top of page
9.jpg

Ağustos 2020 | Seyahat | Türkiye

Urla’nın en yenisi: Teruar

Yazı | Edwina Sponza

Sanki bir çöl boşluğu içinde, heykel görüntüsündeki zeytin ağaçlarının arasında, modern ve sakin bir bina. Alabildiğine sessiz bir ortam. Sadece rüzgarın sesini duyuyorsun. Gün batımının ışığı binanın duvarlarına turuncu bir ışık bırakmış. Ve içerde çok sade ama o sadelik içinde sırıtmayan şık bir restoran var…

Burası Teruar. 

Hem otel hem restoran. 

Daha çok yeni, haziran ortası kapılarını açmış. 

 

Urla’da açılan Teruar’ın sözlük anlamı şu: Bir mahsulün kendine özgü büyüme ortamını içeren çevresel özellikler… İşte bütün o özellikler bir karakteri yansıtıyormuş. Teruar da bu karakteri ifade etmek için kullanılıyormuş.  

 

FAVORİM, TUNA YANINDA KIRMIZI SOĞAN PÜRESİ

 

Teruar’ın büyük bir arka bahçesi var. İçinde iki kocaman zeytin ağacı. Onların arasında bir sedir. İçkini orada da içebiliyorsun. 

 

Menüsü “nouvelle cuisine” akımından. Şef Osman Serdaroğlu’nun başında olduğu mutfağın felsefesi ise şu: Üzerinde durulan toprağa köklenmek. Emeğini iyi mahsül üretmeye adayan üreticilerden kendi yöresine sadık ürünleri toplamak…

 

O gece önce kömür ateşinde kızarmış harika bir ekmek ve yörenin peyniriyle başladık yemeğe. Ardından enginar püresi, hafif baharatlı, otlu bir salata içinde kokusu mis çilekler geldi. Doğrusu uzun zamandır bu kadar güzel kokan çilek yememiştim!

 

Favorim ise tuna yanında kırmızı soğan püresi tabağı oldu. İncecik bir ton, rozbif inceliğinde. Bir de ızgara. Çok ama çok lezzetliydi. 

 

Final tabağım deniz mahsullü ev yapımı pappardelleydi. 

 

Seferihisar mandalinasından yapılan sorbet tatlısı ise enfesti. Sarıyla turuncu arası böyle canlı bir renk yok. Ve böyle mis bir koku! 

 

Kısacası benim gözümden Teruar; servisiyle, yemekleriyle, ortamıyla çok güzel ve huzurlu bir yer olmuş. 

 

Sakin, dingin bir duygu bıraktı bende. Çok sevdim. 

bottom of page