top of page

Nisan 2020 | Seyahat | Myanmar

Asya’nın mistik kapalı kutusu: Myanmar

Yazı | Özlem Avcıoğlu

Fotoğraflar | Özlem Avcıoğlu & Julian de Salaberry & Boris Ulzibat

VE BAGAN… 

9 ile 13. yüzyıl arası Pagan Krallığı zamanında Myanmar’ın eski kraliyet şehri Bagan’a sabah erken bir uçakla vardım. Zamanında 10 binden fazla inşa edilmiş tapınaklardan beş bine yakını günümüze kadar ulaşmış olan bu görkemli başkentte kalmak için tavsiye edeceğim tek bir otel var. O da tarihi sit alanının içinde bulunan Aureum Palace Hotel.

Otel büyük bir alana yayılmış, çevresi tarihi tapınaklarla dolu ve yüzme havuzu tapınakların tam önünde! Hele villanız göl kenarında ise sabah gün doğarken 9. yüzyıldan kalma  tapınakların üstünden yükselen balonların manzarasına uyanıyorsunuz, ki bu gerçekten paha biçilmez bir deneyim!

Bu tarihi kent sadece Myanmar’ın değil, dünyanın en mistik yerlerinden biri. 

Bagan’da mutlaka yapmanız gereken iki şey var. İlki, tarihi tapınakların üstünden balon ile sabah gün doğarken uçmak. İkincisi ise gün batımına yakın tapınakların arasından at arabasıyla geçmek ya da bisiklet kiralayarak gezmek. Her gittiğiniz tapınak yeni bir keşif, yeni bir deneyim olacak. 

Bagan’ın en ünlü tapınağı ise Ananda Temple. İçinde dört adet devasa altın Buda heykeli var. Buraya kadar gitmişken hemen yakındaki Bambu Kasabası’na uğramayı ihmal etmeyin.

NEHİR GEMİSİ: ANANDA SANCTUARY 

Bagan’dan Mandalay’a lüks bir nehir gemisi olan Ananda Sanctuary ile ulaştım. Ama uçmak ya da beş saatlik karayolu yolculuğu gibi seçenekleriniz de var.

Ananda Sanctuary 21 lüks kabini olan, içinde güneşlenme alanı, ufak bir havuzu ve spa’sı olan bir nehir gemisi. Servis ve yemekler oldukça iyi, ancak yolculuk boyunca Mandalay’a ulaşana kadar neredeyse hiç manzara görmüyorsunuz. 

DÜNYANIN  EN UZUN TAHTA KÖPRÜSÜ: U-BEIN

Mandalay şehrinde lüks konaklama seçeneği yok. Bu yüzden otel yerine nehir gemisinde konaklamayı tercih ettim. Ananda Sanctuary ikinci gün Mandalay’a varıyor. Varır varmaz da önce Mandalay tepesine çıkıp oradaki pagodaları ziyaret ettim. Sonrasında ünlü U- Bein köprüsünde günü batırmak üzere iki kişilik yerel kayıklarla gezintiye çıktım. 

U-Bein, dünyanın en uzun tahta köprüsü olma özelliğini taşıyor. Köprünün üstünde yürüyen insanlar özellikle gün batımında harika bir manzara oluşturuyor. 

BEMBEYAZ HSINBYUME

Myanmar’daki son günümü gemiden indikten sonra bir buçuk saat mesafedeki tarihi Mingun şehrine giderek geçirmek istedim. Birçok Myanmar fotoğraflarında görülen bembeyaz Hsinbyume pagodası ilk durağım oldu.  

1816 yılında inşa edilmiş bu pagodanın terasları arasında kaybolmanızı ve bol bol fotoğraf çekmenizi öneririm. 

İkinci durağım yine Mingun’da iki ton ağırlığıyla dünyanın kullanılan en büyük çanı olma özelliğini taşıyan ‘The Great Bell of Mingun’ oldu.

Akşamüstü Myanmar’daki son durağım Mandalay’dan Bangkok’a uçarak gezimi tamamladım.

Kapılarını turizme açtıktan sonra hızla değişen ve gelişen bir Myanmar var. Fazla değişmeden, doğal ve güzel haliyle bu mistik ülkeyi görmek istiyorsanız bir an önce seyahat listenize alın derim!

 

(*) Pagoda: 

Uzakdoğu ülkelerinde, genellikle çokgen planlı kuleler biçiminde olan tapınaklara verilen ad.

Asya’nın kapalı kutusu Myanmar, İnsani Gelişme Endeksi’ne göre hayli alt sıralarda, oldukça fakir bir ülke. Buna rağmen enerjisi çok yüksek. Ruhani, mistik ve büyülü.

60 milyon nüfusuyla güneydoğu Asya’nın en büyük ikinci ülkesi olan Myanmar’ı zengin doğal kaynaklarına rağmen fakirleştiren olay ise 1962’den 2011’e kadar askeri rejimle yönetilmesi olmuş. 

Bu yüzden Tayland, Vietnam, Kamboçya, Endonezya gibi ülkelerdeki lüks oteller, kafeler, dükkanlar, lokantalar çok fazla yok Myanmar’da.

2011 yılından bu yana sivil hükümetin idaresi başlamış Myanmar’da. Ancak halen yönetimin önemli bir kısmı eski askerlerden oluşuyor. 

HEM SAĞDAN HEM SOLDAN TRAFİK

Ülkede internet bağlantısı büyük otel ve lokantalarda çalışsa da, yer yer kesintiye uğruyor. Kredi kartı (sadece Visa ve Mastercard) otel ve bazı lokantalarda geçiyor. Ama nakit dolar her kapıyı açıyor. O da yeni ve kırışıksız olursa! Yoksa hemen geri veriyorlar! Zaten birçok yerde fiyatlar dolar üzerinden. Diğer Asya ülkelerine göre fiyatlar oldukça pahalı. Çünkü neredeyse rekabet yok. 

Trafik ise bizdeki gibi sağdan akıyor. Ama buna rağmen yolda sağdan direksiyonlu birçok araç görebiliyorsunuz. Hatta Heho gibi şehirlerde hem sağdan hem soldan akabiliyor trafik!

ALTIN VE ELMASLA KAPLI: SHWEDAGON

Myanmar gezime Bangkok’tan direk uçtuğum için eski başkent ve ülkenin en büyük şehri olan Yangon’dan başladım. Şehirde birkaç otel var. Ama 1920’lerden kalma kolonyal bir yapıdan dönüştürülmüş, tropikal dev bir bahçe içindeki havuz ve ufak binalardan oluşan Belmond Governor’s Residence, benim size önereceğim tek otel. Süitleri ferah, bahçesi ve barı çok güzel. Spa’sı iyi. Otelde İngiliz sömürge döneminden kalma ‘High Tea’, beş çayını mutlaka denemenizi öneririm. Yangon’a esas geliş nedenim şehrin ortasında yükselen 110 metrelik dev altın kaplama stupası ile Myanmar’ın en görkemli ‘pagoda’sı (*) Shwedagon’u ziyaret etmek. 

2500 yıllık bu pagoda Myanmar’ın en kutsal yeri. Girdiğiniz andan itibaren sizi etkisi altına alan dev bir kompleks. Unutmadan: Diğer budist tapınaklarında olduğu gibi burada da pagodalara girerken ayakkabı ve çoraplarınızı çıkartmanız gerekiyor. Bastığınız yerin mermer, fayans, toprak olması bir şey farketmiyor. 

Shwedagon kimi elmas kimi altından kaplı yüzlerce tapınaktan oluşuyor. Meditasyon yapan keşişleri, kendini yere atıp dua edenleri, ellerindeki telefonla fotoğraf çeken budist rahipleri ve yerleri süpüren gönüllüleriyle bambaşka bir dünya. Burada birkaç saat geçirip hepsi birbirinden farklı tüm binaları dolaşmanızı, akşam hava kararırken de binlerce mumdan oluşan manzaraya bakarak dileklerinizi dileyip öyle dönmenizi tavsiye ederim. 

ALIŞVERİŞ HAYAL KIRIKLIĞI 

Myanmar’da hemen hemen alışveriş yok denebilir. Yangon’un en büyük yerel çarşısı Scot Market oldukça küçük ve renksiz. Buradan tek aldığım şey kadife parmak arası yerel terlikler oldu. Rangoon Tea House’un hemen üst katında bulunan Hla Day ise şehrin tek çağdaş yerel tasarım ürünleri satan konsept dükkanı.

INLE GÖLÜNDEKİ BALIKÇILAR

Yangon’da iki gece kaldıktan sonra üçüncü günün sabahı ünlü Inle Lake’e ulaşmak için Heho şehrine uçtum. Kısa bir uçuşun ardından indiğim şehirde önce ‘parasol’ yani Myanmar’ın ünlü şemsiyelerinin yapıldığı bir atölyeyi ziyaret ettim. Ardından gittiğim 130 yıllık tahta bir binanın içindeki rahip okulu ‘Shwe Yan Pyay Monastery’de yetişen gençleri gözlemlemek de çok etkileyiciydi. Inle, Nyaungshwe kentinde bulunan bir tatlı su gölü. Myanmar’daki en büyük göl olmasının yanı sıra gölün içerisinde birçok insan sırıklar üzerinde kurulmuş evlerde yaşıyor. Göl içerisinde Myanmar’a özgü geleneksel balıkçılık yapıyorlar. 

Göl üstünde nefis bir restoran olan Inle Heritage House’a ikişer kişilik yerel teknelerle ulaştım. Yoldayken buranın sembolü olan balıkçılar inanılmaz akrobatik hareketler yaparak bol bol fotoğraf karesi verdiler bana.  

GÖL KENARINDAKİ ŞAHANE OTEL

Öğleden sonra tekrar tekneye binerek suda yüzen lotus tarlası içinden yol alarak kalacağım otel Villa Inle Boutique Resort’a ulaştım. Hayatımda gördüğüm en muhteşem, renkli ve egzotik  karşılamayla otelin iskelesine çıktım.

Unutmadan: Inle’de Aureum Palace Hotel&Resort, Inle Prices Resort ve Inle Resort and Spa gibi konaklamak için 5-6 tane daha iyi seçenek var. 

Benim otelim Villa Inle Boutique Resort’taki villalar göl kenarındaydı. Bahçesi, villaları, yüzme havuzuyla Myanmar standartlarında mükemmel iki gece geçirdim.

1500 CİVARINDA TAPINAK: SHWE INDEIN PAGODA

Bu bölgenin başka bir özelliği de yaşayan çok sayıda kabile olması. Sekiz ana etnik grubun (Bamar, Karen, Karenni, Shan, Mon, Kachin, Chin ve Rakhayn) bulunduğu Myanmar’da, anayasa tarafından tanınan yaklaşık 135 etnik grup bulunuyor. 

İkinci günün sabahında tekneyle bu etnik grupların yerel pazarından başladık. Daha sonra benim dünyada gördüğüm en etkileyici yerlerden biri olan Shwe Indein Pagoda’yı ziyaret ettik. Nehir kenarından bir yolla ulaşılan bu tepede 1500 civarında, 8. yüzyıl ile 18. yüzyıl arası yapılmış tapınak ve stupa var. Hiçbiri birbirine benzemiyor. Aralarında gezinmek, o taşlara dokunmak beni adeta büyüledi. Ayrılmak istemedim.

bottom of page