuz gibi… Otel ve restoranlarda kontrol var. Ateş ölçme, maske, vesaire. Çalışanların hepsi maskeli. Her masada dezenfektan var. Mağazalara maskesiz giremiyorsun. Ama plajda kimse maske takmıyor. Mağazaların olduğu caddede herkes maskeli. Ben hep Sanara’da kalıyorum. Geçen sefer de burada kalmıştım. Çünkü en güzel yoga stüdyosu burada. New York’tan çok iyi yoga hocaları geliyor. Her sabah ve her akşam ders var. Sebze ağırlıklı bir restoranları var. Sahibi Malibulu bir çift. Mutfak tamamen ‘healing’e yönelik. Be Tulum’un yemeği inanılmaz. Hem öğle hem akşam için ortamı çok güzel. Itzki ve Arca diye iki mekan denedim. İkisi de lezzetliydi. “Atila” diye minicik bir bar var plajın üzerinde. Aksamüstü margaritası inanılmaz! Bu yıl Bagatelle açılmış. Sadece uğradım. Dekoru çok güzeldi ama bence çok St. Tropez havası olmuş. Yakışmamış buranın bohem ortamına. Los Bowls kahvaltı için çok tatlı bir mekan. Matchamama da değişmemiş, çok güzeldi yine…
- Seyahat
Ekim 2021 | Seyahat | Vol V PIEMONTE’DE TRÜF AVI Yazı | Nalan Miri Sözer H er yıl ekim ayında yağan yağmurlardan sonra İtalya’da nefesler üç hafta boyunca “White Truffle” için tutuluyor. Ben de beyaz trüf ziyafeti çekmek ve köpeklerle çıkılan trüf avı heyecanını yaşamak için ikiz oğullarım Deha ve Yekta ile beraber her yıl soluğu Kuzey İtalya’nın Fransa sınırındaki Piemonte’de (Piedmont diye de geçiyor) alıyorum. “Yeni Toskana” olarak adlandırılan İtalya’nın bu bölgesi beyaz trüf mantarının yanı sıra dünyaca ünlü şaraplarıyla biliniyor. Bu nedenle maceracı gurmeler ekim ayından aralık başına kadar Piemonte’ye akın ediyor ve bağlar arasında kaybolarak Kuzey İtalya’nın rafine mutfağını deneyimliyor. Pastoral güzelliği ve verimli topraklarının aurasıyla insanı hemen etkisi altına alan Piemonte, tepeler üzerine kurulmuş Ortaçağ köyleri, uçsuz bucaksız nefis bağları, gurme restoranları ve ‘winery’leri ile heyecan veren bir destinasyon. Sessiz, sakin, iddiasız... Devamı için... Print YUZU MAGAZINE - V Out of Stock View Details
- Seyahat-114 | Yuzu Magazine
June 19, 2025 | VOL 15 the SOUND of SILENCE words Soraia Martins photos Richard Gaston (Casa no Tempo + Herdade no Tempo)) Renée Rae & Tim Reed (Cabanas no Rio + Casas na Areia) Ana Sofia & Nelson Garrido (Casa na Terra) Renée Kemps (Santa Clara 1728) Casa no Tempo Stepping into the stone-clad entrance of Santa Clara 1728, its grandeur astounds me. The moon-shaped lamp by designer Davide Groppi hangs above a sprawling sofa, and a mighty staircase invite us to explore. This 18th-century building in the heart of the Santa Clara quarter in Lisbon hides an impressive guest house, where historic legacy and architectural elegance intertwine. The owner is João Rodrigues, a pilot by trade and hospitality devotee by heart, who decided to transform family-owned houses into places where guests can disconnect and be one with nature – and themselves. Within this gracefully understated space, João tells the story of how Silent Living came to be – organically, with time, and without an explicit plan. Now, Silent Living stands as a growing collection of five houses, two restaurants, and one estate, all between Lisbon and Alentejo. The first house was Casas na Areia, which began as a weekend house, a place to escape to and be together as a family. In addition to an aesthetically uncluttered vision brought to life by long-time friend and architect Manuel Aires Mateus – who worked on all the properties – this house stands out for a remarkable feature: a floor covered in sand with a heated concrete pavement beneath, an ode to its idyllic location in the dunes of Comporta, in coastal Alentejo. Soon, it was not just João and his family gathering there, but friends. Friends of friends. And before long, strangers. The house, once private, had opened its doors to a quiet kind of hospitality rooted in memory and simplicity. Then came Cabanas no Rio, two thatched roof fisherman’s huts facing the Sado river and sitting very close to Casas na Areia – both properties located inside the natural reserve, where guests are free to enjoy nature in all its glory. Herdade no Tempo KEEPING SUSTAINABILITY AT ITS CORE, CEIA SOURCES MANY OF ITS INGREDIENTS FROM ANOTHER SILENT LIVING PROPERTY, HERDADE NO TEMPO, HOLISTIC FARMING ESTATE IN THE HEART OF ALENTEJO Casa na Terra Back at Santa Clara 1728, where João and his family have moved in permanently, Lisbon hums just outside its heavy wooden doors. The rhythm of the city overwhelms even the most adventurous. But inside, time stands still. Light moves gently through the tall windows, softening these centuries-old walls. Next to the main entrance we find Ceia, the fine dining restaurant that has been captivating food enthusiasts all over town. The epicurean experience is led by head chef Renato Bonfim and team, delighting guests with a 10-course menu spread across a communal table that accommodates up to 14 diners. The new chapter – ‘Change’ – evokes the need for environmental education and encourages guests to reflect on the role food plays in our lives. Keeping sustainability at its core, Ceia sources many of its ingredients from another Silent Living property, Herdade no Tempo, a 1000-acre regenerative and holistic farming estate even further south, in the very heart of inner Alentejo. Entrusted to João’s family in his grandfather will, both Herdade no Tempo and Casa no Tempo – yet another unique guest house that feels like a dream within a dream – have been restored and cared for to keep the cycles of nature running as smoothly as possible. Every detail was generously crafted to blend with the surrounding landscape, where nature and design truly come together to create a home. Here, silence is vast, almost tangible. Casa na Terra, still in Alentejo, close to the Alqueva lake, is the fifth and last – so far – house belonging to the Silent Living collection, an architectural, mostly concrete work of art, with the only visible element being a canopy with a circular skylight emerging from the ground. Cabanas no Rio WHEREVER YOU FIND YOURSELF, THERE ARE NO GRAND GESTURES, NO EXTRAVAGANT DETAILS Casas na Areia As Silent Living keeps consolidating its rightful place as an ever-evolving constellation of guest houses across Portugal, the intention becomes clearer: to create places where guests can feel safe, cared for, and at ease. Wherever you find yourself, there are no grand gestures, no extravagant details. The architecture, using local materials and respecting traditional craftsmanship whenever possible; the textures, the rituals of the day; a window opened to let in the morning air, a walk at dusk - all these moments invite you to reconnect, be present, and enjoy the sound of silence. Santa Clara 1728 for more Print VOL XV - SPRING 2025 20,00€ Price Add to Cart
- SEYAHAT-103-TR | Yuzu Magazine
December 2024 | Travel FOR ENGLISH 2025'in KAÇIRILMAMASI GEREKEN 5 LÜKS ETKİNLİĞİ words Pınar Yılmaz / Deliciae 1 - ST MORITZ POLO WORLD CUP ON SNOW (January 24-26, 2025, Switzerland) Buzla kaplı sahalarda oynanan bu eşsiz polo turnuvası, zarafet ve sporu bir araya getiriyor. Her yıl St. Moritz'in büyüleyici kış manzaraları eşliğinde sporun lüksle buluştuğu bu etkinlik, 2025'te de lüks yaşam tarzı meraklıları ve spor tutkunlarını ağırlayacak. 2 - THE I.C.E. ST. MORITZ (February 21-22, 2025, Switzerland) Dünyanın en zarif klasik otomobillerinin donmuş St. Moritz Gölü üzerinde sergilendiği The I.C.E. St. Moritz şubat ayında otomobil tutkunlarını büyüleyici bir ortamda buluşturuyor. Statik sergilerin yanı sıra, buz üzerinde düzenlenen dinamik geçit törenleriyle bu etkinlik, araçların zarafetini kışın soğuk ama görkemli atmosferinde gözler önüne seriyor. 3 - GOODWOOD FESTIVAL OF SPEED (July 3-6, 2025, UK Goodwood Festival of Speed, hız tutkunları ve motorsporları meraklılarını İngiltere'deki tarihi Goodwood House'un etrafında bir araya getiriyor. Festivalde hem klasik hem de modern yarış arabaları sergileniyor ve sürat gösterileri düzenleniyor. 4 - PEBBLE BEACH CONCOURS d’ELEGANCE (August 17, 2025, California, USA) Kaliforniya’da düzenlenen Pebble Beach Concours d'Elegance, dünyanın en nadir ve değerli klasik otomobillerinin sergilendiği prestijli bir otomobil etkinliği. 2025'te bir kez daha dünyanın en seçkin otomobil koleksiyonerlerini ve tasarım meraklılarını ağırlayacak olan bu etkinlik, otomobillerin estetik mükemmelliğini kutlayan bir sergi ve yarışma olarak öne çıkıyor. 5 - MONACO YACHT SHOW (September 24-27, 2025, Monaco) Denizcilik dünyasının prestijli etkinliği Monaco Yacht Show her yıl lüks yatları ve denizcilik sektöründeki son yenilikleri sergiliyor. 2025'te Monte Carlo'nun görkemli atmosferinde gerçekleşecek olan fuar, dünyanın dört bir yanından yat sahipleri, yatırımcılar ve deniz tutkunlarını bir araya getiriyor.
- SEYAHAT-103-EN | Yuzu Magazine
December 2024 | Travel FOR TURKISH 5 LUXURY EVENTS NOT to MISS in 2025 words Pınar Yılmaz / Deliciae 1 - ST MORITZ POLO WORLD CUP ON SNOW (January 24-26, 2025, Switzerland) This unique polo tournament, played on ice-covered fields, combines elegance and sport. Set amidst the enchanting winter landscapes of St. Moritz, this event brings together luxury and sports every year. In 2025, it will once again host luxury lifestyle enthusiasts and sports fans. Photo: Kathrin Gralla 2 - THE I.C.E. ST. MORITZ (February 21-22, 2025, Switzerland) The I.C.E. St. Moritz showcases the world’s most elegant classic cars on the frozen Lake St. Moritz, captivating automobile enthusiasts in a stunning setting. In addition to static displays, dynamic parades on ice highlight the grace of these cars against the cold yet majestic winter atmosphere. 3 - GOODWOOD FESTIVAL OF SPEED (July 3-6, 2025, UK The Goodwood Festival of Speed gathers speed enthusiasts and motorsport fans around the historic Goodwood House in England. The festival features both classic and modern racing cars, with speed demonstrations held throughout the event. 4 - PEBBLE BEACH CONCOURS d’ELEGANCE (August 17, 2025, California, USA) Held in California, the Pebble Beach Concours d'Elegance is a prestigious automobile event showcasing the world’s rarest and most valuable classic cars. In 2025, it will once again welcome the world’s most distinguished car collectors and design enthusiasts, celebrating the aesthetic perfection of automobiles through an exhibition and competition. 5 - MONACO YACHT SHOW (September 24-27, 2025, Monaco) The Monaco Yacht Show is a prestigious event in the world of yachting, featuring luxury yachts and the latest innovations in the maritime industry. In 2025, the show will once again bring together yacht owners, investors, and maritime enthusiasts from around the globe in the glamorous setting of Monte Carlo.
- Seyahat-113 | Yuzu Magazine
June 14, 2025 | VOL 15 BENJAMIN HABBEL AETHOS and the FUTURE of TRAVEL words Onur Basturk In an era where hospitality is evolving beyond traditional stays, Benjamin Habbel and Jeff Coe, co-founders of Aethos, are leading this transformation by blending community, technology, and meaningful experiences. With Aethos Hotels and its dedicated app, Habbel is building a global network where like-minded travelers can connect, prioritize well-being, and seek new adventures. “We’re seeing the rise of a new kind of luxury—one that prioritizes meaningful moments over material excess,” says Habbel, who, in this interview, shares the philosophy behind Aethos, its unique approach to hospitality, and what the future holds for travel. WE’RE MORE THAN JUST A HOTEL —WE’RE A TECH-DRIVEN COMMUNITY OF CURIOUS TRAVELERS In a past interview, you mentioned that Europe is rich in culture and incredible experiences, yet few hospitality concepts truly embrace this. Did this gap inspire the creation of Aethos Hotels? Could you share the story behind the brand? Aethos was born out of a deeper need in travel—not just for a place to stay, but for a community that nurtures connection, discovery, and purpose. We’re more than a hotel company—we’re a tech-driven community of curious travelers. Our vision is to create a global members’ club for people seeking more—more connection, more wellness, more adventure. For example, at Aethos Mallorca, we’ve created a barefoot luxury experience that champions well-being and adventure while remaining deeply rooted in the local community. The idea began with a desire to blend meaningful experiences, locally rooted hospitality, and the power of technology to bring like-minded people together across the globe. Aethos has a unique growth strategy—you acquire and transform existing properties across different regions. What do these properties have in common? When selecting a site, do you prioritize the location or the building itself? Both matter equally, but what we truly prioritize is the potential to create sanctuaries that inspire connection and discovery. Each property is chosen for its story—whether it’s the architecture, the history, or the surrounding community— and its ability to integrate seamlessly into our global network. These spaces are more than hotels; they’re places where our members can find their people, experience wellness, and embark on adventures. Who is Aethos designed for? What kind of travelers do you see choosing to stay at Aethos? Our members and guests are curious, open-minded individuals who crave more from their travels. They’re not just looking for a room; they want connection, wellness, adventure, and cultural discovery. Through the Aethos app, we connect a global community spanning 50+ countries, offering everything from one-on-one introductions to small group digital pods that help our members build meaningful relationships wherever they go. WE’RE SEEING THE RISE OF A NEW KIND OF LUXURY —ONE THAT PRIORITIZES MEANINGFUL MOMENTS OVER MATERIAL EXCESS Hospitality is shifting toward brands like Aethos that emphasize ‘community’ and ‘experience.’ How do you see this trend evolving? This trend resonates deeply with us because Aethos is built on these very pillars. People are no longer satisfied with passive travel; they want active engagement. Our app, retreats, and exclusive spaces create an ecosystem where members can connect, grow, and experience more. We’re seeing the rise of a new kind of luxury—one that prioritizes meaningful moments over material excess. Are travelers’ expectations shifting in line with this trend? Do you think hotels are becoming more than just places to stay? Without question. Hotels are becoming platforms for connection, discovery, and personal growth. Aethos properties are designed as sanctuaries where our members can recharge, but also as gateways to transformative experiences—whether it’s a longevity retreat in Ericeira or kiteboarding in Sardinia. Today, hotels must be more than just places to stay—they should spark deeper experiences. Will Aethos remain limited to Europe, or do you have plans to expand globally? While Europe remains our current focus, our global mindset is already evident. Our community spans over 50 countries, and our retreats take members to iconic destinations worldwide, from the Galápagos to Sardinia. We plan to expand beyond Europe with intention—always staying true to our philosophy of connection, authenticity, and discovery. What makes Aethos Hotels unique? What sets you apart from other hospitality brands? What sets Aethos apart is that we’re not just offering a stay—we’re shaping a global lifestyle. But the real differentiator is our community. Through the Aethos app, our members have access to a global network and curated experiences that expand their body, mind, and soul. You first entered the hospitality industry with your Voyat venture. What key lessons did that experience teach you? Voyat taught me the power of technology in shaping guest experiences and fostering loyalty. With Aethos, we’ve taken those lessons further by building a platform that connects members in meaningful ways—through personalized introductions, digital pods, and access to a global network of like-minded travelers. THE FUTURE IS ABOUT HYBRID SPACES THAT BLUR THE LINES BETWEEN WORK, WELLNESS, AND LEISURE. TRAVELERS WILL PRIORITIZE COMMUNITY, SUSTAINABILITY, AND TRANSFORMATIVE EXPERIENCES When choosing a hotel, what matters most to you—its design or its facilities? For me, it’s the overall feeling of the place. Design sets the mood and creates a sense of belonging, but the facilities bring it to life. Whether it’s a serene wellness space, vibrant communal areas, or an adventure hub, what matters is that it all works together to create a space where people feel at ease and inspired. Have any hotels or destinations inspired you during your travels? How have these experiences shaped Aethos? I’m always drawn to places that feel authentic— where the culture, history, and soul of a destination are palpable. These experiences have deeply influenced Aethos’ philosophy of rootedness. Every property stays true to its surroundings while creating spaces for connection, exploration, and personal growth. How does Aethos define luxury? At Aethos, luxury is about intention and balance. It’s the ability to connect deeply—with yourself, others, and the destination. Our retreats and experiences are tailored to expand your body, mind, and soul, while our sustainable practices ensure we give back to the communities and environments we’re part of. Authenticity and personalization are at the core of everything we do. Finally, what are your predictions for the future of hospitality? The future is about hybrid spaces that blur the lines between work, wellness, and leisure. Travelers will prioritize community, sustainability, and transformative experiences. While technology will enhance personalization, human connection will stay at the core. Hospitality brands that embrace this shift—offering more than just a place to stay— will define the next era of the industry. for more Print VOL XV - SPRING 2025 20,00€ Price Add to Cart
- Seyahat
August 2023 | AEGEAN SPIRIT | Vol 10 english below BODRUM GUIDE RESTAURANT NARU Demirbükü’ndeki Mesa evlerinin sahilinde yer alan Naru’nun öne çıkan lezzetleri arasında mavi kuyruk karides tartar, çirozlu kuşkonmaz ve sarhoş pastırmalı pide yer alıyor. The prominent delicacies of NARU, on the beach of Mesa houses in Demirbuku, include blue -tailed shrimp tartare, asparagus with m ackerel, and drunken bacon pita. ANHINGA BY OD Kaplankaya’nın koylarınd an biri olan Anhinga’da konumlanan Anhinga by Od, şef Osman Sezener yönetiminde. Restoran, Sezener’in İzmir-Urla’da yarattığı markası Od’un Bodrum versiyonu. Anhinga by Od, located in Anhinga, one of the bays of Kaplankaya, is run by chef Osman Sezener. The restaurant is the Bodrum version of Od, the brand created by Sezener in Izmir-Urla. LUCCA BY THE SEA & LUCCA BEACH İstanbul’daki aynı isimli popüler mekanın Bodrum versiyonunda deniz mahsülleri ağırlıklı menü başrolde. Restoranın yanındaki koydaki ise Lucca’nın plajı var. In the Bodrum version of the popular place of the same name in Istanbul, seafood is the focus of the menu. Next to the restaurant is Lucca’s beach. TRATTORIA IL MANDARINO Bitez tarafında bir İtalyan restoranı. Mekanın sahibi Melina Di Cristina’nın babaannesinden öğrendiği gnocchi mutlaka denenmeli. An Italian restaurant on the Bitez side. The gnocchi that the owner Melina Di Cristina learned from her grandmother is a must-try. KAVANOZ Yalıkavak’ta gün batımını en iyi gören tepelerden birinde konuşlanan Kavanoz’da kokteyl içip Ege mutfağından yorumlanmış şu lezzetleri tadın: Midyeli Patlıcanlı Pilav, Trüflü Mantarlı Kusk us ve Istakoz Katalana. At Kavanoz, located on one of the hills with the best view of the sunset in Yalıkavak, have a cockt ail and taste the following flavors interpreted from the Aegean cuisine: Rice with Mussels and Eggplant, Couscous with Truffle Mushrooms and Lobster Catalan. WU YALIKAVAK Akşam yemeğinden sonra parti havasına bürünen Wu’da Hong Kong usulü ızgara levrek ve ballı-misolu black cod tavsiyemiz. In Wu, which takes on the party mood after dinner Hong Kong- style grilled sea bass and black cod with honey miso is our recommendation. MOMO BODRUM Yalıkavak’ta konumlanan popüler plaj-restoran. Uzun öğle yemekleri ve akşamüstü partileri için ideal. Momo’nun İstanbul ve Çeşme’de birer şubesi daha var. Popular beach-restaurant lo cated in Yalikavak. Ideal for long lunches and afternoon parties. Momo has other branches in Istanbul and Çeşme. HOTEL AMANRUYA Aman zincirinin Türkiye üzerindeki tek şubesi. 36 villadan oluşan Amanruya’nın mimarları Emine- Mehmet Öğün, otelin tasarımında Ege yerel mimarisiyle Osmanlı mimarlık birikiminin şık bir karışımını gerçekleştirmiş. The only branch of Aman chain in Turkey. Emine and Mehmet Öğün, architects of Amanruya, whic h consists of 36 villas, realized a stylish blend of Aegean local architecture and Ottoman architectural heritage in the design of the hotel. BIRDCAGE 33 Mimarisi Ahmet Alataş’a, iç mimarisi ise Deniz Galip Studio’ya ait olan 11 odalı yeni bir butik otel. Odaların genel atmosferinde 60’lı yılların Bodrum’u ve Slim Aarons’un o yılları anlatan fotoğraflarından ilham alınmış. Otelin bu yaz açtığı restoranı Lika ayrıca dikkat çekici. Şef S ara Tabrizi’nin liderliğinde hayata geçen Lika, “karma mutfak” anlayışını sunuyor. Bu anlayışa göre Lika’nın paylaşımlı menüsü bir kültüre bağlı kalmıyor, ama aynı zamanda kimliği ve hikâyesi olan bir ahengi temsil ediyor. Yalıkavak manzarasına tepeden bakan Birdcage 33’ün barındaki kokteyller ise ayrıca favorimiz. A new 11-room boutique hotel with architecture by Ahmet Alataş and interior architecture by Deniz Galip Studio. The general atmosphere of the rooms was inspired by Bodrum of the 60s and Slim Aarons’ photographs of those years. Hotel’s restaurant Lika, opened this summer, is also remarkable. Under the leadership of Chef Sara Tabrizi, Lika presents the concept of “mixed cuisine”. According to this understanding, Lika’s shared menu does not adhere to a single culture but represents harmony with identity and story at the same time. The cocktails at the bar of Birdcage 33 overlooking the Yalikavak view are also our favorites. MAÇA KIZI Bodrum’un en uzun soluklu klasiği. Maça Kızı hem plajı hem de oteliyle bölgenin en iyisi. Mekanın yaratıcısı Sahir Erozan’a göre Bodrum, “Türkiye’nin St. Tropez’i”. Bodrum’s longest-running classic. Maça Kızı is the best in the region with both its beach and hotel. According to the creator of the venue, Sahir Erozan, Bodrum is “St. Tropez of Türkiye”. for more Print VOL - X AEGEAN & MEDITERRANEAN EDITION 2023 Out of Stock Add to Cart
- Seyahat
Haziran 2020 | Seyahat | Türkiye TEKNEYLE YUNAN ADALARI Yazı | Özlem Avcıoğlu Y unan Adaları’na yıllardır tekneyle gittiğim için en önemli kuralı artık biliyorum: Durman ve durmaman gereken koylar! Çünkü duracağınız koy tatilinizin mükemmel geçmesini de sağlayabilir, gittiğiniz adadan hiç hoşlanmamanızı da… Karada olduğunuz zaman gidip sevdiğiniz plajlar tekneyle durmaya hiç elverişli olmazken, karadan ulaşamayacağınız turkuaz renkli sularda tekne sayesinde yüzebilir, uyanır uyanmaz suya atlayıp denizin üstünde olma keyfini çıkarabilirsiniz. O zaman hazırsanız tekneyle Yunan Adaları turuna çıkalım. Ne de olsa bu yaz tekneyle açılmak en popüler tatillerden biri olacak! Devamı için: YUZU MAGAZINE Volume.I / YAZ PDF olarak görüntülemek ve kaydetmek için tıklayınız! HIGH LOW STİL | Kategorinin diğer yazıları Bir Edition üçlüsü: Sanat, parti ve iyi yemek Bodrum’a sürpriz: Dioriviera pop-up Emre Buga’nın stil atlası İçinden Aman stili geçen bir rüya Janus mu alırdınız Glassafe mi? Köprü + Heykel + Galeri: The Twist İstanbullu Tilda Swinton’ın ‘athleisure’ tarzı Fütüristik otel ‘Svart’ın açılmasına az kala Murat Süter’in ‘lacivert’ sırrı ‘Parazit’in evi aslında gerçek değildi Evi değiştir: Blush mı Green Benjamin mi? Edwina Sponza’nın stil kodları Korona Sonrası Şehir Tabelaları ‘Beslenme farkındalığınız’ ne durumda? Bodrumlu Uzakdoğulu: Leleg Living Bu yazın başrolünde: Soho Roc House Korona günlerinde yaratıcı bir ‘karton’ masa!
- Seyahat
Ağustos 2022 | Seyahat | Yunanistan Hydra’ya dair 12 adet bilgi & tavsiye H ydra’ya gittiğinizde şu 12 madde mutlaka cebinizde bulunsun. 1. Hydronetta: Günbatımı nefis. Denize gir, sonra tekrar ıslak ıslak kokteylini yudumla. 2. Techne: İyi yemek, iyi manzara, şahane kitle. 3. Spilia: Ahşap şezlonglarına kurul, liman manzarasına karşı kitabını oku, sakinleş. 4. Four Seasons: Öğle yemeği için en ideal seçim. Adanın en taze deniz ürünleri orada. 5. İl Casta: Makarnaları için saatlerce beklemeye değer. Özellikle limonlu zencefilli olan için. 6. Xeri Elia Douskos: Küçük bir meydanda, mütevazı bir taverna. 7. Veranda: Romantizm barı. Akşamüstü için enfes. 8. Amalour: Adanın sosyalleşme barı. 9. Cool Mule: Meşhur ev yapımı dondurmacı. 10. Bisti ve Agios Nikolaos plajları: Adanın öteki tarafındaki en güzel plajlar. 11. 1960’larda bir süre burada yaşamış Leonard Cohen’le beraber şöhreti daha çok katlanmış bir ada Hydra. Cohen’in evi adanın yukarısında ve gezilebiliyor. Şimdi geçmişe dönelim. İki eski sevgilinin yollarının kesiştiği 1960’lar Hydra’sına... Norveçli Marianne Ihlen, ailesinin tüm karşı çıkışlarına rağmen yazar sevgilisi Axel’le evlenmiş, çocuğu olmuştur. Bir süre sonra kendini dönemin bohem adası Hydra’da bulur. Kocasının aniden onu terketmesinin ardından suyu, elektriği olmayan bu küçük adada çocuğuyla beraber tek başına kalır. Bir gün, babasının ismini yaşatan çocuğu Axel’e süt almak için bakkala inen Marianne hayatının aşkıyla tanışır: Leonard Cohen’le... Bundan sonrası şahane gelişir: Kalabalık yemekler, şarkılar, şiirler, her gün tazelenen bir aşk... İkilinin efsane aşkları kısa sürede Cohen’e nefis şarkılar da yazdırır: So Long Marianne, Hey, That’s No Way to Say Goodbye, Bird on the Wire... 12. Atina’ya feribotla bir buçuk saat uzaklıktaki Hydra’da motorlu araç yok, fayton da. Her yere yürümek zorundasınız. Ya da küçük teknelere binip gideceğiniz koya denizden varabilirsiniz. 12 important facts about Hydra 1. Hydronetta: The sunset is exquisite. Get into the sea, then sip your wet cocktail again. 2. Techne: Good food, good view, great audience. 3. Spilia: Set up on your wooden sun loungers, read your book against the harbor view, relax. 4. Four Seasons: The ideal choice for lunch. The freshest seafood on the island is there. 5. Il Casta: It's worth waiting hours for their pasta. Especially for the lemon ginger one. 6. Xeri Elia Douskos: A modest tavern in a small square. 7. Patio: Romance bar. Perfect for the evening. 8. Amalour: The island's socializing bar. 9. Cool Mule: The famous homemade ice cream parlor. 10. Bisti and Agios Nikolaos beaches: The most beautiful beaches on the other side of the island. 11. Hydra is an island whose fame has doubled with Leonard Cohen, who lived here for a while in the 1960s. 12. Hydra, an hour and a half away from Athens by ferry, has no motor vehicles, no phaetons. You have to walk everywhere. Or you can get on small boats and reach the bay from the sea.
- Seyahat
Aralık 2020 | Seyahat | Dünya Yuzu Top 10 Otel 2020 D Maris Bay / Marmaris Hisarönü Bu yaz en çok duyduğumuz “Pandemi iç turizme yaradı” cümlesini pekala şöyle de çevirebiliriz: “Pandemi D Maris’e yaradı”. Çünkü otelin tek bir boş günü yoktu. Yetmedi, sezonu kasım başına dek uzattılar. St Barths, St Tropez ve Cannes’dan sonra D Maris içine açılmış havalı Fransız restoranı La Guerite de her öğleden sonra dolup taştı… Bir estetik detayla sonlandıralım: D Maris’in iç tasarımı mimar Hasan Mingü’ye ait. Biblos Resort / Alaçatı - Çeşme 600’e yakın coconut ağacı, farklı türlerdeki 1000’e yakın palmiyesi, onlarca farklı bitki çeşidiyle en başta bir botanik park gibi Biblos Resort. Sırf bu yönüyle bile görülmeye değer. “Alaçatı’nın Mandarin Orieantal”i konumundaki otelin Amante adlı restoranı, masaj süiti dahi bulunan spa’sı ve “tarladan sofraya” felsefesini benimsemiş, yüzyıllık zeytin ağaçlarının altındaki yeni restoranı Olea; bu yaz cazibe merkeziydi. The Bodrum Edition / Bodrum Yalıkavak Efsanevi Studio 54’ün yaratıcısı Ian Schrager’ın tasarladığı otelin plajı bu yaz en gözde buluşma yerlerinden biriydi. Otel, servisi ve odalarının dozunda konforuyla da göz doldurmayı başardı. Argos in Cappadoccia / Uçhisar - Nevşehir “İçinden köy geçen otel” olarak da bilinen Argos, aynı zamanda bölgenin en özgün dönüşüm projelerinden biri. Üstelik bu dönüşüm, dile kolay, tam 17 yıl sürmüş! Argos’un arazisi içinde taş konaklar, kazılar sonucu ortaya çıkmış binlerce yıllık manastır yerleşkesine bağlı mağaralar, yeraltı tünelleri, kilise, şırahane ve mahzenler var. Üstelik her biri özenle restore edilmiş. Simurg Inn / Ahmetçe- Ayvacık Bu yıl izole olma yılıydı. Bu nedenle doğayla baş başa kalınabilecek hem izole hem de konforlu butik oteller baş tacı edildi. Kaz Dağları’ndaki Simurg Inn onların en popüleriydi kuşkusuz. Gerçek anlamda ekolojik bir tatil de vaat ediyordu üstelik: Yemekteki malzemeler otelin bahçesinden toplanıyor, zeytinler ve zeytinyağı yine otelin zeytin ağaçlarından üretiliyordu. Beş deluxe oda ve üç taş ev ile hizmet veren Simurg Inn’in kuşkusuz en büyük avantajlarından biri de manzarası… The Stay Alaçatı Warehouse / Alaçatı - Çeşme 80’li yıllarda depo olarak kullanılmış eski bir yapının otele dönüştürülmüş hali olan The Stay Alaçatı Warehouse’un 24 odası var. Odalardaki ahşap detaylar ve her odaya başka bir versiyonu konulmuş nü fotoğraflar en çok dikkat çeken detaylar. Geniş lounge bölümünde tiyatro gösterileri de yapılan oteldeki tüm ahşap oturma grupları Haldun Demirhisar’ın elinden çıkma. Kabak Dome / Faralya - Fethiye Bu yaz açılan Kabak Dome, jeodezik kubbe şeklinde yapılmış mimarisi ve Kabak Koyu’na bakan odalarıyla dikkatleri üzerine çekti. Kendi özel terası ve jakuzisi bulunan süitleriyle Kabak Dome, konfor ve bohem anlayışının şık bir karması olarak radarımıza girdi. Longosphere / İğneada Düne kadar akıllara pek düşmeyen bir lokasyonu gündeme getirdi Longosphere: Kırklareli’ndeki İğneada’yı ve longoz ormanlarını… Orman içine konuşlanmış Longosphere konuklarına bir “glamping” deneyimi vaat etti, bunda da başarılı oldu. Pandeminin yararlı yan etkisi “doğaya dönüş” akımı sayesinde Longosphere hafta sonu en çok kaçılan otellerden biriydi. The Museum Hotel / Antakya Bu otel önce hikâyesiyle çarptı herkesi. O zaman o hikâyeyi kısaca anlatalım: Antakya’da yeni bir otelin temelini atan Asfuroğlu ailesi, onları bekleyen sürprizden habersizdir. Otel inşaatı sırasında M.Ö. 2. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen tek parça taban mozaiği ve ayrıca 13 ayrı medeniyetin izlerini taşıyan muazzam bir şehir ortaya çıkar. Bunun üzerine planlar anında değişir. Mimar Emre Arolat yeni bir proje hazırlar. Bu proje, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan onay alınca inşaat yeniden başlar. Arkeolojik kalıntıların olmadığı yerlere dikilen 66 çelik ayakla, otel kazı alanının üzerinde yükselir. The Museum Hotel’deki kazı alanı şu anda müze. Otelde kalanlar ise kazı alanını görebiliyor. Manej Urla Binicilik eğitiminin de yer aldığı bir çiftlik olan Manej Urla’da, altı Manej Oda, altı Manej Junior Suite ve bir tane Manej Suite yer alıyor. Otelin genel konsepti gereği odalar doğal malzeme ve yöntemlerle hazırlanmış kerpiç sıvadan yapılmış.
- Seyahat
June 2023 | Travel | Vol 10 TR BELOW KALESMA Not a hotel, like a village Words Onur Baştürk Photos Salva Lopez There is a Mykonos saying I just learned: “When a couple gets married, they build a village”. In a word, they take the first step of a village that will grow and develop through generations. K-Studio, responsible for the architecture of Kalesma opened in 2021, started off with this idea also. “Kalesma is not a hotel, it is a village”, they say: “We designed a village of whitewashed studios and villas which is parametrically arranged around a central area as if pixelating the landscape, inspired by the honesty of the islanders, and embracing the raw beauty of the arid rocky land and the navy blue sea”. MEDITATIVE SUNSET PLATFORM K-Studio, which is also the architect of Mykonos’ new airport, adopts a holistic approach in its work and attaches great importance to the heritage of craftsmanship. An interesting detail from the hotel as an example: The circular structure used to turn wheat into flour was preserved near the traditional stone ‘aloni’ and redesigned as a meditative platform for watching the sunset. By the way, let me remind you: It is a wonderful experience to watch both the sunrise and the sunset from Kalesma located in Ornos! The interior design of Kalesma belongs to Vangelis Bonios. Bonios’ style is based on creating sophisticated, modern and timeless spaces using raw materials. One of the important features of Kalesma is that the rooms have a special heated infinity pool. This is a feature that no other hotel in Mykonos offers. Yeni öğrendiğim bir Mykonos deyişi var, “Bir çift evlendiğinde bir köy kurmuş olur” diye. Yani aslında nesilden nesile büyüyüp gelişecek bir köyün ilk adımını atıyorlar. 2021’de açılan Kalesma’nın mimarisini üstlenen K-Studio da bu fikirden yola çıkmış. “Kalesma bir otel değil, köy” diyorlar: “Kurak kayalık arazinin ve lacivert denizin ham güzelliğini kucaklayan, ada halkının dürüstlüğünden ilham alan, merkezi bir alanın etrafında, sanki manzarayı pikselleştiriyormuş gibi parametrik olarak düzenlenmiş beyaz badanalı stüdyolar ve villalardan oluşan bir köy tasarladık”. MEDİTATİF GÜNBATIMI PLATFORMU Aynı zamanda Mykonos’un yeni havalimanının da mimarı olan K-Studio, çalışmalarında bütünsel bir yaklaşım benimsiyor ve zanaatkârlık mirasına çok önem veriyor. Mesela otelden ilginç bir detay: Buğdayın un haline getirilmesi için kullanılan dairesel yapı, geleneksel bir taş olan ‘aloni'nin yakınında muhafaza edilmiş ve gün batımı izlenebilecek meditatif bir platform olarak yeniden tasarlanmış. Yeri gelmişken hatırlatayım: Ornos’da konumlanan Kalesma’dan hem gündoğumu hem günbatımı izlemek şahane bir deneyim! Kalesma'nın iç mekan tasarımı ise Vangelis Bonios'a ait. Bonios'un stili, ham malzemeler kullanarak sofistike, modern ve zamansız mekanlar yaratmak üzerine kurulu. Kalesma’nın önemli özelliklerinden biri de odaların özel ısıtmalı sonsuzluk havuzuna sahip oluşu. Bu Mykonos’taki hiçbir otelde olmayan bir özellik.
- Seyahat
May 2023 | Travel | VOL VIII english below Yazı Oktay Tutuş AMAN NEW YORK New York’un sessizlik vahası A man Resorts sessiz, sakin ve gizli saklı noktalarda açtıkları otellerinin yanı sıra özenli servisiyle bilinen bir marka. Ama 2014’te bir sürpriz yapıp Tokyo’nun ortasında otel açtılar. Şimdi de New York’un orta yerinde yaz sonu açtıkları yeni otelle ezber bozmaya devam ediyorlar. Aman New York, Manhattan Adası’nın ortasında 5. Cadde ve 57. Cadde’nin kesiştiği noktada yer alan Crown Building’i kendine mesken seçtiğinde herkes binanın neye benzeyeceğine dair meraktaydı. MoMA’nın ilk evi olan bu 100 yıllık bina hem tarihi hem de mimari açıdan bir cevher olarak lanse edildiğinden, onun bu mirasa uygun yenilenip yenilenmeyeceği soru işaretiydi. Bu iş için Aman Resorts, daha önce de birlikte çalıştığı Jean-Michel Gathy ve stüdyosu Denniston Architects’e 25 katlı binayı 82 süit ve 22 rezidans oluşturacak şekilde dönüştürme işini teslim etti. Açılışta görüldü ki, usta işi bir renovasyon ve adeta yeniden yaratılmış bir ambiyansla kapılarını açan otelin “Şehir içinde sessiz bir vaha” vaadi gerçekmiş! New York’un ortasında bir sessizlik ve rahatlama hissi yaratmak için cam ve ses yalıtımı gibi unsurlar, bina genelinde minimalist bir renk ve malzeme paletiyle birleştirilmiş. Meşe, ceviz ve tarçın; ahşap kaplamalar, zeminler, kapılar ve özel mobilyalar için kullanılmış. Bronz, pirinç, paslanmaz çelik ve karartılmış çelik ise sıcaklık katmak için kullanılan metaller olmuş. Markanın Asyalı olmasının referansları; dokuma rattan sepetleri andıran bir desenle döşenmiş dokulu taş zeminler dahil olmak üzere çeşitli detaylarda gizlenmiş. Her süitte Hasegawa Tōhaku’nun 15. yüzyıldan kalma sanat eseri Pine Trees’den ilham alan büyük bir duvar resmi olması da yine markanın Asyalı köklerine saygı duruşu niteliğinde. Jean-Michel Gathy daha önce Aman’ın Grand Canal üzerinde bulunan Venedik otelini de yeniden tasarlamak üzere görevlendirilmişti. Gathy’le yaptığım röportaja, bu iki tarihi binayı karşılaştırmasını isteyerek başlamayı tercih ettim. VENEDİK VE NEW YORK ARASINDA FARK VAR Bugüne dek Aman Resorts ile birçok projeye imza attınız. Sanıyorum Aman Venice hariç tasarım anlamında diğerlerinde oldukça özgür bırakılmıştınız. Bu açıdan bakacak olursak, Aman Venice ile Aman New York arasında benzerlikler var mı? Çünkü her iki projede de mevcut bir tarihi yapının modern bir forma dönüştürülmesi ihtiyacı vardı. İki otelden hangisi daha zordu? Ne demek istediğinizi anlıyorum, renovasyon açısından benziyorlar ama tasarlanan ürün açısından benzerlik yok. Aman Venice tamamen tarihiydi. Hem teknik özellikler hem de zemin, duvar, tavan desenlerinin ve pervazların işlenmesi nedeniyle yenilenme süreci son derece zordu. Ama yapısını değiştirmedik, duvar ve tavana dokunmadık. Çünkü geçmişin dışında tamamlayıcı olmak zorundaydık. Yaptığımız şey gerçekten olağanüstü karmaşıktı ama olağanüstü bir sözleşmeye sahip olduğumuz için çok şanslıydık. New York ise çok farklı. New York’ta bomboş bir yerimiz vardı ve bu bomboş mekanın içini yeniden inşa etmek zorunda kaldık. Boş olduğunda New York’u Venedik’e benzetebilirsiniz. Ama kaplamalar vs. açısından kıyaslanamaz. New York’un tasarımı zordu. Çünkü çok sayıda kod, çok sayıda düzenleme vardı. Yangın kodlarını biliyorsunuz. Sonra erişim kodlarınız var, dikey sirkülasyon var. Bunlar Venedik’te yoktu. Şimdi açıkçası özet olarak zor, ama bu bir tasarım sorunu. Her iki mülkün de yükselttiğimiz mevcut mülkler olduğu bir gerçek. Ancak yükseltme seviyeleri farklı: Aman Venice temelde daha fazla dekorasyon, Aman New York ise daha çok iç tasarımdı. New York’un ortasındaki bir binanın işlevsel olarak yeniden tasarlanma süreci nasıldı? Mesela binanın geçmişinin tasarımınıza etkisi oldu mu? New Yorklu bir binayı güzel bir otele dönüştürmek zordu. Mesela asansörlerin konumu bizim için zordu. Oda boyutları ve pencerelerin konumu da öyle... Düzgün bir otel tasarlarken pencerenin yatak odasına akıllıca uyduğundan emin olmak istersiniz. Hepsi teknik şeyler... Onun dışında erkeksi bir tasarım yarattık. New York’un erkeksi bir yer olduğunu unutmayın. New York ‘hardcore’ ve zorludur! KİMSENİN FARKETMEYECEĞİ TEMEL BİR ŞEY VAR New York projesiyle ilgili pek çok kişinin bilmediği ve bize de anlatabileceğiniz bir detay var mı? Kimsenin anlayamayacağı ya da farketmeyeceği temel bir şey var. Bence çok etkili: Batıda bir odadan diğerine bir kapıdan geçilir. Batı budur. Asya’ya giderseniz, mekanlar duvarların aksine ayrı ya da ekranlarla bölünür. Eski binalarda perdelerle ayrılmış birbirinden güzel köşkler vardır. Aman bir Asya markası, aslen Asya DNA’sına sahip. Ve bir Batı ülkesinde bir Asya ürünü üretiyoruz. Bu yüzden projede ekranlarla eksiksiz bir kompozisyon oluşturmaya karar verdim. Lobide bekleme alanı ve merdivenleri ayıran ekranlarla karşılaşıyorsunuz. Her yerde ekranlar göreceksiniz. Ve bu ekranlar aslında Asya’ya gönderme yapıyor. Bir tasarımcı olarak bu projede sizi en çok ne tatmin etti? Sanırım beni tek bir unsur tatmin etmiyor. Eksiksiz proje ve tasarımın bütünlüklü dili olması gerekiyor. Aman’ın birbirine bağlı bir dil var. Onu huzurlu yapan da bu. Hiçbir yerde bir ülkeden diğerine gittiğinizi hissetmiyorsunuz. Tek bir ülke. Dengeli, uyumlu bir tasarımdan diğerine geçiyorsunuz. Malzemeler ve renkler tutarlı. Bu da ürünü huzurlu kılıyor. BİR GECEDE SIFIRDAN 100’E ÇIKMADIM Dünyaca ünlü bir süperstar mimar ve tasarımcı olarak tanınmak sizi ve işinizi nasıl etkiliyor? Bir süperstar olduğumu söyleme nezaketini gösteriyorsun, ama ben kendime o gözle bakmıyorum. Mesleğimle tamamen sorunsuz bir şekilde büyüdüğümü düşünüyorum. Bir gecede sıfırdan 100’e çıkmadım. Aşamalı olarak iyi bir piyanist olduğunuzda bunun hayatınızın bir parçası olduğunu kabul edersiniz. Elimden gelenin en iyisini yaparım. Ben bir yıldız değilim. Yaptığım şey tutarlı olmak. Şirketi kurduğumuzda hiç hata yapmadık. Bugün sahip olduğumuz itibar bunun sonucu. İşini iyi yaptığında bir yıldız olmuyorsun. Sadece işini en iyi şekilde yapmaya çalışmalısın. Kişisel olarak, aslında çok düşük profilliyim. Çok özel bir hayatım, eşim ve çocuklarım var. Mahremiyetlerine saygı duyuyor ve asil biri olmaya çalışıyorum. Pazarım nedeniyle çok bağlantım var. Bu insanlarla tanışmak için birçok yere davet ediliyoruz. Normal bir hayat yaşayarak işimin yoğunluğuna ayak uyduruyorum. Aile hayatının sağlığım için önemli olduğunu düşünüyorum. Eşim ve ben safarileri severiz. Tutkumuz, arabayı kırsala sürmek ve bir yerde yemek yemek için durmak. Temelde basit biriyim. Words Oktay Tutuş AMAN NEW YORK New York’s Oasis of Silence A man Resorts is a brand known for its elaborative service, as well as the hotels they open in quiet, peaceful and secret locations. However; in 2014, they made a sur prise and opened a hotel in the center of Tokyo. Now, they continue to break the routine with the new hotel they opened in the middle of New York at the end of the summer. When Aman New York chose the Crown Building, which is located at the intersection of 5th and 57th Streets in the middle of Manhattan Island, everyone was curious about what the building would look like. Since this 100-year-old building, the first home of MoMA, was touted as a substance in terms of both history and architecture, it was a question mark whether this building would be renovated in accordance with this heritage. For this work, Aman Resorts handed over to former collaborator Jean-Michel Gathy and his studio Denniston Architects the job of transforming the 25-floor building to create 82 suites and 22 residences. At the opening, it was seen that the promise of a “quiet oasis in the city” of the hotel, which opened its doors as a result of a masterful renovation and with an almost recreated ambiance, came true! Components such as glass and soundproofing are combined with a minimalist color and material palette throughout the building to create a sense of silence and relaxation in the middle of New York City. Oak, walnut and cinnamon are used for wood veneers, floors, doors and custom furniture. Bronze, brass, stainless steel and blackened steel were the metals used to add warmth. References to the brand’s Asianness are hidden in diversified details, including textured stone floors laid in a pattern reminiscent of woven rattan baskets. In each suite, there is a 15th-century artwork of Hasegawa Tōhaku, inspired by Pine Trees stands in another homage to the brand’s Asian roots and is a large mural. Jean-Michel Gathy was previously commissioned to redesign Aman’s Venice hotel on the Grand Canal. I chose to start my interview with Gathy by asking him to compare these two historic buildings. THERE IS A DIFFERENCE BETWEEN VENICE AND NEW YORK You have done many projects with Aman Resorts so far. I think you were flexible in terms of design except for Aman Venice. Are there any similarities between Aman Venice and Aman New York from this angle? Because there was a need to transform an existing historical structure into a modern form in both projects. Which of the two hotels was harder? I see what you mean, they are similar in terms of renovation but not in terms of the designed product. Aman Venice was completely historical. The renovation process was extremely difficult due to both the technical features and the processing of the floor, wall, ceiling patterns, and moldings. But we did not change its structure, and did not do anything to the wall and ceiling. Because we had to put them together outside of the past. What we did was extraordinarily complicated, but we were very lucky to have an extraordinary contract. New York is very different. We had an empty place in New York and we had to rebuild the inside of this empty place. You can liken New York to Venice when it is empty. But they are incomparable in terms of coatings, etc. The design of New York was difficult. Because there were a lot of codes and editing. You know the fire codes. Then you have access codes, there is vertical circulation. The list goes on. They didn’t exist in Venice. It is hard to summarize, but this is a design issue. It is a fact that both properties are the properties that we are upgrading. But the upgrade levels are different. Aman Venice was basically more decoration; Aman New York was more like interior design. How was the process of functionally redesigning a building in the middle of New York? For example, did the history of the building have an impact on your design? It was hard to turn a New Yorker building into a nice hotel. For instance, the location of the elevators was difficult for us. So were the room sizes and the position of the windows... You have to make sure that the windows suit the room cleverly when you are designing a neat hotel. They are all technical stuff... Besides, we created a masculine design. Remember that New York is a masculine place. It is hardcore and tough! THERE IS ONE ESSENTIAL THING THAT NO ONE WILL NOTICE Is there a detail about the New York project that many people do not know and that you can tell us? There is one essential thing that no one will understand or notice. I think it is effective: In the west, you can pass from one room to another through a door. This is the West. If you go to Asia, the areas are separated or divided by screens as opposed to walls. There are beautiful mansions separated by curtains in the old buildings. Aman is an Asian brand; it has Asian DNA. And we are producing an Asian product in a Western country. So, I decided to include screens in a whole composition for the project. In the lobby, you see screens that separate the waiting area and the stairs. You will see screens everywhere. And these screens actually make reference to Asia. What satisfied you the most about this project as a designer? I don’t think a single element satisfies me. The complete project and design need to have complete language. Aman has an interconnected language. That is what makes it peaceful. You don’t feel like you are going from one country to another. One country. You are going from one balanced, harmonic design to another. The materials and colors are steady. I DID NOT GO FROM ZERO TO 100 IN ONE NIGHT How does being recognized as a worldwide known superstar architect and designer affect you and your business? You have the decency to say I am a superstar, but I don’t see myself that way. I believe I grew up with my profession very naturally. I did not go from zero to 100 in one night. As you improve as a pianist, you accept that it is now a part of your life. I am not a star. What I do is being consistent. We did not make any mistakes when we founded the company. The reputation we have today is the result of this. You are not going to be a star when you do your job well. You just have to try to do the best. Personally, I am actually very low profile. I have a very private life and my spouse and children. I respect their privacy and try to be a nobleman. Because of my market, I have many contacts, and we are invited to many places to meet these people. We do what is asked of us and focus. I maintain the intensity of my profession by living a normal life. I think family life is very important for my health. My spouse and I love safaris. Our passion is driving across the countryside and stopping for a bite to eat. for more... Print VOL - VIII FALL&WINTER 2022-23 Out of Stock View Details
- Seyahat
July 2024 | Vol 13 TURKISH BELOW ANA LUI ‘Island life is definitely something that makes me happy!’ words Onur Baştürk photos Ana Lui A na Lui has been a travel photographer in Ibiza for 13 years and the first thing I feel when I look at her photos is..: Naturalness, simplicity and, of course, the desire to live on the island because of the appetizing energy of life in her Ibiza + Mallorca photos... I caught up with the ever-mobile Ana in Mallorca and quickly asked her everything I was curious about. Would you say that finding good light and being constantly on the move are the two most important elements of your life? What other elements would you add? Yes, I only use natural light, and I always try to feel the space before I shoot. I believe there is beauty in everything - in every subject, in every place, in every person. It's just a matter of capturing it in the most serene and loving way. Thanks to Instagram, travel photography has become a profession that everyone aspires to. What advice would you give to those who want to do it? I think starting locally is a great idea for all beginners. Photograph and film all the new businesses or cool artisans in your town. Having an existing content makes you more desirable to all the magazines, blogs and brands that need images from your area. I remember shooting most of the places in Ibiza just for fun before I was approached by Condé Nast Traveller. My best advice is to be proactive and create every day! What are the most impressive places that you have ever photographed? Every place is so unique and special, but I think for me, in terms of nature and landscape, it was the Azores. I also loved my little trip to Harbour Island in the Bahamas, which was a totally idyllic place where all my senses relaxed and felt nourished. Interior design often plays a major role in your photos. What style of interiors do you like? I love interiors. I'm currently launching my new business called "Core Living", which will focus on renovating old houses in Mallorca and transforming them into modern living sanctuaries, focusing mainly on sustainability and well-being. I love functional spaces that are very simple yet soothing. Our home should be a sanctuary, a place where we can escape from the chaos of the world and find inner peace. I PRACTICE IQM EVERY DAY AND BEFORE/DURING EVERY SHOOT Can you tell us about the Quantum Healing (IQM) that you practice every day? How did you begin to work with this technique? Do you practice this technique before the photo shoot? I started practicing Quantum Healing in 2019, but before that I used a lot of visualization techniques, created vision boards for each year and did daily affirmations, which I think helped me a lot in booking my dream photography clients and getting the most amazing travel jobs. I practice IQM every day and before/during every shoot I do and this is something I will be talking about in my upcoming photography workshop. I'm super excited to share my techniques and holistic approach to photography with everyone very soon! IBIZA IS MORE RAW AND SPONTANEOUS What are the most impressive places that you have ever photographed? Every place is so unique and special, but I think for me, in terms of nature and landscape, it was the Azores. I also loved my little trip to Harbour Island in the Bahamas, which was a totally idyllic place where all my senses relaxed and felt nourished. You love Mallorca and Ibiza. What makes you happy about these two islands? Island life is definitely something that makes me happy! With a Mediterranean climate, stunning landscapes and beautiful beaches, these islands are perfect for relaxing. Mallorca's rich history, beautiful architecture, vibrant culture and delicious cuisine combined with a very interesting arts and crafts scene make it the place where I feel most at home. Ibiza, famous for its nightlife, is a little wilder. Ibiza is more raw and spontaneous. Both islands encourage a healthy and active lifestyle, with plenty of opportunities for hiking, swimming and sunbathing, as well as access to local and fresh produce. SHOOTING THE MADE IN IBIZA BOOK WAS AN INCREDIBLE EXPERIENCE What are your favorite places in Mallorca and Ibiza? In Mallorca I am currently based in Palma and very close to the Santa Catalina area. I enjoy having all the healthy cafes, yoga studios, fresh markets and beautiful seafront on my doorstep. Away from Palma, I love walking around Biniaraix, Formentor beach, Portixol for a quick drink at sunset, I love the drive from Deia to Andratx and I am really into the nudist part of Es Trenc beach at the moment. In Ibiza you can usually find me having breakfast at Passion in Marina Botafoch, lunch at La Paloma in the middle of the island and dinner at Hambre in Santa Eulalia or Il Buco in Santa Gertrudis. I also love Ses Boques for a quick dip and a plate of fried sardines, Dalt Vila old town for a sunset cocktail, hidden beaches around San Joan and for clubbing I think I'm a HI Ibiza girl (toilet is the place to be). I'm serious, the best party is always at the HI toilet! Your photographs are also featured in the book "Made in Ibiza". What parts of the island have you photographed? And can you tell us about the more undiscovered, hidden corners of Ibiza? Shooting the Made In Ibiza book was an incredible experience. Because I have been living on the island for 13 years, I met people and creatives I had never met before. Focusing on the talented artisans, farmers and artists who make the island a better place showed me another side of the island. We visited and photographed all the talents all over the island, either in their homes or at their workplaces. I learned a lot about the roots of Ibiza and I am very lucky to have been part of this project. SOMERTIMES THE PACE HERE IS SLOW AND STAGNANT, BUT I LEARN TO APPRECIATE IT MORE AND MORE EACH YEAR What are your favorite things about Mediterranean culture? I think a healthy lifestyle and being outdoors most of the time. Spaniards are very active and social people. They like to be outside and they like to get together and celebrate life. Celebrating the little things in life and having a siesta or a lazy Sunday, prioritizing mental well-being is something we shouldn't take for granted. Sometimes the pace here is slow and stagnant, but I learn to appreciate it more and more each year. ANA LUI ‘Ada yaşamı kesinlikle beni mutlu eden bir şey’ 13 yıldır Ibiza’da yaşayan seyahat fotoğrafçısı Ana Lui’nin fotoğraflarına bakınca ilk hissettiğim şeyler: Doğallık, sadelik ve tabii Ibiza + Mallorca fotoğraflarındaki iştah açıcı yaşam enerjisi sebebiyle adada yaşama isteği… Sürekli hareket halindeki Ana’yı Mallorca’da yakaladım ve ona hızlıca merak ettiğim her şeyi sordum. Her gün uyguladığın Kuantum Şifası’nı (IQM) anlatabilir misin? Bu teknikle çalışmaya nasıl başladın? Bu tekniği fotoğraf çekiminden önce mi uyguluyorsun? Kuantum Healing’i 2019'da uygulamaya başladım, ama öncesinde de birçok görselleştirme tekniği kullanıyordum. Her yıl için vizyon panoları oluşturuyor ve hayalimdeki fotoğrafçılık müşterilerini ve en harika seyahat işlerini almamda bana çok yardımcı olduğuna inandığım günlük olumlamalar yapıyordum. IQM'yi her gün, yaptığım her çekimin öncesinde, çekim sırasında uyguluyorum. Ve bu teknik yakında yapacağım fotoğrafçılık atölyemde bahsedeceğim bir şey. Tekniklerimi ve bütünsel fotoğrafçılık yaklaşımımı herkesle paylaşacağım için çok heyecanlıyım! Instagram sayesinde seyahat fotoğrafçılığı herkesin özendiği bir meslek haline geldi. Bunu mesleği yapmak isteyenlere ne tavsiye edersin? Bence yerelden başlamak tüm yeni başlayanlar için harika bir fikir. Şehrinizdeki yeni işletmeleri ya da havalı zanaatkârları fotoğraflayın. Mevcut bir içeriğe sahip olmak, bölgenizden görüntülere ihtiyaç duyan tüm dergiler, bloglar ve markalar için sizi daha cazip hale getirir. Condé Nast Traveller'dan teklif almadan önce Ibiza'daki çoğu yeri sırf eğlence olsun diye çektiğimi hatırlıyorum. En iyi tavsiyem proaktif olun ve her gün içerik oluşturun! Şimdiye kadar fotoğrafladığınız en etkileyici yerler? Her yer çok eşsiz ve özel, ama sanırım doğa ve manzara açısından benim için Azor Adaları'ydı. Ayrıca Bahamalar'daki Harbour Island'a yaptığım küçük geziyi de çok sevdim. Tüm duyularımın rahatladığını ve beslendiğini hissetmiştim. Tam anlamıyla pastoral bir yerdi. Fotoğraflarında iç tasarım genellikle başrolde. İç mekan tasarımlarında hangi stili seviyorsun? İç mekanlara bayılıyorum. Şu anda Mallorca'daki eski evleri yenilemeye ve onları modern bir yaşam mabedine dönüştürmeye odaklanacak olan “Core Living” adlı yeni işimi başlatıyorum. Esas olarak sürdürülebilirlik ve iyi yaşamak üzerine odaklanıyorum. Oldukça sade ama rahatlatıcı olan işlevsel alanları seviyorum. Evimiz bir sığınak gibi, dünyanın kaosundan kaçabileceğimiz ve iç huzuru bulabileceğimiz bir yer olmalı. Mallorca ve İbiza'yı çok seviyorsun. Bu iki adada seni mutlu eden nedir? Ada yaşamı kesinlikle beni mutlu eden bir şey! Akdeniz iklimi, çarpıcı manzaraları ve güzel plajlarıyla bu adalar dinlenmek için mükemmel. Mallorca'nın zengin tarihi, güzel mimarisi, canlı kültürü ve lezzetli mutfağıyla son derece ilginç sanat ve zanaat ortamı birleşince kendimi en çok evimde hissettiğim yer haline geliyor. Gece hayatıyla ünlü Ibiza'nın biraz daha vahşi bir doğası var. Ibiza daha ham ve spontane. Her iki ada yürüyüş yapmak, yüzmek ve güneşlenmenin yanı sıra lokal ve taze ürünlere erişmek için pek çok fırsat sunan sağlıklı ve aktif bir yaşam tarzını da teşvik ediyor. Mallorca ve Ibiza'da en sevdiğin yerler? Mallorca'da şu anda Palma'dayım ve Santa Catalina bölgesine çok yakınım. Tüm sağlıklı kafelerin, yoga stüdyolarının, taze pazarların ve harika deniz kenarının kapımın önünde olmasından çok keyif alıyorum. Palma dışında Biniaraix, Formentor plajı ve hızlı bir gün batımı ‘drink’i için Portixol çevresinde yürüyüş yapmaktan çok hoşlanıyorum. Deia'dan Andratx'a gitmeyi seviyorum ve şu anda Es Trenc plajının çıplaklar kısmına gerçekten ilgi duyuyorum. Ibiza'da ise beni genellikle Marina Botafoch'taki Passion'da kahvaltı ederken, adanın ortasındaki La Paloma'da öğle yemeği yerken ve Santa Eulalia'daki Hambre ya da Santa Gertrudis'teki Il Buco'da akşam yemeği yerken bulabilirsiniz. Ayrıca bir porsiyon kızarmış sardalya için Ses Boques'u, gün batımı kokteyli için Dalt Vila eski kentini, San Joan çevresindeki gizli plajları seviyorum. Kulübe gelince… Sanırım ben bir HI Ibiza kızıyım (olunması gereken yer tuvaleti). Ciddiyim, en iyi parti her zaman HI Ibiza’nın tuvaletinde! Fotoğrafların “Made in Ibiza” kitabında da yer alıyor. Adanın hangi bölgelerini fotoğrafladın? Ve bize İbiza'nın daha keşfedilmemiş, gizli köşelerinden bahsedebilir misin? Made In Ibiza kitabını çekmek inanılmaz bir deneyimdi. Çünkü 13 yıldır adada yaşıyorum, daha önce hiç tanışmadığım insanlarla, yaratıcılarla tanıştım. Adayı daha iyi bir yer haline getiren yetenekli zanaatkârlara, çiftçilere ve sanatçılara odaklanmak bana adanın başka bir yönünü gösterdi. Adanın dört bir yanındaki tüm yetenekleri evlerinde ya da iş yerlerinde ziyaret ederek fotoğrafladık. İbiza'nın kökleri hakkında çok şey öğrendim ve bu projede yer aldığım için çok şanslıyım. İyi ışık arayışı ve sürekli hareket halinde olmanın hayatının en önemli iki unsuru olduğunu söyleyebilir miyiz? Başka hangi unsurları eklerdin? Evet, sadece doğal ışık kullanıyorum ve çekimden önce her zaman mekanı hissetmeye ve rahatlamaya çalışıyorum. Her şeyde güzellik olduğuna inanıyorum. Her konuda, her yerde, her insanda… Önemli olan bunu dingin ve sevgi dolu şekilde yakalamak. Akdeniz kültüründe en sevdiğin şeyler neler? Sağlıklı bir yaşam tarzı ve çoğu zaman açık havada olmak. İspanyollar oldukça aktif ve sosyal insanlar. Dışarda olmayı ve hayatı kutlamak için bir araya gelmeyi seviyorlar. Hayattaki küçük şeyleri kutlamak ve zihinsel sağlığa öncelik vererek siesta ya da tembel bir pazar günü geçirmek hafife almamamız gereken bir şey. Bazen buradaki tempo yavaş ve durgun olabiliyor, ama ben her geçen yıl bunun değerini daha iyi anlıyorum. for more Print VOL XIII - AEGEAN & MEDITERRANEAN EDITION 2024 Out of Stock Add to Cart
- Seyahat
November 2022 | Travel | France below english Côte d’Azur’un en yenisi: Maybourne Riviera C laridge's, The Connaught, The Berkeley, The Maybourne Beverly Hills gibi efsanevi lüks otellerin sahibi Maybourne Hotel Group’un Côte d’Azur’daki son oteli çarpıcı tasarımıyla dikkat çekiyor. Roquebrune-Cap-Martin'in yukarısındaki kayalık bir yarımada üzerine inşa edilmiş Maybourne Riviera Oteli’nin mimarisi Jean-Michel Wilmotte'ye ait. Otel aynı zamanda gastronomik bir destinasyon olmaya hazırlanıyor. Üç Michelin yıldızlı Mirazur'un efsanevi Mauro Colagreco'su ve geçmiş yıllarda dünyanın En İyi 50 Restoranı listesinde bir numaranın sahibi olmuş şef Jean-Georges Vongerichten sayesinde. Otelin en üst katında yer alan şef Colagreco’nun restoranı Ceto ise yakın zamanda ilk Michelin yıldızını kazandı. The newest of the Côte d'Azur: Maybourne Riviera T he latest hotel of the Maybourne Hotel Group, the owner of legendary luxury hotels such as Claridge's, The Connaught, The Berkeley, The Maybourne Beverly Hills, on the Côte d'Azur draws attention with its striking design. The architecture of the Maybourne Riviera Hotel, built on a rocky peninsula above Roquebrune-Cap-Martin, belongs to Jean-Michel Wilmotte. The hotel is also preparing to become a gastronomic destination. Thanks to the legendary Mauro Colagreco of Mirazur with three Michelin stars and chef Jean-Georges Vongerichten, who has been number one in the list of the world's 50 Best Restaurants in the past years. Chef Colagreco's restaurant, Ceto, located on the top floor of the hotel, recently earned its first Michelin star.
- Seyahat
Nisan 2020 | Seyahat Issızlığın ortasındaki 10 inziva oteli Yazı | Alp Tekin İ nsanlardan, medeniyetten uzakta, ıssız doğanın gerçek anlamda tam ortasında, konfor dozu yüksek ve bir o kadar da tasarım bir otelde kalmak! Salgından önce bu trend hali hazırda vardı. Hatta gün geçtikçe bu otellere bir yenisi ekleniyordu. Ama salgından sonra bu tarz otellere ilginin daha çok artacağı kesin gözüyle bakılıyor. Çünkü hem izolasyon ruhuna alıştık hem de salgının öyle bir günde sona ermeyeceği anlaşıldı. O zaman, dünyanın farklı yerlerinden 10 inziva otelini tanıtacağımız listemize hoş geldiniz! İşte radarımıza takılanlar. Bir gün belki bu otellerin birinde rastlaşırız, belli mi olur? 1. THE ARCTIC HIDEAWAY / Norveç Norveç’in kuzeyindeki Bodo kasabası açıklarında 360’a yakın küçük adadan oluşan Fleinvær takım adaları var. İşte o adalardan birinde yer alıyor ıssız otel The Arctic Hideaway. Adada otelden başka bir şey yok! Ulaşım Bodo’dan kalkan (o da her gün değil tabii) ferry ya da özel teknelerle. İzolasyonun zirve noktası diyebileceğimiz bu otel, elbette en çok kuzey ışıklarının görüldüğü ocak ve mart ayları arasında tercih ediliyor. Yaz aylarında ise muhteşem doğası için… Şık ve konforlu kabinlerinde 8 kişiye kadar konaklamaya da izin veriyorlar. 2. WILLOW HOUSE / Teksas Teksas’ta, ıssızlığın gerçekten de tam orta yerinde, şık ama doğayla dost bir otelde kalmak ister misiniz? Big Bend Ulusal Parkı’na çok yakın mesafede konuşlanmış Willow House. Geçen yılın son demlerinde açılan otel, son dönemin gözde kavramlarını dibine kadar uyguluyor: Doğayla tamamen uyumlu, sade ama aynı zamanda gerektiği kadar konforlu… 3. &BEYOND SOSSUSVLEI DESERT LODGE / Namibya İşte en çok ilgi gören ıssız otellerden biri! Dünyanın en eski çölü Namib’te yer alan otel sadece 10 odadan oluşuyor. Tüm odalar taş ve camdan yapılma. Çölde yapılan yürüyüşler ve geceleri gökyüzünde yıldızları incelemek için kurulmuş dev teleskop; otelin diğer seksi yanları… Tam anlamıyla dünyadan kopmak ve inzivaya çekilmek için en uygun yerlerden biri. Unutmadan: Namibya vizesi pek kolay alınmıyor. Gitmeden çok önce başvurmanız gerekiyor. Çünkü prosedürler çok uzun sürüyor. 4. ECOCAMP PATAGONIA / Şili Şili’deki Torres del Paine Ulusal Parkı’nın içinde 2001 yılında açılan EcoCamp, dünyanın ilk jeodezik kubbe oteli. Jeodezik kubbenin anlamı şu: Büyük dairelerin kesişmesi sonucunda oluşan çokgenler ızgarası. Bu otellere kısaca “bubble dome” da deniliyor. Gelelim EcoCamp’in esas şahane özelliklerine… Burada konaklarken Patagonya’nın temiz havası ve dağların büyüleyici manzarası eşliğinde trekking yapabilir, ata binip gezintiye çıkabilirsiniz. Ya da bir gün rafting yapıp bir başka gün şarap turuna dahil olabilirsiniz. Hiçbir şey yapmayıp sadece manzaraya bakarak sessizlik meditasyonu yapmanız da mümkün tabii. 5. SIX SENSES SHAHARUT / İsrail Spa marifetleriyle meşhur Six Senses grubunun son harikası, İsrail’in güneyindeki Negev Çölü’nde açılan Shaharut. Otelin en büyük artısı, tabii ki grubun ustalaştığı masaj dünyası. Gün boyu çöle karşı yeşil çay yudumlayıp masajla kendinden geçmek isteyenler için birebir burası! Otelin 58 süiti var. Bazılarının yapımı hala devam ediyor. Mimarı ise Daniella Plesner. 6. ANANTARA TOZEUR RESORT / Tunus Sahra Çölü’nün kıyısındaki otel geleneksel Tunus mimarisiyle güncel olanı birleştirmiş. Ortaya çıkan sentez harika! Özellikle gün batarken çölde yemek yiyip bir kadeh kırmızı şarap içmek gibi keyifli fantezileriniz varsa bu otelde mutlaka kalmanız gerekiyor. 7. POSADA BY THE JOSHUA TREE HOUSE / Arizona Saguaro Ulusal Parkı’nda, bir kaktüs cennetinin ortasında yer alan Posada’nın sadece 5 süit odası var! Hepsi birbirinden farklı ve şık. Odalar aynı zamanda kiralanabiliyor da… Bir mutlu çiftin, Sara ve Rich Combs’un eseri Posada. Yavaş yaşama felsefesini benimsedikten sonra çölün ortasında bu oteli kurmuşlar. Yani burası aynı zamanda evleri. Posada’ya ulaşım için en yakın havalimanı Tucson Havalimanı. Los Angeles ya da Las Vegas’tan buraya uçakla gelmek mümkün. Kaktüs ve çöl sevenler için ideal ıssızlıkta. Dahası, yemekleriyle iddialılar. 8. TREE HOTEL / İsveç Önce Stokholm’e uçuyorsunuz. Oradan da İsveç’in kuzey kutbu çizgisine yakın şehri Lulea’ya. İndiğinizde Tree Hotel’ciler sizi transfer araçlarıyla aldırıyor. Çünkü ormanın içinde Tree Hotel! Dahası, hepsi birbirinden farklı tasarımdaki kabinler yüksek ağaçların üzerine kondurulmuş. Bizim favorimiz “The UFO” ve “Mirrorcube” kabinleri. Hem yaz hem de kışları çok yoğun oluyor Tree Hotel. Çok önceden rezervasyon yaptırmakta fayda var. 9. AIRE DE BARDENAS / İspanya İspanya’da, Navarra bölgesindeki Bardenas Ulusal parkı içindeki otel hem tasarım süitleri hem de ‘bubble’ seçenekleriyle göz kamaştırıyor. Mimari açıdan bol ödüllü otelin sundukları aslında tüm ıssız otellerle aynı: Işığın hiç olmaması nedeniyle gökyüzündeki yıldızları net olarak görebilme imkanı ve uçsuz bucaksız bir doğa… 10. BUUBLE / İzlanda Sloganları şu: “Beş milyon yıldızlı otele hol geldiniz!” Haksız da değiller. Bu listedeki otellerden farklı olarak doğal ortamla aranızda sadece incecik bir kumaş parçası var. Çünkü balon kabinleri tamamen şeffaf. Ormanın içinde uyuyor gibi hissediyorsunuz. Kışın ayrı yazın ayrı zevki var bu otelde konaklamanın. BONUS OTEL: Amangiri Aman grubunun en gözde ıssız otellerinden biri Amangiri. Hatta bu ıssız otel akımını başlatanlardan. En yakın kasabaya (Page) 25 dakika uzaklıktaki Amangiri, filmlerde gördüğümüz o şahane kanyonların tam da dibinde… Bu yüzden tırmanış, yürüyüş yapmak için en ideal ıssız otellerden biri burası. Süitlerin yanı sıra önümüzdeki nisan ayında Amangiri’nin Camp Sarika adı altında ‘glamping’ çadırları da açılıyor. Süitlere beş dakika uzaklıktaki bu çadırlar doğayla daha çok baş başa kalmak isteyenler için tasarlanmış. Amangiri’yle ilgili daha fazla ayrıntı okumak isterseniz Özlem Avcıoğlu’nun Amangiri’deki konaklama deneyimini anlattığı bu yazısına mutlaka GÖZ ATIN… SEYAHAT | Kategorinin diğer yazıları İzlanda’nın Sırları Rota Karadeniz, hedef ‘doğal izolasyon’ Zamanın durduğu şehir: Harar Kyoto’da bir ‘ryokan’da kaldım Karavan tatiline dair merak ettiğiniz her şey Issızlığın ortasındaki 10 inziva oteli Açıl susam açıl: Marakeş Test sonucunu göstererek uçağa bineceğiz Asya’nın mistik kapalı kutusu: Myanmar Tsipouro içmeden o adadan dönmeyin! Issız kanyonun ortasında: Amangiri Mars'a gitmiş kadar oldum! Buenos Aires’te yapmanız gereken 20 seksi şey


