
618 results found with an empty search
- TASARIM-1
Şubat 2022 | Tasarım | Türkiye for english click here Usdesign’dan dinamik bir ofis tasarımı Yazı | Alp Tekin İ ç mimar ve tasarımcı Alp Usluduran’ın mimarlık ofisi Usdesign’ın son projelerinden biri YNS yaşam teknolojileri. Bu ofis projesi için oluşturdukları bakışı açısını şöyle anlatıyor Alp Usluduran: “Ofis tasarımlarında kurguladığımız enerjik ve samimi tasarım dille çalışma ortamlarını daha eğlenceli hale getirmeyi hedefliyoruz. YNS, hastanelere tedarik ettiği test kitleri ve teknolojik ekipmanlarla sağlık sektöründe önemli rol oynayan bir şirket. Ofisin kurumsal kimliğini oluştururken sağlıklı olmak ve sağlıklı hissetmek gibi tanımları ele alarak yola çıktık. Mekanda doğayı anımsatacak renklere, doğal malzemelere, doğayı yansıtacak organik ve yumuşak formlara yer verdik”. MEKANDAKİ BÜYÜKLÜK ALGISI Toplam 125 metrekarelik YNS ofisini tasarlarken kalıplaşmış iç mimari planlamalardan uzaklaşmak istemiş Alp Usluduran. Bu nedenle ofisin mekan sirkülasyonunu oluştururken 55 derecelik açılar ve ofisin tasarım dilinin temelini oluşturan organik formlarla mekan hissiyatını büyütmeyi yeğlemiş. Mekandaki mimari sirkülasyona göre konumlandırılan sabit mobilyalar da bu geometrik dile hizmet eden yönlendiriciler. Özellikle mobilyalarda kullanılan tasarım dili de mekandaki büyüklük algısını artıran temel öğeler olmuş. YEŞİLİN TONLARI “Ofisin yeşil tonlarındaki renkleri hem şirketin hizmet verdiği sağlık sektörüne vurgu yapıyor hem de doğayı çağrıştırıyor” diyor Usluduran. “Temizlik ve sağlığı vurgulayan beyaz rengin yoğunlukta olduğu bir atmosferi ise özellikle planladık. Mekana dinamizm ve canlılık sağlamak amacıyla, özellikle ön plana çıkması istenen alanları somon renginin farklı bir tonu ile vurguladık. Doğallığı hissettirmek için ise mobilya tasarımları masif meşe ağacı ile harmanlandı. Mekan içerisinde bolca kullanılan tropik bitkilerle mekana enerji ve canlılık vermeyi hedefledik” A dynamic office design from Usdesign Words | Alp Tekin O ne of the latest projects of Usdesign, the architectural office of interior architect and designer Alp Usluduran, is YNS living technologies. Alp Usluduran explains the perspective they created for this office project as follows: “We aim to make working environments more enjoyable with the energetic and friendly design language we have built in office designs. YNS is a company that plays an important role in the health sector with the test kits and technological equipment it supplies to hospitals. While creating the corporate identity of the office, we started out by considering definitions such as being healthy and feeling healthy. We have included colors, natural materials, and organic and soft forms that will reflect nature in the space.” While designing the 125 square meter YNS office, Alp Usluduran wanted to move away from stereotyped interior design plans. For this reason, while creating the space circulation of the office, it preferred to enlarge the sense of space with 55-degree angles and organic forms that form the basis of the office's design language. Fixed furniture positioned according to the architectural circulation in the space are also routers that serve this geometric language. The design language used especially in furniture has also been the main element that increases the perception of size in the space. Çapa 4
- TASARIM-1
Şubat 2022 | Tasarım | Vol VI YENİDEN RUH KAZANAN BİR ORMAN EVİ Yazı | Alp Tekin Fotoğraflar | Ali Bekman K emer Country’deki bu kütük ev tekstil sektörünün tanınmış bir çiftine, Gülden ve Yılmaz Yılmaz çiftine ait. Daha önce bir kez revizyona uğramış olan ev, Yasemin Arpaç ve Sabahattin Emir’in tasarım stüdyosu Ofist tarafından yeniden tasarlanıp güncellenmiş. Arpaç, “Burası ormanla bağı bir hayli koparılmış bir orman eviydi” deyip ekliyor: “Yılmaz çifti pandeminin başında, bir ay gibi kısa bir süre içerisinde bu eve taşınmak durumunda kalınca her şeyi sil baştan yapmak yerine akıllı dokunuşlarla evi tekrar ele almaya karar verdik. Son derece yoğun şehirli hayatı olan aile için hedefimiz, şehirli yaşantısıyla orman ilişkisini dengede tutmak oldu”. BİRAZ RENK BİRAZ SICAKLIK Yenileme projesindeki önceliğin fazla modernleştirilmiş bu soğuk orman evini sıcak bir hale getirmek, şehirli hayattan kopmadan ormanla ilişkisini kurmak olduğunun altını çiziyor Yasemin Arpaç: “Doğayı eve, evi doğaya yaklaştırmak istedik. Renk kullanımında ev sahipleri son derece cesur. Bu nedenle evin geneline hakim olan beyaz ve antrasit renklere ek olarak ana salonda petrol, turuncu ve kiremit renklerini kullandık. Böylece biraz daha sofistike bir hava elde ettik. Bahçe kat alanında ise yeşil ve sarı kullanarak daha sıcak, samimi, yumuşak bir hava hedefledik”. Devamı için... Print VOL - VI WINTER 2022 Out of Stock View Details Dijital / Pdf YUZU MAGAZINE - VI 60,00₺ Price View Details
- TASARIM-1
Şubat 2022 | Tasarım | Türkiye for english click here Yeni Karaköy Lokantası’nın tasarım kodları Yazı | Alp Tekin Fotoğraflar | Flufoto 2 000 yılından bu yana gündüzleri esnaf lokantası, akşamları ise modern meyhane olarak varlığını sürdüren Karaköy Lokantası geçtiğimiz yaz aynı sokak üzerinde yeni yerine taşınmıştı. Tarihi bir apartmandan bu kez bir şehir otelinin altına. Yine de Karaköy Lokantası en başından beri oluşturduğu kimliği burada da devam ettirdi. ÇİNİLER BAŞROLDE Yeşim Bakırkür’ün liderlik ettiği Ypsilon Tasarım’ın yaptığı yeni Karaköy Lokantası’nın en dikkat çekici unsuru, mutfak ile yemek alanını birbirinden ayıran duvardaki el yapımı çiniler. Lokanta için özel tasarlanan bu çiniler Türkiye’deki seramik endüstrisinin öncülerinden Gorbon Seramik’te üretilmiş. Lokantanın cam eklentisi de dahil tüm zeminde uygulanan mermer mozaik döşemeyle bütünlüklü bir zemin algısı yaratılmak istenmiş. Girişten yemek alanına kadar tüm mekanı kapsayan ahşap modüler tavan ise açılı ve derinlikli formuyla akustik kontrol, iklimlendirme, aydınlatma, müzik yayını gibi tüm unsurları aynı anda çözüyor. Lokantaya girenleri karşılayan meze dolabı ve bar, beklerken yemek seçimi ve içki servisine imkan verecek şekilde tasarlanmış. Uzun, monoblok yapısıyla girişte etkin bir yeri olan barın tezgâhı, mat yüzeyiyle doğal taşın kullanımını ve temasını yumuşatıyor. The design codes of the New Karaköy Restaurant Words | Alp Tekin Photography | Flufoto K araköy Restaurant, which has been serving as an artisan restaurant during the day and as a modern tavern in the evenings since 2000 in Karaköy, moved to its new location on the same street last summer. From a historical apartment, this time under a city hotel. Despite this, Karaköy Lokantası has maintained the identity it created from the very beginning. The most striking element of the new Karaköy Restaurant, built by Ypsilon Design, led by Yeşim Bakırkür, is the handmade tiles on the wall separating the kitchen and dining area. These tiles, specially designed for the restaurant, were produced by Gorbon Seramik, one of the pioneers of the ceramic industry in Turkey. With the marble mosaic flooring applied on the entire floor, including the glass addition of the restaurant, an integrated floor perception was intended to be created. The wooden modular ceiling covering the entire space from the entrance to the dining area, on the other hand, solves all the elements such as acoustic control, air conditioning, lighting, music broadcasting at the same time with its angled and deep form. Çapa 4
- TASARIM-1
Şubat 2022 | Tasarım | Amerika for english click here Selim Vural’ın NY’daki yenilikçi projesi LILLY Yazı | Onur Baştürk N ew York’ta yaşayan mimar Selim Vural’la geçtiğimiz yıl yuzu vol3 bahar sayısı için Dune House adlı projesini konuşmuştuk. “Earth Sheltering” anlayışıyla yapılan, kendine kendine yetebilen, doğayla uyumlu bir konut projesiydi Dune House. Render’larını görür görmez heyecanlanmıştım. Selim Vural’ın mimarlık ofisi Studio Vural şimdi yeni bir projeyle karşımızda: Lilly. Ve bu proje de aynı şekilde heyecan verici, yenilikçi ve şaşırtıcı. PASİF MİMARİ VE SÜRPRİZ ZAMBAKLI ÇATI Manhattan’daki Bryant Park yakınlarında konuşlanacak Lilly, sıradan bir ‘tower’ değil. Mimar Selim Vural, Lilly projesini “Pasif mimarinin bir sonraki adımı” olarak nitelendiriyor. Peki pasif mimari anlayış nedir? Özetle şu: Pasif mimaride herhangi bir mekanik ve elektrikli sistem kullanılmadan sistem yapı elemanlarıyla oluşturuluyor. İç mekanların kışın sıcak, yazın serin kalmasını sağlamak için güneş ve rüzgar enerjisiyle yapı malzemelerinin doğal özelliklerinden faydalanılıyor. 18 konut ve 23 ticari kattan oluşan hibrit bina Lilly, işte bu özelliklerle donatılmış bir proje. Ama Lilly’nin çok çarpıcı bir başka özelliği daha var: Dış cephesindeki bitki örtüsü! Her bahar açan, yılın geri kalanında yeşil kalan ve az bakım gerektiren Asya zambaklarıyla süslenmiş geniş bir yeşil çatı cephesine sahip Lilly. Bu görüntüsü binaya hem çok estetik bir görüntü kazandırıyor hem de doğal bir yalıtım sağlanmış oluyor. ENERJİ KAYBI MİNİMUM Yeşil çatının altındaki ofisler doğal olarak yan camlarla aydınlatılıyor. Alt konut birimleri ise iyi yalıtılmış bir cepheden bol miktarda doğal ışık ve hava alıyor. Lilly’nin yeşil çatı yalıtımı, üçlü yalıtımlı cam ve ısı değişimli hava girişleriyle desteklenen jeotermal bir sistem sayesinde ısıtılıp soğutuluyor. Bu sistem iç mekana temiz hava sağlıyor ve böylece enerji kaybı benzeri görülmemiş seviyelere iniyor. “TEMİZ BİR GELECEĞİN ÖNÜNÜ AÇMAK İÇİN” “Lilly'yi seviyoruz. O çok güzel, güçlü ve doğanın bir gücü” diyen Vural, temiz bir geleceğin önünü açmada mimarlığın rolünün çok önemli olduğunu da bu projesiyle vurgulamak istiyor. Selim Vural's innovative project in New York LILLY Words | Onur Baştürk W e talked to architect Selim Vural, who lives in New York, about his project called Dune House for the spring issue of yuzu vol3 last year. Dune House was a self-sufficient housing project in harmony with nature, built with the understanding of “Earth Sheltering”. I was excited as soon as I saw renders. Studio Vural, the architectural office of Selim Vural, is now here with a new project: Lilly. And this project is equally exciting, innovative and surprising. Lilly, which will be located near Bryant Park in Manhattan, is no ordinary tower. Architect Selim Vural describes the Lilly project as "the next step in passive architecture". So what is passive architectural understanding? In summary, this is the following: In passive architecture, the system is created with structural elements without using any mechanical and electrical systems. In order to keep the interiors warm in winter and cool in summer, the natural properties of building materials are used with solar and wind energy. Lilly, a hybrid building consisting of 18 residences and 23 commercial floors, is a project equipped with these features. But Lilly has another striking feature: the vegetation on its exterior! Lilly, which blooms every spring, stays green the rest of the year, and features a wide green roof front adorned with low-maintenance Asian lilies. This appearance both gives the building a very aesthetic appearance and provides a natural insulation. “We love Lilly. She is very beautiful, strong and a force of nature”, Vural says, and with this project he wants to emphasize that the role of architecture is very important in paving the way for a clean future. Çapa 4
- STIL-3
Mart 2021 | Stil | Türkiye Doğuştan sürdürülebilir CEKETTE Yazı | Timur Can Ersoy L al Bilgutay 2018’de kurduğu Cekette markasıyla başlattığı ileri dönüşüm (upcycle) hareketi ile örnek bir Türk markası olarak sektördeki yerini almıştı. Bu upcycle hareketini showroom’una da taşıyan Bilgutay markasının tasarım kodlarını anlatıyor. 2018 yılında “cinsiyetsiz ve zamansız dış giyim” mottosu ile yola çıktın. Sence bu benimsenebildi mi? Bu motto ile yola çıksak da, bu kavramlara aslında başka değerler eklendi. Cekette hâlâ zamansız ve cinsiyetsiz, ancak yeni koleksiyonlarla çok daha farklı ürün gruplarına girmiş olduk. Bu nedenle artık bir dış giyim markası olmaktan çıktık. Zamansız ve cinsiyetsiz kavramı ise maalesef ülkemizde benimsenemedi. Zamansız bir ürün bazen trend bir ürüne göre daha maliyetli. Bu nedenle ilk tercih edilen ürün olmayabiliyor. Cinsiyet kavramı ise Türkiye gibi ataerkil bir toplumda kısa vadede maalesef aşılması neredeyse imkânsız bir konu. Burası özgürlükler ülkesi değil. Ancak ben ve başka insanlar kendini özgürce ifade ettikçe gelecekte bu kavramlar benimsenebilir. Hemen hemen her yaştan müşterin var, ama zellikle hitap ettiğin bir kitle var mı? Bence yok. Koleksiyonları hazırlarken de hayal ettiğim gibi bu koleksiyonda bence herkes kendine ait bir parça bulabilir. Ben zaten hazırlık aşamasında kendime farklı karakterler aklıma getiriyor ve “Bu koleksiyonda o ne giyerdi?” diye düşünüyorum. Sürdürülebilir bir marka olmak adına başka neler yapıyorsun? Cekette aslında tam da doğuşunda sürdürülebilir oldu! Talihsiz bir seri üretim hikâyesiyle başladık. 1000 adet kotun çeşitli defoları vardı. Derken o kotları ve arta kalan her şeyi upcycle ettim. Arta kalan en küçük parçalardan şapka, maske çıktı. Daha küçüklerden ise patchwork. Cekette’nin bence en büyük değeri bu metot oldu. Bu metot da daha farklı ürünler çıkmasını sağladı. Aslında ben bir şey yapmadım, kendi kendine oldu dersem umarım klişe olmaz! ‘Upcycling’ nedir? Ve bunun için neler yapıyorsun? Upcycling, eski ya da kullanılmış ürünlerden, atık malzemelerden yeni nesneler yapma süreci. Geri dönüşüm ve upcycling arasındaki fark şu: Geri dönüştürdüğünüzde ürünü üretim sürecinde yeniden kullanmak için tesislerde parçalanması gerekir. Böylece ondan yeni bir şey oluşturmak için o ürünü veya giysiyi kimyasallarla bozarsınız. Geri dönüşüm çok yoğun bir süreç olduğu için çevreye daha da zararlı olabilir. Upcycling masum ve yaratıcılığı geliştiren bir metot. Alışveriş yaparken aldığın ürünün sürdürülebilir olmasına dikkat ediyor musun? Dolabımdaki bazı eşyalar belki de 10 yıldır benimle. Bence sürdürülebilirlik, zamansızlık ve sezonsuzluk işte bu. Alışveriş yaparken her zaman en az 10 sene benimle kalabilecek parçalar almaya dikkat ediyorum. Az ama öz alışveriş yapıyorum diyebilirim.
- STIL-3
Mart 2021 | Stil | Vol VI KİLİMANJARO ZİRVESİNDE CONTEMPORARY BİR TÜRK MUTFAĞI Yazı | Onur Baştürk Fotoğraflar | Egemen Pırlant S anki dün gibi: Şef Melih Demirel’le YUZU’nun ilk sayısı için 97 günlük Güney Amerika seyahati üzerine konuşmuş, Cessna tipi uçağı bizzat kullanarak Ushuaia’dan Antarktika’ya gidip geldiği anları heyecanla dinlemiştim. Melih’in yaptığı o seyahat gerçekten her şeyiyle sıra dışıydı. Gittiği şehir ya da kasabalarda bir süre yaşamış, hatta restoranlarında çalışmıştı. Uzun bir aradan sonra Melih’le tekrar bir araya geldiğimizde bu kez karşımda d.ream grubunun dokuz markasından sorumlu bir mutfak koordinatörü var. Yani Melih bir süredir sadece şef değil, yönetici şef. Ama iki yılda bir yapmaya özen gösterdiği ve “göçmen şef” kimliğine büründüğü o meşhur uzun seyahatlerini asla rafa kaldırmamış. Kilimanjaro’da buluştuğumuzda ilk söylediği şuydu: Sri Lanka’ya tek yön bilet aldım! ÇOK GÜZEL BİR MİRAS DEVRALDIK Melih’in gastronomi dozu yüksek seyahat projelerinden sonra “yönetici şef” kimliğini konuşuyoruz. “Şu an baktığım dokuz restoran var. Elbette hepsine girip yemek yapmıyorum. Ama haftanın altı günü mutlaka bir ya da iki restoranımın mutfağında oluyorum” diyor Melih. Baktığı restoranların mutfak hikâyesini tamamen kendisi oluşturuyormuş. “Hâlâ mevsimsel bir restoran işletiyormuş gibi tüm restoranlarımın menülerini değiştiriyorum” diyor. Devamı için... Print VOL - VI WINTER 2022 Out of Stock View Details Dijital / Pdf YUZU MAGAZINE - VI 60,00₺ Price View Details
- STIL-3
Şubat 2022 | Stil | Türkiye for english click here O X Y M O R O N Fütüristik Çömlekler Yazı | Alp Tekin “Geçmiş; evrenin dışında, aklın erişemeyeceği bir noktada ve aklımıza bile gelmeyecek maddi bir nesnede (hatta bu nesnenin bize vereceği duyguda) gizli. Söz konusu nesneyle hayatımız sona ermeden karşılaşıp karşılaşmayacağımız ise tamamen şansa bağlı”. Tasarımcı Beril Nur Denli, Marcel Proust’un bu cümlelerinden yola çıkarak üretimine yön veriyor. Geçmişi hayata döndürmenin yanı sıra içimizde saklı kalan duyguları açığa çıkaran tasarımın peşinde olan Beril’in işlerinin yer aldığı “Oxymoron” sergisi, hali hazırda Goba Art&Design’da devam ediyor. “Bu yuvarlak formlar birçok duyumuza hitap ediyor. Aynı zamanda geçmişten ilham alan ham renkler ve malzemelerle zıtlık yaratan tasarımların beraberliği bir etkileşim gerçekleştiriyor” diyen Beril’in üretim pratiği geleneksel elle şekillendirme yöntemi ve çömlekçi tornası. 2019 yılından bu yana üretimine kendi atölyesinde devam eden Beril, aslında peyzaj mimarlığı mezunu. Ama her daim doğa ve doğal elemanların, iç mekan içerisinde yeniden tanımlanmasının zihinsel iyileşme üzerine etkilerini incelemekten haz duymuş. Futuristic Pottery Words | Alp Tekin “Past; It is hidden outside the universe, at a point beyond the reach of the mind, and in a material object (even the feeling that this object will give us) that we cannot even think of. Whether we encounter the object in question before the end of our lives depends entirely on chance”. Designer Beril Nur Denli directs her production based on these words of Marcel Proust. The "Oxymoron" exhibition featuring the works of Beril, who is after design that brings the past back to life as well as reveals the emotions hidden inside us, is currently continuing at Goba Art&Design. “These rounded forms appeal to many of our senses. At the same time, the combination of designs that create contrast with raw colors and materials inspired by the past creates an interaction”, says Beril's production practice is traditional hand shaping method and potter's lathe. Continuing her production in her own workshop since 2019, Beril is actually a landscape architecture graduate. But she has always enjoyed examining the effects of redefining nature and natural elements in interiors on mental healing. Çapa 7
- STIL-3
Ocak 2022 | Stil | Barselona-İstanbul for english click here SUPERNATURAL VE ATLANTIS Köklere gizli dönüş Yazı | Alp Tekin B arselona ve İstanbul arasında yaşayan İspanyol sanatçı, tasarımcı ve kreatif direktör Fran Aniorte iki yeni koleksiyonuyla karşımızda: Supernatural ve Atlantis. Fran, “Supernatural” serisini şöyle anlatıyor: “Bu koleksiyondaki her parça bitkilerin, dünyanın ve yıldızların kozmik enerjisinin sanatsal bir yorumu. Önceki koleksiyonlarımda doğal dünya Akdeniz kültürünün merceklerinden görülüyordu. Şimdi vizyon daha içerden geliyor. Toprak tonları ve organik formlarla. Her bir parça duygularımın spontane bir resmi gibi”. Fran, önceki koleksiyonunda olduğu gibi Supernatural’da da çocukluğunun dünyasıyla bağ kurmuş. “Blue Cosmos, çocukluğumdaki yaz gecelerimin gerçek bir anısı” deyip ekliyor: “Evrenin uçsuz bucaksız oluşunu düşünüp dünyanın ayaklarımın altında hareket ettiğini hissederek geçirdiğim o yıldızlı geceleri anlatmaya çalıştım”. Atlantis adlı koleksiyonuyla medeniyetimizin köklerini araştırıyor Fran. 2300 yıl önce Yunan filozofu Platon'un bahsettiği kayıp şehir Atlantis, antik dünyanın en büyük ve en eski gizemlerinden biri olarak bilinir. Platon'a göre bu ütopik ada krallığı onun zamanından yaklaşık 9 bin yıl önce vardı. Ve bir gün esrarengiz bir şekilde ortadan kayboldu. Bu koleksiyonla Fran, Atlantis'in olası kayıp el sanatlarından ilham alarak ortaya büyülü parçalar çıkarmış. SUPERNATURAL & ATLANTIS Mysterious return to roots Words | Alp Tekin S panish artist, designer and creative director Fran Aniorte, who lives between Barcelona and Istanbul, is here with two new collections: Supernatural and Atlantis. Fran describes his “Supernatural” series: “Each piece in this collection is an artistic interpretation of the cosmic energy of plants, earth and stars. In my previous collections, the natural world was viewed through the lens of Mediterranean culture. Now the vision comes more from within. With earthy tones and organic forms. Each piece is like a spontaneous picture of my feelings”. As in his previous collection, Fran connected with the world of his childhood in Supernatural. “Blue Cosmos is a true memory of my childhood summer nights,” he says. “I tried to describe those starry nights I spent thinking about the vastness of the universe and feeling the world moving under my feet.” Fran explores the roots of our civilization with second new collection Atlantis. The lost city of Atlantis, mentioned by the Greek philosopher Plato 2300 years ago, is known as one of the greatest and oldest mysteries of the ancient world. According to Plato, this utopian island kingdom existed about 9 thousand years before his time. And one day he mysteriously disappeared. With this collection, Fran has created magical pieces inspired by the possible lost handicrafts of Atlantis. Çapa 7
- STIL-3
Şubat 2022 | Stil | Amerika for english click here STEAMBOX Yemeğini ısıtan teknolojik kap Yazı | Oktay Tutuş S teambox adlı bu sefertası ya da yemek saklama kabı, yiyeceklerinizi koruduğu gibi bir de onları ısıtabiliyor! Bu yeteneğinden dolayı bana sorarsanız son 10 yıl içerisinde gördüğümüz en faydalı ürün. Bu kadar basit bir şeyi düşünememiş olan rakiplerinin hanesine koca bir çizik atacak potansiyeli var. Elbette onu baş tacı yapanların hatırı sayılır miktara erişmesi kaydıyla. Gelelim bu gizmoya. Las Vegas’ta, dünyanın en büyük tüketici elektroniği fuarı CES 2022 sırasında tanıtıldı Steambox. Yaptığı şey çok basit. Yemeğinizi içindeki özel kap içine yerleştiriyorsunuz, hepsi bu. Öğle molasında ister üzerindeki düğmeyle isterseniz de telefonunuzdaki uygulamada bir düğmeyi kaydırarak çalıştırıyorsunuz. O da içindeki yemeğinizi 15 dakika içinde buharla, sağlıklı bir şekilde ısıtarak hazır hale getiriyor. Üstelik tek bir şarjla üç kere bu işlemi gerçekleştirmeniz mümkün. Bu dahiyâne (bugüne dek buna çözüm bulunamamasına hâlâ inanamadığım için dahiyâne) akıllı kutu, dört girişimci tarafından hayata geçirilen, topluluk katkılı bir projenin ürünü. 52 farklı ülkeden insanla 100’den fazla prototiple denemeleri yapılan Steambox’ın nihayete ermesi iki yıl sürmüş. Şu anda dünyada onu bir an önce ellerinin arasında görmek isteyen binlerce insan ve satıcı var. Çok beklemeyecekler, çünkü 2022 Steambox’ın hayata entegre olacağı yıl. Nesnelerin interneti, namı diğer IoT, bize bugüne dek TV, buzdolabı veya klima gibi cihazların akıllanacağını müjdeledi hep. Ancak ofise götürdüğümüz yemeklerin mikrodalga dışında bir alternatifi olmasını sağlayacak bir ürün geliştiremedi. Hey, dev teknoloji geliştiren şirketler, orada mısınız? Lütfen artık hayatımızdaki basit şeylere çözümler sunan Steambox gibi cihazlara emek harcayın. Çünkü yeni teknolojiler ancak hayatımızda olmayan bir şeyi veya konforu sunduğunda kıymetli ve kalıcı olabilir. STEAMBOX Technological vessel that warms your food Words | Oktay Tutuş T his lunch box or food storage container named Steambox can heat your food as well as protect it! If you ask me because of this ability, it is the most useful product we have seen in the last 10 years. It has the potential to give a big scratch to its opponents who could not think of such a simple thing. Provided, of course, that those who make it the crown of the year reach a considerable amount. Let's get to this gizmo. Steambox was unveiled in Las Vegas during CES 2022, the world's largest consumer electronics trade show. What it does is very simple. You place your food in the special container inside, that's all. During your lunch break, you operate it either with the button on it or by sliding a button in the application on your phone. It also makes your food ready by heating it in a healthy way with steam within 15 minutes. Moreover, it is possible to perform this operation three times with a single charge. Çapa 7
- STIL-3
Şubat 2022 | Stil | Japonya for english click here Mum ışığı efektli aydınlatma HYMN Yazı | Oktay Tutuş A ydınlatma ürünü tasarımlarıyla bilinen Japon marka Ambientec, Hiroto Yoshizoe tarafından tasarlanan “hymn” ile ateşi kutsayan bir ürüne imza atmış. Sıradan bir kandil gibi görünen, ancak bambaşka bir zekanın ürünü olan tasarım, onu keşfimizden bu yana ateşle olan ilişkimizi düşünmeye davet ediyor. Hymn, bir sarkaçla hareket ediyor. Bir alevin görüntüsünü andıran özel şekilli mercekten süzülen LED ışığıyla soluk bir ortam aydınlatması yapıyor. Evet güçlü bir ışık değil, tam aksine ışığın güzelliğini bir mum ya da bir kandilden yayıyormuş gibi hissettiriyor. İKİ YIL UĞRAŞMIŞLAR Gelelim bu gelenekseli moderne taşıyan tasarımın ortaya çıkış hikâyesine. Ambientec'in sahibi Yoshinori Kuno, 2019 yılında hymn tasarımının olgunlaşmamış bir versiyonunu SaloneSatellite sergisinde Milano'da görüyor. Görür görmez de bu tasarıma bağlanıyor. Tasarımcı Yoshizoe ile birlikte iki yıl boyunca bu tasarımı ve teknolojisini mükemmelleştirmek üzere çalışıyorlar. Siyah ve altın rengi alüminyumdan imal edilen hymn, ortasındaki uzun bölüm üzerinde yerleşmiş akrilik mercek ve onun bağlı olduğu mıknatıslı metal çerçevenin dansıyla hareket ediyor. Bu da ona sürekli devinim halindeki ışık efektini veriyor. Bu ürün insanın aklına ister istemez elektriğin olmadığı dönemleri, bir kandil etrafında dönen türlü sohbetleri ya da mum ışığında yazılan cümlelerin samimiyetini getiriyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Candle light effect lighting Words | Oktay Tutuş K nown for its lighting product designs, Japanese brand Ambientec has created a product that blesses fire with the “hymn” designed by Hiroto Yoshizoe. The design, which looks like an ordinary oil lamp, but is the product of a completely different intelligence, invites its to think about our relationship with fire since our discovery. Hymn moves with a pendulum. It creates dim ambient lighting with LED light filtered through a specially shaped lens that resembles the image of a flame. Yes, it is not a strong light, on the contrary, it makes you feel like you are radiating the beauty of the light from a candle or an oil lamp. Çapa 7
- STIL-3
Ocak 2021 | Stil | Vol VI MERVE ERGÜN “Renkleri gri, bej, mavi diye kategorize etmiyorum” Yazı | Onur Baştürk B izde “rengini belli et” diye çok keskin bir deyim vardır ya. Tarafını, eğilimini seçmek ya da kararını söylemek anlamında. Günümüzün eğilimleri gayet akışkan ve birbirinin içine geçmiş olduğuna göre bu durumu bir renkle ifade etmeye çalışsanız, ne söylerdiniz? Bakın bu hiç kolay bir şey değil. Mavi, kırmızı ya da sarı diyerek işin içinden sıyrılamazsanız. Fazla kolaycı bir tavır olur. 12 yıldır Jotun Türkiye Pazarlama Müdürü olan Merve Ergün de benimle aynı fikirde. “Renkleri bir bütün gibi görüyorum. Gri, bej, mavi, yeşil gibi kategorize etmiyorum. Benim kafamda renklerin, ‘içinde hafif kırmızılık içeren sıcak gri, içinde hafif yeşillik bulunan koyu mavi’ gibi uzun tanımları var” diyor. Bu nedenle Merve’yle konuşmaya tam da o noktadan başlıyorum… Renklerle aran nasıl? Jotun’daki kariyerin renkleri algılama konusunda başka bir açışı yükledi mi? Jotun’da çok kapsamlı renk eğitimleri alıyoruz. Bu da renklere farklı bir gözle bakmamı sağlıyor. Mesela ben renkleri bir bütün gibi görüyorum. Gri, bej, mavi, yeşil gibi kategorize etmiyorum. Benim kafamda renklerin, “içinde hafif kırmızılık içeren sıcak gri, içinde hafif yeşillik bulunan koyu mavi” gibi uzun tanımları var. Diğer yandan renklerin doygunluğu, içindeki siyah ve beyaz oranı gibi detaylar yer alıyor. Ayrıca renkleri bulundukları yüzeyle birlikte değerlendiriyorum. Rengin kendisi kadar rengin kullanıldığı yüzeyin genişliği, malzemenin çeşidi, etrafındaki diğer renkler de o rengin nasıl göründüğüne etki ediyor. Bizdeki renk kültürü gelişti mi? Yoksa yerimizde mi sayıyoruz? Yavaş yavaş geliştiğini gözlemliyorum. Evlerimizi boyarken en çok zorlandığımız konu, özellikle de yeni renkler deniyorsak, sonucun nasıl olacağını hayal edememek. Bu nedenle farklı renkleri kullanmaktan kaçınıyoruz. Ancak artan internet kullanımıyla birlikte sınırlar ortadan kalktı. Bize ilham veren görsel dünyaya evimizden çıkmadan ulaşıyoruz. Bugün Türkiye’de gri, bej, toprak tonları çok ön plana çıkıyor ama belirli alanlarla sınırlı olduğunda Türk tüketici yeni renkleri mekanlarında denemekten çekinmiyor. Bu alanlarda da genelde mavi ve yeşil tonlarının çok kullanıldığını gözlemliyoruz. Devamı için... Print VOL - VI WINTER 2022 Out of Stock View Details Dijital / Pdf YUZU MAGAZINE - VI 60,00₺ Price View Details
- STIL-3
Ağustos 2021 | Stil | Türkiye Sürdürülebilir olmanın dayanılmaz hafifliği RÚNDA Yazı | Oktay Tutuş 21. yüzyılda kurulan markaların bütün uğraşması gerekenler bir yanda dursun, öncelikle yanıt vermeleri gereken soru şu: Sürdürülebilir miyim? Bu soruyu sorma şekli ne olursa olsun bir tek yanıt onu rakiplerinden ayırabilir: Evet! Başarının ne ve nasıl olduğunun tanımları teknoloji sayesinde inanılmaz hızla değişip dönüşürken buna kayıtsız kalanların eleneceği aşikâr. O nedenle bu soruya en erken yanıt verenler en bilinenler, belki de en kalıcılar olacak. Ancak bu seviyedeki bir bilinirliği de korumak kolay değil. Bunlara yazının ilerleyen kısımlarında genç bir girişimci Hüseyin Abdik verecek. Kendisi ailesinin şirketindeki üretim süreçlerini izlerken bunları nasıl sürdürülebilir kılarım diye ailenin diğer üçüncü kuşak üyeleriyle birlikte düşünerek kurduğu Rúnda isimli kadınlar için takılar üreten bir markaya sahip. Rúnda, kadınlar için etik altın ve laboratuvar üretimi pırlanta ve diğer yarı değerli taşlarla oluşturulan takı tasarımlarını şu an global olarak pazarlıyor. Sırtını yasladığı şey ise neredeyse tamamen sürdürülebilir bir marka olması. BANA HAK VERİYOR VE… “Sürdürülebilirlik kavramını hayatına katmış insanlara hitap ediyor” diyerek markasının kimler için olduğunun altını çizerek konuşmaya devam ediyor Abdik. Bu kelimenin 10 sene önceki lüks kelimesine olanlara benzer şekilde gittikçe içinin boşaldığını düşünüyorum deyince, bana hak vererek bu payeyi nasıl resmileştirdiklerini anlatıyor. Geçtiğimiz yıl Responsible Jewellery Council tarafından verilen sertifikaları var. Günümüzde bu tarz firmalar için bu sertifika olmazsa olmaz. RJC tarafından sıkı bir denetleme sonucunda firmanın madencilikten perakende satışa gelene dek yer alan bütün süreçlerde çevreye, çalışanlarına ve iş ahlakına bağlı olup olmadığını söylüyor. Üye olan firmaların bu doğrultuda yapılması gerekenleri uygulamaları mecburi. O sebeple belli aralıklarla bu denetim devam ediyor. KOLEKTİF BİLİNCİ TEMSİL EDİYOR Bu açıdan baktığımızda Rúnda Türkiye’den çıkan ve sürdürülebilir üretim yapan ilk firma. Peki hikâyeleri ne? Abdik’in kendi sözleriyle: “Rúnda’nın her bir koleksiyonu, doğanın eşsiz formlarının geri dönüştürülmüş malzemeler ve çevre dostu üretim süreçleriyle yeni tasarımlara dönüşmüş halidir. Rúnda, daha iyi bir gelecek için üretimin her aşamasında doğaya ve insana saygıyla hareket eden kolektif bilinci temsil eder”. HURDA ALTININ SAF ALTINLA KARIŞIMI Daha derinine indiğimizde ise daha başka bir hikayenin kendini ortaya serdiğini görüyoruz. Esasında Hüseyin Abdik ve ortağı Golden Line 60 yıldır Türkiye’den dünyaya üretim yapan bir takı firmasının üçüncü kuşağını temsil ediyor. Dünyaca ünlü markalar için İstanbul’da üretim yapan bu firmanın üç nesildir aktarılan tecrübe ve deneyimini dinamizm ile birleştirmek olarak özetliyor. Daha da netleştirirsek eğer Rúnda, aslında aile şirketlerinin üretim sırasında ortaya çıkardığı hurda altınları yüzde 1 oranında saf altınla işleyerek üretim yapıyor. Yalın tasarımlara sahip, ulaşılabilir fiyatlı bu takıları üretirken de şeffaflık, çalışanlara karşı sorumluluk ve en önemlisi doğaya zarar vermiyorlar. Bir an için durup düşündüğünüzde kulağa harika gelmiyor mu? Sadece takı üretiminde değil hayatımızdaki bütün ürünlerde işleyişin bu şekilde olması gerektiğini düşünmüyor musunuz? Sürdürülebilir kelimesi en yalın anlamıyla insanlar, gezegenimiz ve global ekonomi için en iyisi neyse o demek. Maalesef global olarak ülkelerin, firmaların ve bireylerin bu konudaki girişimleri farklı aşamalarda. Bu da ister istemez kafa karışıklığına yol açıyor. Zamanla bu kafa karışıklığı kelimenin de anlamını istenilen doğrultuda eğip büken kulanımlara fırsat veriyor. Markaları Rúnda ile bu tipte kullanımlardan sakınmak için uluslararası bir otoriteden aldıkları sertifikaya çok önem veriyorlar. Peki insanlar aynı önemi veriyor mu? Takı ve değerli mücevher alışverişlerinde genellikle aile kuyumcusunu tercih eden ve ona bir yatırım gözüyle bakan Türkiye’deki tüketicileri cezbetmeleri ne kadar mümkün? Şirketleri köklerini burada salsa da aslında onlar global bir marka olmanın peşinde. O sebeple Hüseyin Abdik’in genç bir girişimci olarak hayali sürdürülebilirlik yarışında tüm dünyayla rekabet ederek bir yere gelmek. O yüzden bu kavramı sindirmiş olan müşterilerin bugün değilse bile yakın bir gelecekte onları ve tasarımlarını keşfedeceğine emin. Sorduğum son soru aslında öngörmesi en zor olandı: Yukarıda anlattıklarımı başarmak için bir, beş ve on sene içerisinde gerçekleştirmek istedikleri neler? “Bir sene içerisinde tasarımımızla ön planda olmak. Beş sene içerisinde Türkiye’de insanların kafasına sürdürülebilir bir marka olmanın unsurlarını kazımak. On sene sonra da öncelikle hedefledikleri pazar olan ABD’de sonra da diğer global pazarlarda özellikle tasarımlarıyla insanların akıllarına kazınmak.” rundajewelry.com
- STIL-3
Ekim 2021 | Stil | Vol V ANDY WARHOL, GÜNEŞ VE ELMALAR... Yazı | Oktay Tutuş B aşlıktaki üç isim ilk okuduğunuzda size bir fıkra ya da benzeri bir olayı çağrıştırmış olsa da, bahsedeceğim şey tamamen gerçek! Üstelik komik de değil. Zamansız ve zarif tasarımlarıyla mücevher ve saat dünyasının gözde üyesi Cartier, son yıllarda saat yapımı konusunda oldukça cesur. Hem eski modellerinin şanına yakışan yeni versiyonları ekliyor hem de birazdan anlatacağım olayda olduğu üzere bu cesaretine sıra dışı teknolojiler ekleyerek alkışı hak ediyor. Tüm bunları Cartier Saat Tasarımı Direktörü Marie-Laure Cérède yaptığımız röportajda nefis aktarıyor, ama ondan önce başlıkta yazdığım üçlünün neden önemli olduğunu sanırım artık söylemeliyim. Cartier’nin Tank isimli modelini takan ünlülerden birisi Andy Warhol. Hatta o kadar çok seviyormuş ki Tank saatini, “Onu kurma gereği hissetmiyorum” diyerek aslında saatini sırf tasarımı için taktığını itiraf etmiş! Tasarımıyla öne çıkan Tank saatinin bu yılki evrimi ise baş döndürücü. Devamı için... Print YUZU MAGAZINE - V Out of Stock View Details
- STIL-3
Eylül 2021 | Stil | Dünya Yazı Birazcık Daha Uzatalım mı? Yazı | Oktay Tutuş K ronolojik olarak yaz bitti belki ama kimin umurunda? Takvimler neyi gösteriyorsa göstersin yazın ne kadar süreceği bizim keyfimizde değil mi? Birçoğumuz için yazın en güzel, en tatlı esintili zamanları gelmiş bulunuyor. O anları nasıl değerlendirdiğimiz daha önemli. Ve o anları neyle ölçtüğümüz. Yaz biterken aklımızda kalan saatleri hep yaz gibi hatırlamak için size özel bir seçki hazırladık. Bu yazın en güzel anları bu harika tasarımlarla hep hatırımızda kalsın diye. Tadını çıkartın! Cartier Tank Bovet Virtuoso VIII Chapter Two DLC-SLN Panerai Submersible Bronzo Blu Abisso PAM1074 Jaeger-LeCoultre Reverso 2021 Fagliano Strap Rado Captain Cook High-Tech Ceramic Tudor Black Bay Fifty-Eight 18K Rolex Perpetual Datejust 36 Omega Aqua Terra Hublot Big Bang Unico Yellow Magic NOMOS Club Campus 38 Longines Master Collection NOMOS Orion 33 IWC Portugieser Chronograph Omega Nato Straps Oris Divers Sixty Five Cotton Candy
- STIL-3
Eylül 2021 | Stil | Türkiye Önce gör sonra boyat! Yazı | Onur Baştürk E vin şeklini, tarzını mevsim başlarında değiştirenlerden misiniz? Hatta daha da ileri gidip boyasını da! Ben üçünü birden yapıyorum. Biraz deli işi oluyor, ama kesinlikle değiyor. Yeni bir evde oturuyormuş hissi geliyor insana. Bu hisle de bir altı ay idare ediliyor, sonra yeniden değiş tonton! Bu kez değişiklik yaparken ilk kez çok planlı programlı davrandım. Özellikle de boya konusunda. Duvarın bir kısmına kemerler yapmak ve içlerini boyatmak istiyordum. Çünkü kemerli yapıları, özellikle kemerli kapıları çok severim. Madem evimde kemerli bir hadise yok, o zaman ben de duvara kemerli kapılar açtırayım dedim! Marshall'ın “Ustam Burada” adlı bir web sitesi var. Ustayı oradan ayarladım. Özden usta özenle kemerleri çizdi. Renk konusunda da yine Marshall’ın “Gör Boya” aplikasyonunu kullandım. Çok sevdiğim Tranquil Dawn adlı renge bu aplikasyon sayesinde karar verdim. Çok da şahane oldu. Üstelik tüm iş bir günde bitti. Özden usta tertemiz çalıştı, ev hiç dağılmadı. Bu iki hayat kurtaran uygulamaya dair sorularımı da Marshall’ın Pazarlama Direktörü sevgili Pınar Adabağ’a yönelttim. Kalanı videoda!


