
618 results found with an empty search
- TASARIM-1
Eylül 2022 | Tasarım | Amerika Burning Man’e Bjarke Ingels damgası Yazı | Alp Tekin Fotoğraflar | Remy Hii + Jane Hu + Matt Emmi N evada'nın Black Rock Çölü'nde her yıl düzenlenen Burning Man festivali pandemi sonrası bu yıl görkemli bir geri dönüş yaşadı. Bir hafta süren ve 70 binden fazla katılımcıyı bir araya getiren festivalde inşa edilen kurulumların neredeyse hepsi, geri dönüştürülen malzemelerden yapıldı. En gözde tasarım ise ünlü mimar Bjarke Ingels’in Jakob Lange şile beraber yaptığı “The Skum” adlı iş oldu. İşte bu yıl yapılan en gözde tasarımlardan bazıları… for english Burning Man's best design by Bjarke Ingels Words | Alp Tekin Photography | Remy Hii + Jane Hu + Matt Emmi T he annual Burning Man festival in Nevada's Black Rock Desert has made a glorious comeback this year after the pandemic. Almost all of the installations built during the week-long festival, which brought together more than 70.000 participants, were made from recycled materials. The most popular design was the work called “The Skum” by the famous architect Bjarke Ingels together with Jakob Lange. Here are some of the most popular designs made this year… Çapa 1
- TASARIM-1
Ağustos 2022 | Tasarım | Türkiye Erdem Hamza’nın Alaçatı projesi Yazı | Alp Tekin Fotoğraflar | İbrahim Özbunar A laçatı’daki bu taş evin iç mimarisi ve peyzaj tasarımı Erdem Hamza’nın mimarlık ofisine ait. Çok eskiden zeytinyağı ve sakız ağacı reçinesinin çıkarıldığı bir depo olarak kullanılan bu yapı, yeni tasarımıyla geçmişin ruhuna gönderme yapmayı hedefliyor. Projenin merkezinde geniş bir bahçe var. Bu geniş bahçeden mekanın iç kısımlarına, açık ve kapalı alanlar arasından geçiş yapılarak erişim sağlanıyor. Bu noktada doğal, bağımsız ve akıcı bir planla, keşfetmeye olanak sağlayan bir ambiyans oluşturulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Alaçatı Taş Ev’in girişinde üç yatak odası, mutfak ve çalışma odası yer alıyor. Birinci katta ise oturma odası, yemek alanı ve yatak odası bulunuyor. Bahçe içine yerleştirilen ve geniş bir dikey yüzey oluşturan havuz ise yeşilin ve gökyüzünün hareketlerinin bina içine yansıması sayesinde projede hayli aktif bir rol oynuyor. 130 yıllık ham renk tonuna sahip olan cephe ise aynı duygunun iç mekanda da yaşanmasını sağlıyor. Bu arada proje yapılırken aslında eski mekan neredeyse olduğu gibi korunmuş. Atmosferi güçlendirmek ve lokal kalabilmek için ise duvarlarda geçmişin ruhunu yansıtan sakız bitkisinin figürleri vurgulanmış. Tüm mobilyalar ise proje için özel hazırlanmış. Atmosfere katkı sağlayan, basit formlu ve uzun ömürlü yüksek malzemeler seçilerek bir araya getirilmiş. for english Erdem Hamza's Alaçatı project Words | Alp Tekin Photography | İbrahim Özbunar T he interior architecture and landscape design of this stone house in Alaçatı belongs to the architectural office of Erdem Hamza. This building, which was used as a warehouse where olive oil and gum tree resin was extracted, aims to refer to the spirit of the past with its new design. There is a large garden at the center of the project. From this large garden, access is provided to the interior parts of the space by passing between the open and closed areas. At this point, we can easily say that an ambiance that allows exploration has been created with a natural, independent and fluent plan. At the entrance of Alaçatı Stone House, there are three bedrooms, a kitchen and a study. On the first floor, there is the living room, dining area and bedroom. The pool, which is placed in the garden and forms a wide vertical surface, plays a very active role in the project thanks to the reflection of the movements of the green and the sky inside the building. By the way, while the project was being carried out, the old place was preserved almost as it was. In order to strengthen the atmosphere and stay local, the figures of the gum plant reflecting the spirit of the past were emphasized on the walls. All furniture is specially prepared for the project. Simple form and long-lasting high materials that contribute to the atmosphere are selected and brought together. Çapa 1
- TASARIM-1
Ağustos 2022 | Tasarım | Amerika İlham veren tasarımıyla BRIARCLIFF Yazı | Alp Tekin Fotoğraflar | Rafael Gamo 1 825'te kurulan ve Detroit şehir merkezinin kuzeybatısında yer alan Franklin, pitoresk ortamı ve büyük evleriyle tanınan bir bölge. Iannuzzi Studio tarafından yapılan bu bölgede yapılan Briarcliff evinin tasarımı da nesiller boyu inşa edilmiş üçgen çatılı klasik Michigan çiftliklerinden ilham alıyor. Bu tanıdık form elbette modern inşaat teknikleri ve yenilikçi detaylarla güncellenmiş. Evin yer aldığı çevreye özgü koşulları inceleyen ve ona göre tasarımı yapan Iannuzzi Studio, burada da ekolojik prefabrik çatı panelleriyla ek bir yapıya ihtiyaç duymayan çelik dirsekler kullanarak geniş açıklıkların oluşmasını sağlamış. Bu açıklıklar sayesinde güneş ışıklarının içeriye girmesi düşünülmüş. Dört ayrı bölüme ayrılan evdeki en geniş alan, havuza doğru uzanan geniş cam ve mahremiyet yaratan özel yapım duvarın kesintisiz bir hacimle yan yana durduğu yer. Ana giriş ve fuaye ise ön kapı yerine ana pavyonlardan ikisinin birbirinden ayrılmasıyla oluşturulan boşluğa ustaca yerleştirilmiş. BRIARCLIFF with its inspiring design Words | Alp Tekin Photography | Rafael Gamo F ounded in 1825 and located northwest of downtown Detroit, Franklin is an area known for its picturesque setting and large houses. The design of the Briarcliff home in this area by Iannuzzi Studio is also inspired by classic Michigan farms with gable roofs that have been built for generations. This familiar form has of course been updated with modern construction techniques and innovative details. The home’s functions are separated into four distinct pavilions, creating clear separations between private and public zones. The longest pavilion runs side-to-side across the property in an uninterrupted volume that features exposed steel bents, expansive glass towards the pool, and a wall of custom millwork creating privacy from the street. Eco-friendly, prefab roof panels allow large spans between the steel bents without need for additional structure Iannuzzi Studio always looks into site-specific environmental factors (sun, wind, views), and in this case, tried to balance all of these factors while ensuring privacy/openness and access/views as the client desired. It was important for the kitchen to be bathed in morning light.
- TASARIM-1
Haziran 2022 | Tasarım | Vol VII IŞIK VE GÖLGENİN HİSSİYATI: İYİ OLMA DUYGUSU Yazı | Onur Baştürk Y ollardayım diye mesaj attı iç mimar Yeşim Kozanlı. Yaz dolayısıyla dört otel projesini aynı anda bitirmenin telaşı içerisindeydi ve her zaman olduğu gibi koşturuyordu. Bu sayfalarda onun bu yaz kapılarını açacak son projelerinden biri olan Kaş’taki Radisson Blu’yu ve Bodrum’daki Liu Resort’u göreceksiniz. Kozanlı’nın mimarlık anlayışına dair sırlar ise satır aralarında... Mesleğe ilk başladığın günden bugüne mimarlık anlayışın nasıl aşamalardan geçti? Aslında genel olarak yaklaşım ve anlayış biçimim aynı. Ama güncel teknoloji ve trendlerle gelişim gösteriyor. Yapacağımız mekanın fonksiyonuna, bulunduğu coğrafyaya, kullanıcı profiline göre her proje bizim için yeni bir macera ve çözülecek problem. Bu durum mimari olarak projelere yaklaşım şeklimizi sürekli etkiliyor. Tüm ekibimle beraber işvereni bile bambaşka fikirlere sürükleyebiliyor. Bu nedenle her projeye bir keşif ve macera gözüyle bakıyorum. İlk başlarda çok daha minimal bir anlayışla yaklaşırken; az önce bahsettiğim her fonksiyonun bizde yarattığı etki ve getirdiği işlevler, fikir ve deneyim açısından zenginleşmemizi, her işimizin farklı tatlarda ve içeriklerde olmasını sağlıyor. Yıllar içinde kendi stilimizi modern ama iyi detaylarla bezenmiş, en önemlisi de hikâyesi olan tasarımlarla desteklemiş olduk. Tamamı için... Print VOL - VII SUMMER 2022 Out of Stock View Details Dijital / Pdf YUZU MAGAZINE - VII 60,00₺ Price View Details
- TASARIM-1
Haziran 2022 | Tasarım | İtalya Salone del Mobile 60 Yaşında 6 haziranda kapılarını açan dünyanın en büyük tasarım fuarı Salone del Mobile bu yıl 60’ıncı yaşını kutluyor. Bu yılki fuarda mimar Mario Cucinelli tarafından tasarlanan bir enstalasyon merkez unsur olarak yer alıyor ve fuarın bundan sonra gideceği noktayı da işaret ediyor: “Design with Nature / Doğayla Tasarlamak”. Cucinelli bu yerleştirmede üç ana unsura dikkati çekmek istemiş: Ekolojik Geçişin Aciliyeti, Kentsel Unsurun İlk Yapıtaşı: Ev, Bir Maden Olarak Şehir. Ünlü mimar, bundan sonra tasarımcıların yaptıkları işler bu üç unsura odaklanmak zorunda diye düşünüyor ve 1400 metrekarelik yerleştirmesinde geleceğin ideal yaşamını temsil edeceğini belirtiyor. MARIA PORRO’NUN ATAĞI Milano Tasarım Haftası pandemiyle birlikte uzun yıllardır değiştirmediği başkanını değiştirmişti. Yeni başkan Maria Porro küratör olarak da hızlı bir başlangıç yaptı. Özellikle genç tasarımcılarla firmaların arasındaki bağlantıyı kuvvetlendirmek istiyor Porro ve bu yıl 600’den fazla genç tasarımcıyla bir sergiye imza atıyor. “Designing for our future selves / Gelecekteki benliğimiz için tasarlamak” başlıklı sergi 23’üncüsü yapılacak SaloneSatellite bünyesinde yer alıyor. Bu yıl etkinlik, “herkes için özerkliği, konforu, hareketi, kullanılabilirliği, etkileşimi ve güvenliği teşvik eden tasarım üzerine düşüncelere” davet edecek. EUROCUCINA’YA DİKKAT Chiara Alessi, Maria Cristina Didero ve Beatrice Leanza'nın küratörlüğünde, çağdaş tasarım sahnesindeki en heyecan verici seslerin yaptığı konuşmalar ve tartışmalarla etkinliği zenginleştiren bir Talks takvimi de fuara eşlik ediyor. Tüm bunlardan ayrı olarak fuarın yan etkinliklerinde 23’üncü kez düzenlenen bienal EuroCucina da var. 16 bin metrekarelik bir alana yayılan geniş ürün yelpazesiyle 82 katılımcıyı bir araya getiren firmaların mutfak önerilerinin bulunduğu standlar şüphesiz ilgi çekecek. EuroCucina'nın doğal bir tamamlayıcısı olarak FTK Technology for the Kitchen (Mutfak için Teknoloji), daha sürdürülebilir bir gelecek için sorumlu, kapsayıcı ve bağlantılı teknolojiyi sergileyecek. Etkinlik, koruma ve pişirme sanatının ne olacağına dair yenilikçi ürünler, prototipler ve konseptler sunarak yerli teknolojiye ayrıcalıklı bir yansıma olmayı hedefliyor. ŞOV YAPACAK Ayrıca bir de Salone Internazionale del Bagno (Uluslararası Banyo Fuarı), tüm ilgili profesyonelleri ve aynı zamanda modern tüketiciyi çekme yeteneği sayesinde kendisini önemli bir uluslararası erişime sahip dinamik bir ticaret fuarı olarak kanıtlamış olmanın güveniyle geliyor. Etkinlik, 17 bin metrekareden fazla alana yayılmış, mobilya ve aksesuarlardan duş kabinlerine, sıhhi tesisattan radyatörlere, musluk ve armatürlerden küvetlere kadar uluslararası üretim sahnesinin en iyilerini sergileyen 172 katılımcıyla bir şov yapacak.
- TASARIM-1
Mayıs 2022 | Tasarım | Vol VII CASA UN PATIO Şeffaf, basit ve gizli saklı Yazı | Onur Baştürk Fotoğraflar | Marcos Zegers Ş ili’deki Villarrica yanardağının kuzey yamacı etekleri. Her yer alabildiğine orman. İşte bu ormanın içinde kaybolmuş rüya gibi bir ev var: Casa un Patio. Şilili mimar Lucas Maino Fernandez’in mimari ve tasarım sitelerinde övgülere boğulmuş bu son projesinin elbette en göz alıcı yanı, evin ortasından ağaçların geçiyor oluşu! Casa un Patio’yla ilgili en önemli zorluk arazi koşulları olmuş. Şöyle anlatıyor Lucas: “Arazi koşulları göz önüne alındığında, projenin ana zorluklarından biri yerleşimiydi. Ormanın karakteristik yoğunluğu, yerleşimdeki bitki türlerinin korunması, gün ışığı ve erişilebilirlik konularına ilişkin bir dizi karmaşık sorunumuz vardı. Bu nedenle tüm detayları basit ve net kararlarla çözdük. O çözümlerden biri de, mevcut bitki örtüsünü eve entegre etmek için bir avlu yaratmaktı. Böylece evin ortak alanları (oturma odası, yemek odası ve mutfak) iç ve dış orman arasında yer aldı. Bu alanların şeffaf oluşu dışardaki ormanla sürekliliği sağladı. İç avlunun çözdüğü bir diğer husus ise projeye ışık ve ısı sağlaması oldu. Orta avlunun eve sağladığı güneş ışığı, projenin iç sirkülasyonuna ve ortak kullanım alanlarına eşlik etti”. Tamamı için... Print VOL - VII SUMMER 2022 Out of Stock View Details Dijital / Pdf YUZU MAGAZINE - VII 60,00₺ Price View Details
- TASARIM-1
Mayıs 2022 | Tasarım | Vol VII 'ROCKET MAN’DEN İKONİK ELTON’A Yazı | Alp Tekin A vrupa’nın birçok ülkesinde mağazası bulunan Danimarka çıkışlı mobilya markası Bolia, ilkbahar-yaz koleksiyonunda İskandinav doğasına referanslar içeren hafif bir tasarım evreni sunuyor. Farklı ülkelerin tasarımcıları tarafından yaratılan yeni koleksiyondaki her ürün yine nesiller boyu kullanılacak şekilde yapılmış. Özellikle iç mekan koleksiyonu Bowie, The Visti ve Elton adlı üç yeni koltukla beraber genişletilmiş. Elton, Tonny Glisman ve Karl Rüdiger ikilisinin tasarımı. Şehirli insanların modern ihtiyaçlarını anlamaya çalışan ikili, mobilya tasarımına gerçekçi bir bakış açısı getirmeyi istiyor. Zamansız bir kanepe olarak nitelenen Elton ise el yapımı hafif masif ahşap iskeleti ve iyi düşünülmüş konstrüksiyonu ile zarif bir İskandinav tasarımı. Elton'ın iç kısmı optimum konfor sağlayan özel bir metal çerçeve ve fiberglas takviyeli naylon çıtalarla inşa edilmiş. Yuzu’nun hem Elton hem de tasarıma dair merak ettiği her şeyi Glismand & Rüdiger adına Karl Rüdiger yanıtlıyor. Tamamı için... Print VOL - VII SUMMER 2022 Out of Stock View Details Dijital / Pdf YUZU MAGAZINE - VII 60,00₺ Price View Details
- TASARIM-1
Mart 2022 | Tasarım | Türkiye Konsept mağazanın tuğlalı stili Yazı | Alp Tekin Fotoğraflar | Furkan Uyan G alata’daki Serdar-ı Ekrem Caddesi’nde konumlanan konsept mağaza Designers Vault’un ana konsepti, bulunduğu tarihi dokuya atıfta bulunan zeki bir tasarım çözümü içeriyor. Tuğlanın ham dokusunun modern bir bakış açısıyla yorumlandığı konsept mağazanın tasarımı Renda Helin Design & Interiors’a ait. Gelelim detaylara… Mekanda kullanılan pres tuğlanın delikli olması özellikle tercih edilmiş. Havalandırma, ışık geçirgenliği ve görselliği mümkün olduğunca kesmemek için… Mekana üç ton hakim. Siyah, beyaz ve tuğla rengi olan terracota. Bu arada Işıklar Tuğla’nın pres tuğlası toz haline getirilip Jotun tarafından özel bir renk formülü hazırlanarak uygulanmış. Girişteki ilk bölümde binaya ait ham tuğla ve beton perdeler beyazla boyanarak bodrum katındaki mekan büyütülmüş. Toplantı bölümü ve sonrasında ise düz perde betonlar kullanılmış. Projenin Işıklar Tuğla Ödülleri 2021 kapsamında eşdeğer ödüle layık görüldüğünü de anımsatalım.
- TASARIM-1
Mart 2022 | Tasarım | Türkiye for english click here Eski taş ocağı artık sürdürülebilir yeni bir mahalle Yazı | Oktay Tutuş Y eni ve etkileyici mimari projelerin dikkat çekmesi, tasarımlarıyla neleri pratik bir şekilde çözdükleriyle doğru orantılı. Amaç her zaman ulvi olmak zorunda değil, ancak projelerin kesinlikle sürdürülebilir ve kaynak kullanımı konusunda cimri olması çok önemli. Çağımızın gidişatı o yönde ve biz de ister istemez bu modeldeki projeleri sunmayı tercih ediyoruz. Göteborg’un biraz dışında kalan eski bir taş ocağı madeni işletmesinin de kaderi, bahsettiğime benzer şekilde değişmek üzere. Oyulmuş, kullanılmış ve delik deşik edilmiş bir topoğrafyadan, sürdürülebilir bir mahalle olan Wendelstrand’a doğru evriliyor. Next Step Group tarafından geliştirilen, Snøhetta ile White Arkitekter tarafından Tham & Videgård, Andreas Martin-Löf Architects ve Liljewall ile birlikte tasarlanan bu konut projesinde çeşitli tipolojilerde 1000 ev ve çeşitli ortak alanlar planlanmış. Projenin ilk aşaması, Snøhetta tarafından tasarlanmış, manzarayla bütünleşen ortak bir bina olan Göl Evi ile başlıyor. Snøhetta tarafından tasarlanan bu Göl Evi’ne restoran, kafe, mağazalar, etkinlik alanları, ofisler ve spor salonu da içeren ve yeni mahallenin ortak yaşamının zeminini oluşturacak ortak alanlar eşlik edecek. Etkileyici olduğu kadar da mütevazı tasarımı tam olarak sitenin topoğrafyasını takip ediyor. Kuzeyden güneye doğru yükselerek yeşil alanı ve parkı çatı peyzajı boyunca devam ettiriyor. Projede tahmin edebileceğiniz üzere mümkün olduğunca az çevresel etki amaçlandığı için düşük karbon emisyonlu yerel malzemelere öncelik verilmiş. Bu nedenle ahşap ve taş, projenin baskın materyalleri. NEYSE Kİ… Bu tip yükselerek devam eden çatı tasarımları hem binanın etkileşimini hem de kullanım alanlarını genişletiyor. Bjarke Ingels’in BIG Architecture çatısı altında daha önce bu tip çatı tasarımlarının bambaşka kullanım amaçlarını ve çok çeşitli tezahürlerini görmüştük. Kuzeyliler başlarının üzerinde klasik bir çatı yerine, yaşayan bir alan olmasını tercih ediyor diye genelleyebilir miyiz? Projenin tamamlanması ve eski taş ocağının rehabilite edilerek bir mahalleye dönüşmesi 2024’e dek devam edecek diye öngörülüyor. Neyse ki dünyada başka örneklerle taş ocağı rehabilitasyonu yapılıyor da, sadece bizim İstanbul’a yakın taş ocaklarını havalimanı yapmamız konuşulmuyor artık! The old quarry is now a sustainable new neighborhood Words | Oktay Tutuş T he fate of an old quarry mining operation just outside of Gothenburg is about to change. It evolves from a carved, used and riddled topography to the sustainable neighborhood of Wendelstrand. Developed by Next Step Group and designed by Snøhetta and White Arkitekter in collaboration with Tham & Videgård, Andreas Martin-Löf Architects and Liljewall, 1000 houses of various typologies and various common areas are planned in this residential project. The first phase of the project begins with the Lake House, a collaborative building designed by Snøhetta that integrates with the landscape. This Lake House, designed by Snøhetta, will be accompanied by common areas, including a restaurant, cafe, shops, event spaces, offices and gym, which will form the basis of the communal life of the new neighborhood. Its impressive yet modest design follows the topography of the site exactly. It rises from north to south, continuing the green space and park along the roof landscape. As you can imagine, local materials with low carbon emissions were given priority, as the project aimed to have as little environmental impact as possible. Therefore, wood and stone are the dominant materials of the project. This type of ascending roof designs expands both the interaction of the building and its usage areas. In some of Bjarke Ingels’s projects, we have seen different uses of this type of roof design before. Can we generalize that northerners prefer a living space over their heads rather than a traditional roof? Çapa 4
- TASARIM-1
Mart 2022 | Tasarım | Danimarka Yüzen ahşap adayla açılmanın dayanılmaz hafifliği Yazı | Onur Baştürk İ ki mimar arkadaş, Avustralyalı Marshall Blecher ile Danimarkalı Magnus Maarbjerg, Kopenhag’ta mimarlık okurken tanışmış. Her ikisi de denize tutkun ama Magnus’un deniz ve limanlarla olan ilişkisi bambaşka bir boyutta. Çünkü ahşap bir gemide büyümüş. Hayatının ilk gençlik yıllarını ise yelken yaparak, Avrupa ve Amerika limanlarını keşfederek geçirmiş. Şu sıralar bu iki mimar tasarladıkları son projeyle konuşuluyor: Kopenhag Adaları. Daha görseline bakar bakmaz insanı büyüleyen bu projeye dair merak ettiğim detayları ikili adına Marshall yanıtladı. Marshall, “Kopenhag Adaları” fikri nasıl ortaya çıktı? Proje, Kopenhag Limanı’nın ‘gentrifikasyon’ (mutenalaştırma, seçkinleştirme) sürecine bir tepki olarak başladı. Amacımız doğal hayatı şehrin merkezine yeniden geri getirmekti. Magnus’la limanda yaşıyoruz, dolayısıyla limanın asıl amacından tamamen uzaklaştığına bir süredir tanığız. Liman kenarındaki tekne yapım yerleri imar kapsamında yüksek konutlara dönüşmeye başlayınca, “Bu muhteşem kamusal kaynağı nasıl yeniden kullanıma sokabiliriz” sorusuna yanıt aramaya başladık. Kayıkla gezmeyi ve limanda yüzmeyi teşvik eden bir yol aramaya başladık. Ada fikri bu şekilde ortaya çıktı. Konseptimizi kanıtlamak ve belediyeyle diğer yetkilileri bunun iyi bir fikir olduğuna ikna etmeye yardımcı olmak için prototip ada Ø1’in inşasına başladık. Daha sonra proje büyüdü. Yakında limanda dokuz yüzen adadan oluşacak bir takımada olacak. Üçü hazır. Diğerlerinin inşasına 2021 içinde başlıyoruz. Bu “yüzen adalar” insanlara başka ne vaat ediyor? Kopenhag Adaları, şehirlerin limanına yeni bir model öneriyor aslında: Kayıkçıların, balıkçıların, kanocuların, yıldız gözlemcilerin ve yüzücülerin sayısının arttığı şehirler tarafından kullanılmak üzere açık ve ücretsiz yüzen adalar topluluğu… Adına kısaca “parkipelago” diyoruz. Bu adalar aynı zamanda hızla endüstrileştirilen kıyılara vahşi doğayı yeniden getirme arzusunda: Endemik bitki ve ağaçlar, yukarıdaki kuşlar için yaşam alanı, deniz yosunları ve yumuşakçalar için demirleme noktası sağlayarak. Kısacası proje, yeni bir iklime karşı dirençli şehircilik türüne işaret ediyor. Adaların tasarımı da dikkat çekti. Ahşap ve sadece tek, büyük bir ağaç. Sanki bireyselliğe, yalnızlığa bir övgü var gibi. Yanılıyor muyum? Evet, aslında öyle. Sonuçta güçlü, basit bir fikri yakalayan, küçük bir şey yapmak istedik. Ayrıca başlangıç için küçük bir bütçeyle de yola çıkmamız gerekiyordu. Bir de herkes tek bir palmiye ağacının olduğu, izole edilmiş ada görseline aşinadır. Ada nasıl hareket ediyor? En çok bunu merak ediyorum. Basit: Küçük bir teknenin arkasında çekerek hareket ettirebiliyorsunuz! Peki Kopenhag’a geldiğimde bu adalardan nasıl yararlanacağım? Herkese açık olacak mı? Evet, adalar diğer kamusal alanlar gibi herkese açık olacak. Eğer talep gelirse, başka şehirler için de bu projeyi yapmayı düşünür müsünüz? Evet, hatta dünyanın dört bir yanındaki birçok şehirden bize ulaşanlar oldu bile. Adaların altında ve üstünde yaban hayatı için yeni bir yaşam alanı oluşacak. Bunu nasıl planladınız? İşlenmemiş kereste ve doğal malzeme kullandığımız için deniz yosunu ve yumuşakçalar adaların alt kısmında yaşamaya başladı bile. Bu kadar hızlı bir ekosisteme dönüşmesi de şaşırtıcı. Tamamı için... Print YUZU MAGAZINE - II Out of Stock View Details Dijital / Pdf YUZU MAGAZINE - II 60,00₺ Price View Details
- TASARIM-1
Mart 2022 | Tasarım | Türkiye for english click here 350 kuş yuvasıyla çevrili otel odası Yazı | Alp Tekin İ sveç’teki Treehotel’in ağaçlar üzerine konumlanmış meşhur kabin odalarını bilirsiniz. Hepsi farklı tasarımlara sahip bu kabin odaların en popüler olanlardan biri, aynı zamanda bir “instagram güzeli” olan dışı aynayla kaplı, küp şeklindeki kabindir. Treehotel’in bu yedi tasarım kabin odasına şimdi bir tane daha ekleniyor. Danimarkalı mimarlık stüdyosu BIG’nin tasarladığı, “Biosphere” adı verilen yeni kabin oda 350 adet kuş yuvasıyla çevrili. BİR NEDENİ VAR Elbette bu kuş yuvaları sadece tasarım amaçlı konulmuş değil. Bir nedeni var. Hem bölgedeki farklı kuş popülasyonunun hem de ormancılık nedeniyle kuşların yuvalandığı ağaçlardaki doğal deliklerin sayısının azalması en büyük neden. Ayrıca iklim değişikliği dolayısıyla böcek patlaması artık yılın başlarında gerçekleşiyor. Kuşlar yumurtalarından çıkana kadar böcekler çoktan bitmiş oluyor. Yemleme, Kuzey İsveç'te kalan ve bu süre boyunca yiyeceğe ihtiyaç duyan kuşlar için önemli bir destek mekanizması. Bu nedenle kuş yuvaları alınması gereken ilk önlemlerden biri. BULUT FORMUNDA Yerden yüksekte asılı kalacak odaya orman zeminini ağaç tepesi girişine bağlayan bir köprü ile erişiliyor. Farklı boyutlardaki 350 kuş evi ise kübik yapının etrafında küresel bir bulut formu oluşturuyor. Hotel room surrounded by 350 bird's nests Words | Alp Tekin Y ou know the famous cabin rooms of the Treehotel in Sweden, located on the trees. One of the most popular of these cabin rooms, all with different designs, is the cube-shaped cabin with a mirrored exterior, which is also an “instagram beauty”. One more is now being added to these seven designer cabin rooms from Treehotel. The new cabin room, called "Biosphere", designed by Danish architecture studio BIG, is surrounded by 350 bird nests. Of course, these bird nests are not just for design purposes. There is a reason. The biggest reason is both the different bird population in the region and the decrease in the number of natural holes in the trees where birds nest due to forestry. Also, due to climate change, the insect boom is now happening earlier in the year. By the time the birds hatch from their eggs, the insects are already gone. Feeding is an important support mechanism for birds that remain in northern Sweden and need food during this time. For this reason, bird nests are one of the first measures to be taken. Çapa 4
- TASARIM
Mart 2022 | Tasarım | Türkiye for english click here Muutto'nun yeni vizyonuna yeni tasarım Yazı | Alp Tekin Şef Umut Karakuş ilk şubesini Moda'da açtığı Muutto'yu yeni yerinde, Galataport'ta açıyor. Yeni Muutto'yu "anatolian tapas bar" olarak konumlandıran Karakuş, lokantanın tasarımını deneyimli bir iç mimar olan Erhan Sağır'a teslim etmiş. Genelde mekan sahipleri tasarımı da üstlenir ve ortaya kimliksiz, üzerinde çok uğraşılmamış restoranlar çıkar. Bu açıdan Karakuş'un tercihi tam isabet olmuş. Mekan tasarımı konusunda deneyimli olan Erhan Sağır ve ekibi, "anatolian tapas bar"ı mekanın ana unsuru olarak konumlamış. Doğal ahşaplar, deriler, Güney Fransa stili etkileri taşıyan sandalyeler ile mekanda hem hafif hem sade hem de son dönemde görmeye mutlu olduğumuz Japon-İskandinav karışımı bir hava yaratılmış. New design to Muutto's new vision Words | Alp Tekin Chef Umut Karakuş opens Muutto, which he opened in Moda, in his new location, Galataport. Positioning the new Muutto as an "anatolian tapas bar", Karakuş handed over the design of the restaurant to Erhan Sağır, an experienced interior designer. In general, the owners of the venue also undertake the design, and restaurants with no identity and not much effort emerge. In this respect, Karakuş's choice was the right one. Experienced in venue design, Erhan Sağır and his team positioned the "anatolian tapas bar" as the main element of the venue. With natural woods, leathers, and chairs with Southern French style influences, a light and simple atmosphere is created in the space, as well as a Japanese-Scandinavian mix that we are happy to see lately. Çapa 4
- TASARIM-1
Mart 2022 | Tasarım | Türkiye for english click here Arketipo’dan Bodrum Rixos’a ‘doğal’ güncelleme Yazı | Onur Baştürk A rketipo Design 2004 yılında tasarımını gerçekleştirdiği Bodrum Rixos’u yeni bir bakış açısıyla gözden geçirip güncelledi. Şimdi söz firmanın kurucu ortaklarından iç mimar Esin Sözer Kalender’de… Renovasyonda hedef neydi? Nasıl bir yenilik isteniyordu? Rixos Premium Bodrum, 1000’e yakın zeytin ağacının bulunduğu 187 dönümlük bir arazi içerisinde. Bu ağaçların tamamı koruma altında ve hatta 12 tanesi anıtsal ağaç statüsünde. Otelde her yıl 22 Eylül’de konuklarla birlikte zeytin hasadı yapılmaya başlanmış. Elde edilen mahsül, zeytinyağı ve salamura olarak sene boyunca misafirlere ikram ediliyor. Bu bilgiler ışığında, daha güncel bir yaklaşımla, otelin bulunduğu doğayla uyum içinde oluşunu vurgulayan bir tasarım geliştirmeyi hedefledik. Ancak geçmiş tasarımımız ve geçirdiği değişiklikler sonrasında iç mekanda gelinen noktada, klasik detaylarla birlikte biraz karmaşa hakimdi. Tasarım her anlamda kullanıcı davranışıyla dönüşen bir olgu. Burada da zamanla hem nihai kullanıcı hem de işletme ihtiyaçlarına yönelik yeni istekler oluşmuştu. Bu nedenle iç mekan tasarımını geliştirirken tüm fonksiyonları yeniden ele aldık ve yapısal kurguyu zeytin ağacının formu, rengi ve dokusu üzerinden geliştirdiğimiz stilize çalışmalarla destekledik. NASIL UYGULANDI Sanırım otel biraz daha hafiflemiş ve güncellenmiş oldu. Uygulama nasıl oldu? Proje ve uygulama için kısıtlı bir süremiz vardı. Yapımı uzun sürecek tüm imalatlardan kaçındık. Aynı zamanda etkileyici bir tasarım olması da gerekiyordu. Çok geniş açıklıkların olduğu alanlarda zeminde terrazzo malzemeyle ilüstratif cnc çalışmalar gerçekleştirdik. Bu desenlerin tamamı otele özel tasarlandı. Odalardan genel mekana uzanan bir kurgu ile geliştirildi. Mobilyaların üretiminde doğal ahşap malzeme kullanıldı. Ege ve Karadeniz’deki eski köylerin ahırlarından çıkan, kullanılmayan, 150-200 yıllık meşe ve kestane ağacı ahşapları kullanılarak imal edildi. Ayrıca lokal sanatçıları özel sanat eserleri tasarladı. Jülide Günce ile paper-mache tekniği ile bir duvar enstelasyonu çalıştık. Sosyal sorumluluk projesi kapsamında kadın zanaatkârlarla birlikte makrome bir sarkıt aydınlatma tasarımı geliştirdik. Odalarda yastıklar için yerel tezgahlarda kumaşlar dokundu, tasarlandı. Halıları yine Bodrumlu kadınlarla birlikte ürettik. Tasarladığımız ürünlerin özellikle kadın girişimcilerle, kolektif bir şekilde hayata geçtiğini görmek gerçekten müthiş. İlk tasarımdan yıllar sonra bu renovasyonu yaparken neler hissettiniz? Aslında bu otelin geçirdiği ikinci renovasyon. Biz 2004’de ilk tasarımı gerçekleştirdikten sonra 2012 yılında başka bir grup tarafından farklı bir çalışma yapılmıştı. 2020 yılında yapıyla tekrar buluştuğumuzda eski bir dostla yeniden karşılaşmış gibi olduk. Yıllar içerisinde edindiğimiz tecrübeyle eski bir tasarımımızı yeniden ele almak heyecan verici bir deneyimdi. 'Natural' update from Arketipo to Bodrum Rixos Words | Onur Baştürk A rketipo Design revised and updated Bodrum Rixos, which it designed in 2004, with a new perspective. Now the word is in Esin Sözer Kalender, one of the founding partners of the company, interior architect… What was the goal of the renovation? What kind of innovation was desired? Rixos Premium Bodrum is located on a land of 187 acres with nearly 1000 olive trees. All of these trees are under protection and 12 of them are in the status of monumental trees. The olive harvest started at the hotel on September 22 every year, together with the guests. The resulting product is served to guests throughout the year as olive oil and brine. In the light of this information, we aimed to develop a design that emphasizes the fact that the hotel is in harmony with the nature, with a more up-to-date approach. I think the hotel has become a little lighter and updated. How was the application? We had a limited time for the project and implementation. We avoided all productions that would take a long time to build. It also had to be an impressive design. In areas with very wide openings, we carried out illustrative cnc works with terrazzo material on the floor. All of these patterns were designed specifically for the hotel. Natural wood material was used in the production of furniture. It was manufactured using unused, 150-200 years old oak and chestnut woods from the barns of old villages in the Aegean and Black Sea Regions. In addition, local artists designed special works of art. We worked with Jülide Günce on a wall installation using the paper-mache technique. As part of the social responsibility project, we developed a macrame pendant lighting design together with female artisans. Çapa 4
- TASARIM-1
Mart 2022 | Tasarım | Türkiye for english click here Doğal, sakin ve yenilikçi KÜTÜK EV PROJESİ Yazı | Onur Baştürk B azı ev projeleri anında insana ilham verir ya, Kemer Country’deki bu kütük ev projesinin render’larını görür görmez şu an ve gelecekteki evime dair fikirler, çözümler kafamda uçuştu. Çünkü evle uğraşmayı sevenler bilir, “Acaba şurayı değiştirsem mi?” sorusu asla bitmez! Kütük ev projesi, Erdem İşler ve Emre Özücoşkun’un sahibi olduğu mimarlık ofisi cisimdesign tasarımı. Üstelik sadece evin tasarımı değil, render’larda gördüğünüz mobilyaların yüzde sekseni de onlara ait. Bir tek sandalye ve aydınlatmalar Diseno’dan alınma. DOĞAL MALZEMELERİN TEKRARI Tavandaki ahşap kütüklerin özellikle ham haliyle bırakıldığı projenin genelinde doğal malzemeler kullanılmış. Mesela yan yana, kereste mantığındaki dizilmiş lake yüzeyler, sanki tek başına evde yapılıp yerleştirilmiş duygusunu vermek için. Merdivenlerin korkuluklarında ve bazı kapılarda kullanılan ham demirler ise yine doğal malzemeye bir övgü niteliğinde. Bakır detaylar da var. Mesela mutfaktaki bakır davlumbaz, eski ocaklarda çekiçle işlenmiş bir havada. Keza tuvalette eski tip klozet ve mermer yüzeylerin kullanılması da dağ evi duygusunu daha çok yansıtmak için… “Mekan içinde doğal malzemeleri tekrar etmeye çalıştık” diyor Erdem ve Emre, “Ayrıca olabildiğince doğadaki renkleri kullanmak istedik.” AH O TAVAN PENCERESİ! Evin en seksi ayrıntısı yatak odasındaki tavan penceresi. Elbette bu pencere Cisim Design’cıların fikriymiş. Normalde evde öyle bir pencere yokmuş. Tatlı bir ayrıntı daha: Evdeki tüm anahtar prizler Berker’in 1930 serisinden alınmış. Natural, calm and innovative LOG HOUSE PROJECT Words | Onur Baştürk S ome house projects are instantly inspiring, but as soon as I saw the renders of this log house project in Kemer Country, ideas and solutions about my current and future house flew in my mind. Because those who like to deal with the house know, "I wonder if I change that place?”. The question never ends! The log house project is the architectural office of cisimdesign, owned by Erdem İşler and Emre Özücoşkun. Moreover, not only the design of the house, but also eighty percent of the furniture you see in the renders belong to them. Only the chair and the lights are from Diseno. Natural materials were used throughout the project, where the wooden logs on the ceiling were left in their raw form. The raw iron used on the railings of the stairs and some doors is again a tribute to the natural material. “We tried to repeat the natural materials in the space,” says Erdem and Emre. “We also wanted to use natural colors as much as possible.” Çapa 4
- TASARIM-1
Mart 2022 | Tasarım | Türkiye for english click here Vintage Dokunuşlu Sinematik Banyo Nasıl Tasarlanır Derleyen | Oktay Tutuş Fotoğraflar | Maxime De Campenaere Ü nlü iç mimar Maxime De Campenaere , seramik karoların özgünlüğünü ve onları kullanarak bizi geçmişe götürmeyi seviyor. İlk defa tasarladığı mobilya serisinde de olduğu gibi bu malzemeyi alışılmadık şekillerde kullanmayı seviyor. Onun için önemli olan filmler ve onların üzerinde bıraktığı etki. Son projelerinden olan Apartment Roseaux için yaptığı iki farklı banyoda bu etkiyi görmek mümkün. Sözü fazla uzatmadan sinematik ve vintage esintiler taşıyan bu banyoların hikâyesini ondan dinliyoruz. Neden iç mimar oldunuz? Çocukken çok meraklıydım. Mahalledeki evlere baktım ve inşaatın ilerleyişini not ettim. Yaklaşık altı yaşındayken ilk planlarımı zaten çiziyordum. Aynı zamanda mutfakta ve bahçede aileme yardım ettim. Özellikle de misafir geldiğinde... 12 yaşındayken hangi mesleği yapacağımı düşündüm. Seçenekler aşçı, bahçıvan ve çiçekçiydi. Ama aradan zaman geçtikçe durum daha da netleşti. İç mimar olmak istiyordum. Bu meslekte tüm ilgi alanlarımı birleştirebilirim diye düşündüm. Size ilham veren filmler hangileri? Setin önemli bir rol oynadığı filmlerden etkileniyorum. Stanley Kubrick'in Otomatik Portakal veya Shining'i, Lucas Guadagnino'nun Io sono l'Amore'u veya Jacques Tatie'nin Playtime'ı gibi. Başka nelerin katkısı var? Aynı zamanda kapsamlı bir malzeme örnekleri koleksiyoncusuyum. Stüdyoda malzeme örnekleri arasında adeta boğuluyoruz, ama onlar benim için vazgeçilmez bir ilham kaynağı. Çalışmalarınızı farklı kılan nedir? Yetkinlik, her projeye büyük özveri ve biraz da mizah dokunuşu. Çok çeşitli bütçeler, programlar ve ayrıca teknik çerçevelerle birçok farklı alanda çalışıyoruz. İşte tam da bu çalışmalarımızı olumlu yönde etkiliyor. Kendimi belirli bir uzmanlık alanına adamak istemiyorum. Bu benim için çok sıkıcı bir şey ve sıkıldığım zaman yaptığım tasarım da haliyle sıkıcı sonuçlar doğurabilir. Konaklama, yaşam ve çalışma alanlarında mekanlar tasarlıyorsunuz. Şu anda bu alandaki gereksinimler değişiyor mu sizce? Üç alan, teknik düzenlemeler ve özellikler açısından kesinlikle her zaman farklılık gösterecektir. Ancak son zamanlarda sınırlar bulanıklaştı. Mesela artık eskisi kadar katı ve sınırlı ofisler tasarlamıyoruz. Evin içindeyken iyi hissetme faktörü artık ofislere de taşınıyor. Son ofis projemiz aslında iş yaşamındaki ofis yapılarının nasıl parçalandığının en iyi kanıtı. Bahsettiğim tasarımda alanın yüzde 50'den fazlası yalnızca personel iletişimi için ayrılmıştı. Fikirler bir kanepede veya bir mutfak adasında gelişigüzel bir şekilde değiş tokuş edilebilsin diye. Şimdiye kadar sizi en çok zorlayan projeniz neydi? Her proje kendi içinde bir zorluktur ancak bütçe ve zamanlama açısından BeCentral kesinlikle zorluydu. Şu anda Avrupa'nın en büyük dijital kampüsü, Brüksel Merkez İstasyonu'nda bulunuyor. Başlangıçta 60 metrekarelik bir alanı tasarlamak için görevlendirilmiştik. Daha sonra 6500 metrekarelik, dokuz tasarım konsepti haline geldi. Yapmak için sadece iki yılımız vardı ve mobilya dahil tüm işler için metrekare başına 400 euro’dan az bütçeyle bitirdik. Malzemelerden bahsetmişken, seramik karolarla ilgili neyi beğeniyorsunuz da sürekli kullanıyorsunuz? Seramik karolar çok yönlü ve birçok farklı tasarımda da artık mevcut. Onlarla farklı estetik çözümler üretebilir ve aynı zamanda işlevselliğin tüm taleplerini karşılayabilirim diye düşünüyorum. Bir yandan özgünlüğü temsil ediyor, diğer yandan tasarımlarıma dinamizm getiriyorlar diye düşünüyorum. Mesela yakın zamanda bu özel konut projesinde olduğu gibi vintage etkili bir dokunuş ya da kasıtlı olarak kontrastlar oluşturuyorum. Bu sinematik efektli banyolardan biraz bahseder misiniz? İki banyo tasarlama görevimiz vardı ve ebeveynler için sıcak ve rahat bir atmosfer ile çocuklar için yeni ve teşvik edici bir ruh hali yaratmak istedik. Aynı zamanda tasarım açısından iki odayı birbirine bağlamak için de bir brakete ihtiyacımız vardı. Zanaat işleri bu proje için mükemmel bir çözümdü. Karoları ebeveyn banyosunda altın sarısı alevli renkte, siyah armatür, aksesuar ve siyah beyaz zemin kaplaması ile birlikte kullandık. Bu şekilde çağdaş tasarım ve vintage hissi arasında mükemmel bir denge sağlandı. Çocuk banyosu için de yeni ve canlı izlenimi sebebiyle mavi-yeşil alevli renklerden karolar seçtik. Duş bölmesinin çerçevesini kırmızıya boyadık ve kasıtlı olarak bir kontrast yarattık. Özel yapım göz şeklindeki ayna da göz kırparak tasarıma eğlenceli bir hava kattı. How to Design a Cinematic Bathroom with a Vintage Touch Editor | Oktay Tutuş Photography | Maxime De Campenaere F amous interior designer Maxime De Campenaere loves the authenticity of ceramic tiles and using them to take us back to the past. He likes to use this material in unusual ways, as in the furniture series he designed for the first time. What matters to him is the movies and the impact they have had on them. It is possible to see this effect in two different bathrooms he made for Apartment Roseaux, one of his latest projects. Without further ado, we hear the story of these bathrooms with cinematic and vintage inspirations from him. What movies inspire you? I am fascinated by films in which the set plays an important role. Like Stanley Kubrick's A Clockwork Orange or The Shining, Lucas Guadagnino's Io sono l'Amore, or Jacques Tatie's Playtime. What has been your most challenging project so far? Each project is a challenge in itself, but in terms of budget and timing, BeCentral was definitely a challenge. Currently Europe's largest digital campus is located at Brussels Central Station. In fact, we were originally commissioned to design a 60 square meter area. It later evolved into a 6,500-square-metre, nine design concept. We only had two years to do it and we finished with less than 400 euro per square meter for all work including furniture. Speaking of materials, what do you like about ceramic tiles that you use all the time? Ceramic tiles are extremely versatile and are now available in many different designs. I think that I can produce different aesthetic solutions with them and at the same time meet all the demands of functionality. On the one hand, they represent originality, on the other hand, I think they bring dynamism to my designs. For example, I create a vintage-influenced touch or deliberately create contrasts, as in this special housing project recently. Can you talk a little bit about these cinematic effect bathrooms? We had the task of designing two bathrooms and we wanted to create a warm and comfortable atmosphere for the parents and a new and stimulating mood for the children. We also needed a bracket to connect the two rooms from a design standpoint. Craft works were the perfect solution for this project. We used the tiles in the en-suite bathroom in a golden yellow flame color with black fixtures, accessories and black and white floor covering. This way a perfect balance has been struck between contemporary design and vintage feel. For the children's bathroom, we chose blue-green flaming tiles because of its new and lively impression. We painted the frame of the shower cubicle red and deliberately created a contrast. The custom-made eye-shaped mirror also winked, adding a playful air to the design. Çapa 4


