top of page
Hakan_Sorar_Throughtheskin (13).jpeg

Mayıs 2020 | Art | Türkiye

Mahremiyeti sorgulamak daha erotik

Yazı | Alp Tekin

nsan, beden, et, kimlik, deri, kıl, yara, kusur, uzuv, cinsiyet, mahrem, estetik, toplum, politika, saklanmak, utanmak, kaçmak, dokunmak, tanışmak, düşünmek ve barışmak üzerine görsel hikâyeler... Hakan Sorar, 30 mayısta Pg Art Gallery’de online olarak açılacak “Through the Skin” adlı sergisini böyle tanımlıyor. 

 

Ağırlıklı olarak siyah beyaz fotoğrafların yer aldığı sergi VR gözlüklerle de gezilebilecek. Sorar, bizi nasıl bir dijital sergi beklediğini şöyle özetliyor: 

“Tam anlamıyla sanal bir sergi oluşturmak önceliğimiz oldu. Sanatçı/ tasarımcı Ahmet Rüstem, Through the Skin serisine özel sanal bir mekân tasarladı ve bunu 3D olarak modelledi. Eserler dijital ortamda bu sanal galeriye yerleştirilerek bir seçki yapıldı. Böylece tüm eserler ve mekân 360 derece deneyimlenecek hale geldi”. 

“PUSUDAKİ TEN” AKLA GELİYOR

Sorar’ın sergisinin ana teması ‘beden’. “İdeali yansıtmayan, eril gücün normatif değerlerine karşı olan bedenlere dair bir derdim hep vardı” diyor Sorar. Bu nedenle sanatsal pratiğini beden, kimlik, iktidar, cinsiyet kavramları, beden/nesne ve beden/mekân ilişkisi etrafındaki sorgulamalar üzerine şekillendirmiş. 

 

Bu noktada Mehmet Ergüven’in deneme kitabı “Pusudaki Ten” geliyor akla. 

1998’de ilk baskısı yapıldığında yasaklanan bu kitaba meftun olanlar bilirler; bedenin mahrem bahçelerine özgürce dalarak çimenlerin üzerine basmakta sakınca görmemiştir Ergüven. 

 

Sorar’ın işleri de bu sakıncasız hali vurgular gibi: “Bedenle olan derdimden hareketle yeşeren Through the Skin serisinin sunduğu anonim bedenler, toplumsal alandaki çeşitli baskı mekanizmalarınca üretilen normalleştirme, idealize etme, ıslah etme, şekillendirme, ve örtme pratiklerine gözünü dikiyor”. 

Peki beden mahrem kaldıkça mı erotik yoksa mahremi çözüldükçe mi? Sorar’ın buna yanıtı şöyle oluyor: “Mahremiyeti sorgulama, sınırlarını araştırıp aşma halinin daha erotik olduğunu düşünüyorum”

“BEDEN BUNLARDAN BAĞIMSIZ DEĞİL”

 

Kıl, yara, fazla kilonun katlanmış hali... Söylediği gibi ideal bedenin peşinde değil Hakan Sorar. Bu konuda çok net: “Her bedenin biricik ve tekil olduğunu, bedenin kıl, yara, delik, kıvrım ve kırışıklık gibi çirkin/iğrenç olarak adlandırılan her şeyden bağımsız olamayacağını düşünüyorum”. 

“Neden erkek bedeni?” sorusuna Sorar’ın yanıtı incelikli ve düşündürücü: “Bu seride eril aklın ‘erkeklik’ atfettiği bedenleri görüyoruz. Maksadım, herhangi bir beden formunu, cinsiyeti, kimliği yüceltmek değil. Tam aksine bedenin kendi olma hali üzerinde durmak… Fotoğrafladığım bedenler, cinsiyet ve kimlikten azade, benim için herhangi bir bedeni temsil ediyor. Bir bedenin potansiyelinin, kadın/erkek gibi her türlü ikiliğin ötesinde olduğunu düşünüyorum. Sanatsal pratiğimde norm dışı tüm bedenlere dokunmak ve yer vermek istiyorum”. 

“ÇİRKİN, ŞİŞMAN, YAŞLI” DİYEN O BASKIN DİL

Fotoğrafları içerisinde kendi beden parçalarına da yer veren Sorar, toplumun bedene bakış açısını ise şöyle değerlendiriyor: “Kişiye bedeninin, ‘çirkin’, ‘şişman’, ‘yaşlı’ ve birçok noktada ‘iğrenç’ olduğunu söyleyen baskın bir toplumsal dil var. Bu da haliyle bedenlerle barışmamızı olanaksız hale getiriyor”. 

ART | Kategorinin diğer yazıları

yuzulogoweb2.png
bottom of page