top of page
TW Studio Oct 2019 Pano 2.jpg

Şubat 2021 | Art | Dünya

Damien Hirst kışkırtmayı bıraktı, artık çiçek açıyor

Yazı | Onur Baştürk

Damien Hirst; eserlerine bayılmasanız, hatta bazı işlerini tartışmalı bulup ondan nefret etseniz dahi hâlâ kayıtsız kalınamayan bir sanatçı. Zaten onun amacı da her zaman bu oldu: Şoke etmek, insanları delirtmek ve kışkırtmak! En çarpıcı örneği malum: 90’ların başındaki Sensation sergisinde ilk kez gösterilen, formaldehit içinde dondurulmuş dört metrelik köpekbalığı işi, tam da Hirst’ün istediği türden bir tartışma yaratmıştı.

 

Bu işin verdiği gazla Hirst, daha sonraki işlerinde de ölmüş hayvanları kullanmaya devam etti. Hatta ölmüş ineğin dondurulup parçalara ayrılmış halinin sergilendiği heykelini New York Frieze’de bundan üç yıl önce görmüş, tüylerim diken diken olmuştu. Tartışmalara rağmen Hirst hayvanları her zaman kullanmaya devam etti. Üstelik Artnet’in dört yıl önce yazdığı bir araştırmaya bakılırsa, irili ufaklı tam 913 bin ölmüş hayvanı eserlerinde kullandı!

 

Lafı getireceğim yer şu: Hirst bunca “ölüm” temalı işten sonra (pırlantalarla kaplı o malum platin kurukafa dahil) bu yazın başında bizi fazlasıyla iç açıcı, bambaşka bir kafada, yeni bir sergiyle karşılamaya hazırlanıyor: Cherry Blossoms.

 

HEPSİNİ KENDİSİ YAPMIŞ OLABİLİR Mİ?

 

Ünlü Fransız mimar Jean Nouvel’in tasarladığı Paris’teki Fondation Cartier’de haziran ayında başlayacak bu yeni Hirst sergisi toplam 107 tuvalden oluşuyor. Bazıları tek, bazıları dört ya da altı parçaya ayrılmış tuvallerin ana damarı ise aynı: Kiraz ağacının bahar aylarında açan büyüleyici çiçekleri.

 

Hirst, Londra’daki stüdyosunda bu resimleri nasıl yaptığını şöyle anlatıyor: “Resimlerin ortasına doğru bir uçtan diğer uca hava saldırısında bulundum! Dahası, aynı anda birden çok tuval üzerinde çalıştım”.

 

Son üç yılını bu koleksiyona ayırdığının altını çizen Hirst, eserlerin tamamını geçtiğimiz kasım ayında bitirmiş ve pandemi sayesinde tablolara tekrar tekrar bakmak için fazlasıyla zaman bulmuş. İnsan şunu da haince düşünmüyor değil tabii: Acaba bu tabloların tamamını o mu yaptı? Yoksa binin üzerinde tuvalden oluşan “Spot Paintings” serisinde olduğu gibi tabloların bir kısmını asistanlarına yaptırmış olabilir mi? Sonuçta “Noktalarla uğraşamam” diyerek “Spot Paintings”in bir bölümünü asistanlarının yaptığını zamanında itiraf etmişti Hirst.

İÇİ BUNALAN İNSANLIĞA AYDINLIK BİR HEDİYE GİBİ

 

Onca şaşaalı, iddialı ve bol tartışmalı işten sonra Hirst’ün Cherry Blossoms’la geldiği fazlasıyla romantik nokta gerçekten ilginç. Geleneksel peyzaj resim geleneğini kendine göre bir ironiyle yorumlayan, kalın fırça darbeleri ve yoğun parlak renklerle soyutla somut arasında kıvrak geçişler yapan, 19. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl başlarında hakim olan sanat akımlarına bir tür bağlılığını sunan bu yeni tablolar, pandemiyle birlikte içleri bunalmış insanlığa şaşırtıcı ve aydınlık bir bahçe hediyesi Hirst tarafından.

 

Doğruya doğru, eğer şu dönemde “ölüm” temalı işlerine devam etseydi, belki hiç yüzüne bakılmayacak, kiraz çiçekleriyle kaplı tabloları kadar neşeyle karşılanmayacaktı Hirst. Bir kez daha “işini biliyor” diyeyim ve bu yılın sonuna dek sürecek sergiyi canlı canlı görmek de umarım hepimiz için mümkün olur dileğinde bulunayım!

 

“GÖSTERİŞLİ, DAĞINIK VE KIRILGANLAR”

 

Unutmadan; ben “ölüm” teması yok dedim ama Hirst bu sergideki işlerde de aslında ölüm olduğunu söylüyor! O zaman son söz ondan gelsin: “Cherry Blossoms güzelliği, yaşamı ve ölümü temsil ediyor. Hep bir uçtalar. Jackson Pollock’ın sevgiyle dolmuş hali gibi… Arzularla ve çevremizdekileri nasıl bir işlemden geçirip neye dönüştürdüğümüzle ilgililer. Aynı zamanda güzelliğin o delice geçiciliğini temsil ediyorlar. Bu tabloları yapmak, stüdyomda renklerin ve tablonun içinde kaybolmak harikaydı. Gösterişli, dağınık ve kırılganlar. Beni minimalizmden ve hayali mekanik bir ressam olma fikrinden uzaklaştırıyorlar”.

bottom of page