top of page

Nisan 2020 | Stil | Türkiye

İstanbullu Tilda Swinton’ın ‘athleisure’ tarzı

Yazı | Sibel İpek

Evet, İstanbullu Tilda Swinton desem asla yanlış bir tasvir olmaz Nazlı Berberoğlu için. Maskülen, abartısız, sade tarzı ve kısa saçlarıyla dolayısıyla… Kendisi, uzun ‘title’ıyla, Coca Cola’nın Türkiye, Orta Asya ve Kafkaslar Medya ve Marka Deneyimi Müdürü. Kısaca, o bir ‘pazarlama profesyoneli’. İşte Nazlı Berberoğlu’nun stil kodlarının deşifresi…

 

Nazlı, tarzının bir adı var mı?

 

Sanırım ‘athleisure’ kavramı tam olarak beni tanımlıyor! Neyin moda olup olmadığıyla ilgilenmiyorum. Önceliğim rahat olmak. Ofis hayatımda da ağırlıklı maskülen bir tarzım var. Genelde çok desenli ve renkli ‘pant suit’leri tercih ediyorum. Bu arada stilimin en baskın öğesi saçlarım aslında! Diğer şeyler saçlarımın uygunluğuna göre şekilleniyor.

STAN SMITH KOLEKSİYONUM VAR 

 

Kurumsal hayatta kariyer yapan biri olarak iki ay öncesine kadar sabahları uyanıp işe giderken şimdi toplantılarına ekran karşısından katılıyorsun. Kıyafet seçimlerin nasıl değişti?

 

Genel olarak evden çalışmayı sevdim. Verimli olduğuna inanıyorum. Toplantı aralarında vaktim olduğunda ya da ekrana bakmam gerekmeyen toplantılar esnasında kendimi bahçeye atıyorum. Görüşmeleri yürüyerek yapıyorum. Ofis ortamıyla karşılaştırıldığında bu harika oldu. Çünkü daha fazla hareket ediyorum ve eskiye oranla daha çok spor yapıyorum... Bununla bağlantılı olarak da her an gym’e gidecekmiş gibi giyiniyorum! Vazgeçemediğim yüksek bel taytlarım hep üstümde. Sanırım evde kalma durumumuz bitince hepsini atacağım:)

Bir de yine favori parçam Stan Smith’lerim evdeyken de ayağımdan çıkmıyor. Ciddi bir Stan Smith koleksiyonum var. Kendimi Yeezy’ye alıştırmak için epeyce uğraştım. Ama olmuyor, yine Stan Smith’e dönüş yapıyorum.

 

Bana kalırsa bir duruş olmadıktan sonra stil sahibi olmak imkansız. Sen bu duruşu neye bağlıyorsun?

 

Ayna karşısında çok fazla zaman geçirmeyişime… Bir de, “Acaba dışarıdan nasıl görünüyorum?” sorusuna yanıt aramayışıma. Bazen eski fotoğraflara bakıp “Off,  n’apmışım o zamanlar!” dediğim de oluyor tabii! 

ABARTILI, BAĞIRAN TASARIMLARI TERCİH ETMEM

 

Bir kıyafeti alırken neye göre seçiyorsun? Önceliğin kumaş mı, renk mi, tasarım mı?

 

Kumaş önemli aslında. Kumaşın bana verdiği hissiyat çok önemli. 

Tenime değmesinden rahatsız olacağım hiçbir şeyi giymeyi tercih etmem. Renk konusunda maalesef cesur davranmıyorum. Genelde kendimi siyah renkleri tercih ederken buluyorum. Abartılı, bağıran tasarımları tercih etmiyorum. Benim için tasarım detayda gizli. 

 

O PARÇALAR DOLAPTA NÖBET TUTUYOR!

 

Asla dediğin parçalar var mı? 

 

Asla çok seksi giyinemiyorum! Bazen deniyorum, hatta kendimi zorlayıp aldığım parçalar var. Ama dolapta nöbet tutmanın ötesine geçemiyorlar:) Gece dışarı çıkarken mesela genelde onlarla bir kombin yaparak başlıyorum ve kapıdan çıkarken hep disco pants ve siyah t-shirt’te karar kılmış oluyorum. Tabii ki ayağımda Stan Smith’lerim:)) Aslında topuklu ayakkabı da ‘asla’ dediklerim arasındaydı, ancak birkaç senedir onu hayatıma az da olsa katmayı başardım.

JACQUEMUS’UN O ÇANTASI TAM ‘SUMMER DREAMING’ 

 

Bu yaz kalbine düşmüş birkaç tasarım parçası söyle desem, neler olurdu?

 

Alexander Wang’in asimetrik elbiselerine bayıldım. Zaten genel olarak da sevdiğim bir tasarımcı. Bir de umarım plaj hayallerimiz suya düşmez. Çünkü Jacquemus’un Le Grand Baci Raffia Bag dedikleri plaj çantası başlı başına ‘summer dreaming’... Bir de ATP Atelier’nin deri terlikleri hep aklımda. Tabii onda da tercihim siyah büyük tokalı olanlar.

 

Çantandaki olmaz olmazların?

 

Çanta kullanmayı çok sevmem. Mümkünse az eşya ve minik çantayla dışarı cıkarım.  Kredi kartı ve eğer unutmamışsam telefonum. Ama ‘lip balm’ım için mutlaka yer bulurum.

 

Sanata olan düşkünlüğün bir dönem Fransız galerisi Carre D’Artistes’in franchise’ını alarak İstanbul’a getirmenle taçlanmıştı. Şu sıra sanatla aran nasıl? 

 

Artsy App vazgeçemediklerimden. Yine de instagram hesabına app’den daha çok bakıyor olabilirim. Oradan fiyat araştırması yapmak, yeni neler geldi diye bakmak çok hoşuma gidiyor... Bir de online müzayedeleri takip etmeyi seviyorum. Sanırım sanatın sadece sanat tarafını değil, business tarafını da sevdiğim için piyasayı takip etmek hobim haline geldi...

BİR ROBERT LONGO ALABİLMEYİ ÇOK İSTERİM 

 

Bir gün eserlerine mutlaka sahip olmak isteyeceğin sanatçılar kimler?

 

80’ler pop-art dönemi koleksiyonerlerinin de koleksiyonlarına ufak ufak alarak başladıklarını okuduktan sonra inanılmaz motiveyim. Şu an ilk hedefim bir Miss Van almak, uzun vadede ise bir Robert Longo (orijinal charcoal) ya da Yoshitomo Nara alabilmeyi çok isterim. Hedefler büyük yani!

 

Şu anda hayatımıza eski normalde devam edebiliyor olsaydık, elinde hangi kokteylle nerede günbatımı seyretmek isterdin?

 

Sanırım en çok Yunanistan’da olmak isterdim. Seyahat yasağı kalkınca ilk iş Mykonos’ta soluğu almak istiyorum. Scorpios’ta Valeron’la günü batırmak veya Alemagou’da olmayı çok isterim... Favori kokteylim margarita ama bar yoğunsa riske atmayıp tercihimi şekersiz bir tonikle cinden yana kullanıyorum. 

Fotoğraflar:

1. Robert Longo

2. Adidas Stan Smith

3. Jacquemus ‘Le Grand Baci Raffia Bag’

4. Alexander Wang ‘Wash+Go Wet Shine Dress’

5. ATP Atelier

6. Miss Van 

STİL | Kategorinin diğer yazıları

yuzulogoweb2.png
bottom of page