top of page
LATHE - Credit Jean Van Cleemput 4.jpg

April 2024 | Vol 12

english below

DAVY GROSEMANS

AND HIS OBJECTS IN SEARCH OF MEANING

words Onur Baştürk  

photos Jean Van Cleemput

Tasarımlarını “anlam arayışındaki nesneler” olarak tanımlıyorsun. Tasarladığın objelerin işlevinin geri planda oluşuna bir vurgu mu bu? Biraz daha açıklayabilir misin?

 

“Anlam arayışındaki nesneler” ifadesi, salt işlevselliğin ötesine geçerek hikâye anlatımı ve kavramsal derinliğe öncelik veren tasarım felsefemi özetliyor. İşlevsellik tasarımlarımın önemli bir yönü olmaya devam ediyor, ama derin anlam arayışımı gölgelemiyor. Tasarımın sadece pratik ihtiyaçları karşılamakla sınırlı kalmaması gerektiğine inanıyorum. Nesneleri;  duygular, kültürel referanslar ve sembolik anlamları aktaran anlatı araçları olarak görüyorum. Her bir nesneye anlam katmanları yükleyerek, izleyicide merak ve etkileşim uyandırmayı amaçlıyorum. Anlam üzerindeki bu vurgu işlevin önemini azaltmıyor. Aksine, yorumlama için çoklu boyutlar sunarak tasarımı zenginleştiriyor. Biçim ve anlatıyı iç içe geçirerek, kullanıcılarla daha derin düzeyde yankı uyandıran, bağlantıları teşvik eden ve sohbetleri ateşleyen nesneler yaratmaya çalışıyorum.

 

Piyasa trendleri ve beklentilerinden bağımsız, deneysel tasarım yapmanın zorlukları ve avantajları neler?

 

ÆTHER/MASS'ı 2022 yılında, müşteri projelerinin karmaşıklığı içinde geçen yılların ardından tasarımdaki kişisel sesimi geri kazanma arayışıyla başlattım. Endüstriyel tasarımcı ve iç mimar olarak yirmi yılı aşkın deneyimimle; müşteri beklentileri, kişisel vizyon, bütçe sınırlamaları ve farklı görüşler arasında her zaman hassas bir denge kurmak zorunda kaldım. Bu deneyimler tasarıma bakış açımı genişletirken, ticari projelerin talepleri arasında kendi yaratıcı kimliğimi yavaş yavaş kaybettiğimi de hissettim. ÆTHER/MASS'in amacı, kısıtlama olmadan fikirlerimi özgürce ifade edebileceğim bir dünya yaratmak ve sınırsız hayal gücü için bir platform olarak hizmet vermekti. Müşteri brifinglerinden özgürleşerek, kendi eleştirmenim ve rehberim olmanın zorluğunu benimsedim. Bu proje, geleneksel tasarım pratiğinden bir ayrılışı temsil ediyor.

 

ÆTHER/MASS ile ulaşmak istediğin hedef nedir? 

 

ÆTHER/MASS, tasarımcı ve üretici arasındaki iş birliğine olan inançtan ortaya çıktı. Her parça, alışılmadık şekillerde uygulanan yeni malzemelerin ve üretim tekniklerinin bir keşfi. Yetenekli zanaatkârlarla çalışmak tüm çalışmalarımda yol gösterici prensibim. El sanatlarının popülerliğine ve elleriyle çalışan birçok genç üreticiye rağmen, gerçek zanaatkârlar az sayıda. Malzemeyi derinlemesine bilen ve olağanüstü yüksek kalite sunabilenlerden bahsediyorum. 

 

Brüksel’deki Collectible Fuarı'nda gösterdiğin yeni objelerin hakkında neler söylersin?

 

Bu objeleri teknik, malzeme ve kavramlar üzerine yaptığım keşif ve deney yolculuğumun ikinci bölümü olarak görüyorum. Yeni koleksiyonda farklı atölyelerle yeni iş birliklerinden doğan metal objeler var. Bunun sonucunda alüminyum, dövme demir ve ayna paslanmaz çelikten üretilen üç tasarım ortaya çıktı. Her biri metalin içsel özelliklerini ve karakteristiğini çeşitli şekillerde inceliyor. 

 

‘The Beam Lamp’e ayrıca bayıldım! Bu heykelsi lamba nasıl ortaya çıktı? 

 

Bu ayaklı lambanın ışık huzmesi, zeminden yukarıya doğru bir yol izliyor ve arkasındaki taban tarafından cisimleştirilen bir parıltı bırakıyor. Bir ayna gibi yansıyan paslanmaz çelik, tıpkı taşıdığı ışık gibi kendi içinde ele avuca sığmaz hale geliyor. Lamba, formu nedeniyle yere güçlü bir şekilde bağlı. Böylece ışık beklendiği gibi yukardan değil, yerden çıkıyormuş  izlenimi veriyor. Lambanın tasarımının kökeni, ışık kaynağının ilgi çekici tarihine dayanıyor. Çift armatürlü lambalar 1890'larda ortaya çıkmış olsa da, bu özel varyant 1930'larda Alman Osram ve Radium şirketlerinin 'Linestra’ ve ‘Ralina' lambalarını tanıtmasıyla popülerlik kazandı. Cam-metal contalar tüpün dış kenarlarına taşınarak filamentin uçlarına kadar uzatıldı ve güzel bir ışık huzmesi yaratıldı. Tabanın atipik formu, nesneyi ayaklı bir lambaya atıfta bulunan tüm arketipik şekillerden uzaklaştırdı ve bir lambadan ziyade bir heykel ortaya çıktı. 

 

İlham aldığın bir dönem ve sanatçı var mı? 

 

Bir nesnenin özünü araştırırken, o nesnenin tarihini incelemek gerekiyor. Bu da her dönemi kendine özgü bir şekilde takdir etmemi sağlıyor. Bununla birlikte, belli bir sanatçıdan ilham almaktan ziyade, kendimi anonim zanaatkârların becerileri ve işçiliğinden daha derinden etkilenmiş buluyorum. Bu zanaatkârlarda beni en çok büyüleyen şey, estetiğin neredeyse tesadüfi bir yan ürün olarak ortaya çıktığı, ihtiyaçtan doğan işlevsel nesneler yaratma becerileri. Bu “kazara güzellik” kavramına hayranım!

You describe your designs as "objects in search of meaning". Is this an emphasis on the fact that the function of the objects you design takes a back seat? Could you elaborate?

 

The phrase "objects in search of meaning" encapsulates my design philosophy, which goes beyond mere functionality to prioritize storytelling and conceptual depth within each creation. While functionality remains a crucial aspect of my designs, it does not overshadow the quest for deeper significance. In my approach, I believe that design should not be limited to fulfilling practical needs alone. Instead, I view objects as vessels for narratives, capable of conveying emotions, cultural references, and symbolic meanings. By imbuing each object with layers of significance, I aim to evoke curiosity and engagement from the audience, inviting them to explore beyond the surface level of utility. This emphasis on meaning does not diminish the importance of function; rather, it enriches the design by offering multiple dimensions for interpretation. By intertwining form and narrative, I seek to create objects that resonate with users on a deeper level, fostering connections and sparking conversation.

 

What are the challenges and rewards of designing experimentally and independently of market trends and expectations?

 

I started ÆTHER/MASS in 2022 as a way to reclaim my personal voice in design after years of navigating the complexities of client projects. With over two decades of experience as an industrial designer and interior designer, I have always had to delicately balance between client expectations, personal vision, budget limitations, and diverse opinions. While these experiences broadened my perspective on design, I also sensed a gradual loss of my own creative identity amidst the demands of commercial projects. The goal of ÆTHER/MASS was to create a world where I could freely express my ideas without external constraints, serving as a platform for pure self-expression and unfettered imagination. Freed from client briefs, I embraced the challenge of being my own critic and guide, seeking feedback from within and navigating the creative process with autonomy. 

 

What kind of world did you set out to create with ÆTHER/MASS? Or let me ask it this way: What is the goal you are trying to achieve? 

 

ÆTHER/MASS was born out of a belief in the collaboration between designer and maker. Each piece is treated as an exploration of new materials and manufacturing techniques, applied in unconventional ways. Working with skilled craftsmen is the guiding principle in my work. The synergy between craftsman and designer is at the forefront. Despite the popularity of crafts and the involvement of many young 'makers' working with their hands, authentic craftsmen are scarce. I'm talking about individuals who have an in-depth knowledge of their materials and can deliver exceptionally high quality.  


What can you tell us about the new items you presented at the Collectible Fair in Brussels?

 

I see them as the second chapter in my journey of exploration and experimentation with techniques, materials and concepts. The new collection includes metal objects that are result of new collaborations with different workshops. The results is three designs, made of aluminium, wrought iron, and mirror stainless steel, each of which explores the intrinsic properties and characteristics of the material "metal" in different ways. 

 

I love Beam Lamp. What was the idea behind this sculptural lamp? 

The beam of light from this floor lamp travels through the air from the ground up, leaving a glow that is materialized by the base. The stainless steel, reflecting like a mirror, becomes elusive in itself, just like the light it carries. Because of its shape, the lamp is strongly connected to the ground. In this way, the light gives the impression of coming from the earth rather than from the sky, as one would expect. The design of the lamp has its origins in the fascinating history of its light source. Although lamps with double fittings appeared in the 1890s, this particular variant gained popularity in the 1930s, when the German companies Osram and Radium introduced their "Linestra" and "Ralina" lamps. They brought the glass-metal seals to the outer edges of the tube, allowing the filament to be extended to the ends, creating a beautiful beam of light. The atypical shape of the base distances the object from all the archetypal shapes that refer to a floor lamp, resulting in a sculpture rather than a lamp. 

 

Is there an era and an artist that inspires you?

 

When searching for the essence of an object, one must study its history, which allows me to appreciate each period in its own unique way. However, rather than being inspired by a specific artist, I find myself more deeply influenced by the skill and craftsmanship of anonymous artisans. What fascinates me most about these artisans is their ability to create functional objects born out of necessity, where aesthetics emerge almost as a serendipitous by-product. I greatly admire this concept of "beauty by accident”. 

bottom of page